Damla Damla 2

Şiirlerle Hatıralar

damla damla II

Şiirler


İçindekiler Tablosu

GENEL KONULAR. 6

Sözün özü. 6

Uyarı 7

Firavun. 9

Kime kızalım.. 9

Varlık-yokluk. 11

Din kardeşi 12

İsyan. 13

Sabır. 14

Maskeler. 15

Ensar. 16

Manevi şifa (sağlık) 17

Nasihat. 18

Bir vefatın ardından *. 19

Bir gün. 20

Güneş. 21

Fırsat. 22

Nasip. 24

Bayrak  şiiri 25

İnsanlık. 27

Ayrılık. 28

Yazık. 29

Geri sayım.. 30

Bayramlık. 32

Su su su. 34

Sağlıklı Yaşlanmak. 35

İç huzur. 36

İnsan. 37

Köye gidin. 38

Kriz vurdu vurdu bizi 40

Siyah Beyaz. 41

Yaşlanmak. 42

Hep hiç. 44

Kesin Şu Savaşı 45

Bizim Köyün Dervişleri 47

Gönül almak. 49

Toprak ve Su. 50

Vatan I 52

Vatan II 54

Niçin. 56

Tövbe. 57

Kader. 59

KEDİM ile Bayram.. 61

Stres. 62

Allahü Ekber (Allah Büyük) 65

Petrol Kavgası 66

OLSUN.. 69

Avrupa Avrupa. 70

Hayat ve Ölüm.. 71

Ahlak Bozuldu. 72

Sılada Bayram I 74

Sıla'da Bayram II 75

Kulağım.. 76

Bu dünya. 78

AY. 79

Köyūm.. 81

Konuş. 82

İnsanlık. 83

Ölüm.. 84

Yatak. 85

Gülme zamanı 85

Sorun. 86

Nasihat. 87

Memleketim.. 88

Vakit. 90

Kitaplar. 91

Avrupa. 92

Korona hikayemiz: 94

Korona 1 : Köyūm.. 99

Korona 2: Karantina. 100

Korona 3:  Ders. 103

Korona 4 : Bu korona nerden çıktı?. 106

Korona 5 : Kıyamet. 108

Korona 6 : Destan. 109

Korona 7 : Kalın Sağlıkla. 110

Korona 8 : Yolculuk. 112

Korona 9 : Karantina2. 114

Korona 10: Karadeniz. 115

Korona11 : Hasret. 117

Korona 12:  Yorgunluk. 117

Korona 13: Köyüm.. 118

Korona 14 : Aziz dosta. 119

Zarar etmezsin. 122

DÖRTLÜKLER. 123

BAYILDIM.. 134

Yayılırız. 135

Balkanlar. 136

Safranbolu. 138

Endülüs’te bir heykel 139

ŞAHISLAR. 143

Babacığım.. 143

Eşime. 143

Müteveffa kