Dr. Arslan Karagül
Mülakatlar
Manevi bakım, profesyonel danışmanlık ve rehberlik üzerine söyleşiler
Röportaj: Banu Çelik, Platform Dergisi (Amsterdam)
Kayıt: 03.08.2012
"Manevi Bakım kişiyle birebir konuşup kişilerin iç dünyalarıyla diyalog kurmalarını sağlamaktır. Bunu yapacak profesyonel manevi bakım görevlilerine her toplumda büyük ihtiyaç var. Ben gençlerin sunduğumuz imkanlardan yararlanmasını isterim. Çünkü bu ülkede müslümanların burayı bilen, buranın kültürünü anlayan ve böylelikle kendi toplumuna yön verebilecek müslümanlara ihtiyaçları var."
Mesleğinizi seçmeye nasıl karar verdiniz?
"İlkokulu 13 yaşında bitirdim. İmam Hatip Okulu´na başlamadan önce Kur'an ve Arapça eğitimi aldım. Küçüklüğümde köyümüzde namaz kıldıracak kişi çok az bulunurdu. Bundan dolayı ilkokuldan sonra babam beni Kur'an Kursu'na gönderdi. 15 yaşımdayken Teravih namazı kıldırmaya başladım. Daha o zamanlarda namaz kıldırmayı, Kur'an okumayı çok seviyordum. O yaşlarda ya siyasete girip milletvekili olmak, ya da müftü olmak istiyordum, yani daha yetkili biri olmak idealimdi. İlki olmadı fakat müftü oldum. Temel amacım milletin önüne geçip onlara hizmet vermekti. Bunu İmamlık olarak düşünürsek müftü onların başıydı, kaymakam ondan daha yetkili, milletvekili daha da çok yetkili. Ben müftülüğe kadar uzanabildim."
Hollanda'da hastane, hapishane ve askeriyede her din mensubunun kendi dini danışman ve moral desteği verenleri mevcut.
Hastanede tam olarak ne yapıyordunuz?
"Hastalara dini danışmanlık yapıyordum. Hasta ve yakınlarıyle birebir konuşup, dertlerini dikkatli bir şekilde dinleyerek hayatlarına anlam katmalarında, kendileriyle iç diyaloğa girmelerine yardımcı oluyordum. Bir de tabii vefaat etme durumunda aileye veya çocuğu olan anne babaya dini görevlerini yerine getirmede destek oluyordum. Hastalarla kontak kurmak için onların durumlarının kritik bir hal almasını beklemek doğru değil. Zaten Manevi Bakım'da gaye de bu değil. Hastaneye ayak atan her hasta ister ayağı kırılsın, ister çok kötü bir hastalığı olsun, hastadır ve esasen bir kriz içerisindedir. Çünkü o hastanın dünyası değişir. Sadece onun değil çevresindekilerin de."
"Mesela bir evde biri hasta olduğunda ailenin diğer bireyleri de bunu içten hisseder. Hastanın hayatteyken hayata nasıl daha iyi tutunması gerekir, bundan sonraki hayatını nasıl kurar, ailesine ve çevresine bu nasıl bir etki eder. Kendi hayat tecrübesi (hikayesiyle) dini düşünce ve geleneği arasında nasıl bir bağ kurabilir, kimlik ve kişilik kazanır. Bunun da ötesinde özellikle hastanelerde 'tıp ahlakı' denilen konularda hastaya ve hastane personeline, idaresine nasıl 'dini-manevi danışmanlık' yapılması gerekirse onu yapıyorduk. Buna kısaca 'Manevi Bakım' diyoruz."
"Hollanda'da hastane, hapishane ve askeriyede her din mensubunun kendi dini danışman ve moral desteği verenleri mevcut. Hatta bu gibi yerlerde dinli, dinsiz 'humanist'lerin bile manevi danışmanları var. Bu sebeble manevi bakım hastalara vaaz ve nasihat etme, telkinde bulunma, namaz kıldırma meselesi değil. Onların dini manevi konulardaki her türlü ihtiyacını giderebilme meselesi. Tabiki gerektiği yerde, isteklere bağlı olarak, Kur'an okumak veya beraber dua etmek de buna dahil. Ancak bu gibi istekler hastaların kendinden gelmelidir. Her durumda insanlarla onların sıkıntılı anlarında onların yanında olmak, onlara ilgi gösterip değer vermenin, dertlerini paylaşarak, samimi bir şekilde konuşmanın sağlıklarına kavuşmalarında özel bir değer ve yeri bulunmaktadır."
Bu hastalarla ilgilenirken unutamadığınız olaylar oluyor mu?
"Mutlaka unutamadığım çok olaylar oluyor. Tabi hastanelerde yaşanan olayların gizlilik derecesi olduğu için herşeyi anlatamam. Meslek sırrı diye bir şey var. Genel olarak mesela kocası iki evli olduğu için, uzun zaman memleketinde yanlız kalarak hasta olanların dertleri, çocuğu olmadığı için arayış içinde olanların sıkıntıları, kürtaj yapma zorunda olanların soruları, hastaların bağlı olduğu makinaların fişinin çekilip çekilmeme durumundaki sıkıntılar veya çocukları olmasına rağmen ziyaretcisi olmayanlar gibi bir çok konular var. Bu gibi sorunların gerek tıp ahlakı (etiği) gerek, hastanın (manevi) sağlığı ve sosyal ilişkileri açısından üzerinde konuşulması gereken hususlar."
"Ben şahsen, yaşı benden büyük hastaların bile kendileriyle oturup uzun uzun konuştuktan sonra, ayrılırken elimi öpmek istekleriyle çok karşılaştım. Hele psikiyatri merkezlerine düşmüş genç veya orta yaşlı kadın ve erkeklerin durumları daha da zor, konuşma ihtiyaçları daha da çok (psikiyatri bölümleri genelde dışta olmasına rağmen Utrecht'te benim çalıştığım hastanenin psikiyatri bölümü de vardı)."
"Bir de şöyle birşey var. Yurtdışında yaşayan müslüman hastalar konuşmaya daha çok ihtiyac duyuyorlar. Çünkü onlar sadece hasta değil, aynı zamanda, çoğu zaman bir yabancı veya dil bilse de kendini böyle hissediyor. Dil bilmeyenlerin veya az bilenlerin sıkıntıları daha çok oluyor. Maddi manevi acılar da buna eklenince dertler ikiye katlanıyor. Bir de buradaki aile bağlarının Türkiye'deki gibi sıkı olmamasından dolayı yanlızlık çekenler var veya hastanelerde karşılaştıkları bazı tatsız durumlardan dolayı muzdalip olanlar. Bunu ancak bu olayları yaşayanlar anlayabilir, dışarıdan anlaşılmaz."
"Biz özellikle dini manevi konularda yardımda ve destekte bulunuyoruz, telkin demiyorum, çünkü telkin ayrı bir konu. Manevi destek ayrı. Yoksa sadece ölüm anında kişinin yanına gidip telkinde bulunmak fazla birşey ifade etmiyor bunu da isteyenler var ama artık o istasyonun son durağı. Bir ara mahkumlarlada meşgul oldum ve orada çalışan müslüman Manevi Bakım Görevlilerine de, bir Hristiyan meslektaşla kurslar verdik. Diğer din ve inanç sahibi meslektaşlardan da öğrendiğimiz çok şeyler oldu. İnsanlar birbirilerini mesleki sahalarda daha iyi tanıyorlar. Kısaca hastaneler benim de hayata bakışımı epey değiştirdi. Belki (ruhen) daha çok olgunlaştım. Ben bu konuyla ilgili bu sahada 10 sene meşgul olduktan sonra şimdi Üniversite'de bunun eğitimini veriyor, araştırmasını yapıyorum. Yani asıl burdaki öğrencilerimizi hastahane ve hapishanedeki insanlarımıza yardımcı olabilmeleri için eğitiyoruz."
Peki bu yardımı hastalar mı yoksa hastahane mi talep ediyor?
"Hollanda'da manevi bakım hastanelerde 'Geestelijke Verzorging' denilen Sağlık Bakanlığı'nın sağlık kalite kanunu içerisinde yerleşmiş olan bir durum ve genel temel sağlık sigortası kapsamında yer alıyor. Sağlık Kalite Kanunu 1996'daki son şekliyle hastanede veya hapishanede yatanların, yani 24 saatten fazla buralarda kalacak olanların istediği takdirde dini manevi yardım ve destekten yararlanma hakkı var. Hastanenin veya hapishanenin ki orduda böyle, o insanların manevi ihtiyaçlarını giderecek şekilde onlara kanunen manevi hizmet sunumu mecburiyetini getiriyor. Hatta böyle bir dini, manevi hizmete imkan verilmediği takdirde kurumlara cezada uygulanabiliyor. Kanunda bunun özel maddesi var. Ama maalesef Hollanda'da yaşayan insanların yüzde 90'nının bu durumdan haberi olmamasından dolayı bu yardımdan yararlanamıyorlar. Yani istemesini bilmeyene bir şey verilmiyor. Bu bakımdan manevi bakımın bir sunma mı yoksa isteme mi meselesi olduğu tartışma konusudur genelde."
Hollanda'da mevcut 100'ün üstünde hastane 800'ün üzerinde dini danışman var. Bunların sadece 8'i müslüman danışman/imam.
Peki hastane veya hapishanedeki kişi bu yardıma nasıl ulaşabilir?
"Hollanda'da bu tür dini-manevi hizmetler kurumlarda entegre olmuş bir vaziyettedir. Yani aslında resmi Manevi Bakım görevlileri 14 saat hizmete hazır tutulabilir ve bu çoğu yerde böyle düzenlenmiştir. Yani hasta veya mahkumlar istediği an idare bunu sağlamak zorundadır. Bünyelerinde henüz bir müslüman din görevlisi (Manevi Bakım Görevlisi) bulundurmayan hastaneler, ihtiyaç durumlarında dışarıdan, ücretli, imam çağırma gibi çözümlere başvuruyorlar. Ancak dil ve kültür (hastane, hapishane içi düzen ve kuralları da bilme açısından bu çoğu zaman problem oluşturuyor). Bünyesinde müslüman görevli çalıştıran hastanelerde ise böyle bir sıkıntı yok."
"Dolayısıyla hastanede veya hapishanede çalışan herhangi bir görevliden onlara ulaşabilirler. Bir çok hastanede ve hapishanede konuyla ilgili broşürlerde, panolarda veya internet sitelerinde genel bu konuda kime nasıl ulaşılacağına dair bilgiler var. Mesela şu an Hollanda'da mevcut 100'ün üstünde hastane 800'ün üzerinde dini danışman var. Bunların sadece 8'i müslüman danışman/imam. Hapishanelerde bu sayı daha fazla. Bunların çoğunluğu Katolik ve Protestan yani hristiyan, 3te biri de humanistir (humanistlerin de dinli, dinsiz, ateist grupları var). Yahudi ve Hindu'ların da kendi görevlileri var. Yani bir dini inancı olmayan insanlara bile Manevi yardım hizmeti sunuluyor zira bir dine mensup olamayanların da 'manevi' bir desteğe ihtiyaçları oluyor. Ben 1995'te Amsterdam'da, hastanede bu işe ilk başlayan müslüman Manevi Bakım Görevlisi'ydim hem de Protestan bir dini temel üzerine kurulu bir hastanede. Şimdi ise aynı hastanenin Üniversitesindeki İslam İlahiyat Bölümü'nde görevliyim."
Manevi Bakım kişiyle birebir konuşup kişilerin iç dünyalarıyla diyalog kurmalarını sağlamaktır. Bunu yapacak profesyonel manevi bakım görevlilerine her toplumda büyük ihtiyaç var.
Üniversitedeki göreviniz tam olarak nedir?
"Dediğim gibi, 1880'lerde Protestan bir dini esas üzerine kurulmuş ama bu gün artık din ve mezhepler arası bir Üniversite haline gelmiş Amsterdam Vrij (bağımsız) Üniversitesi'nde 4 müslüman eğitim öğretim üyesinden biriyim. Hemen şuna da değineyim. Buradaki 'bağımsız üniversite tabiri Türkçe'de bazen (özgür üniversite olarak da tercüme edilerek) yanlış anlaşılıyor özel veya resmi olmayan bir üniversite gibi algılanıyor. Bu tamamen resmi bir Üniversite ancak, kilise ve devlet güdümünden bağımsız kurulduğu için vaktiyle bu ismi vermişler. Bu yanlış anlaşılmasın."
"Burada şu anda bütün fakültelerde olduğu gibi Bacılır denen (BA) 3 yıllık akademik islam ilahiyat bölümü ile, bir ve iki yıllık da, Manevi Bakım (Geestelijke Verzorging), Din dersi öğretmenliği (Islamitische Educatie) ve İlahiyat Araştırmaları gibi Mastır Bölümlerimiz var (ki buna Hollandaca olarak genelde: Religie en Levensbeschouwing, project islam deniliyor, daha fazla bilgi için: www.vu.nl)."
"Manevi Bakım ve Öğretmenlik bölümünde öğrencilerimizi gerek komünikasyon teknikleri, gerekse mesleki uygulama açısından iki-üç aylık stajlarla da takviye ederek eğitiyoruz. Tabiki burada sadece islami dersler değil, tarih, felsefe, psikoloji gibi genel dersler de veriliyor ve öğrencilerimiz modern toplumun beklentilerine uygun bir donanımla yetiştiriliyor. Akademik bölümde ise Arapça ve Kur'an öğretimi tabiki temel islami dersler arasında."
"Hollanda'da da Manevi Bakım Görevliliği öyle amatörce yapılabilecek bir iş değil. Dışardan gelen bir imamın hastaneye, hapishaneye ziyarete gidip, az çok dil bilse bile bu işin metod ve komünikasyon tekniklerini bilmeden ve de stajını yapmadan buralarda istenilen şekilde faydalı olabilmesi mümkün değil. Bu bakımdan biz Hollanda'da ilk olarak 2005'ten beri resmen tanınmış bir kurum olarak, buralarda profesyonel olarak çalışabilecek elemanlar yetiştiriyoruz."
"Profesyonellik sadece ilahiyat konularında ehil olmakla değil, bu gibi kurumlarda mevcut timlerle uyum içinde, mesleki kurallara uygun bir biçimde hizmet yürütebilmek ve oralardaki personeli de eğitebilmekle ilgili bir mesele. Bu sebeble ben hastane, hapishane, ordu gibi yerlerde bugüne kadar çok az müslüman görevlinin işe alınıp alınmama konusunu bu konuda istek ve ihtiyaç olmayışına değil, bu işi gereği gibi yapabilecek elemanların az oluşuna bağlıyorum. Şimdi bunlar artık çoğalıyor ve sahadaki etkinlikleri de artıyor. Cami dışındaki bu boşluğu iyi görüp buna profesyonel müslüman görevliler yetiştirmek de dini bir görevdir diye düşünüyorum. Anlaşılıyoruz veya anlaşılamıyoruz o başka mesele."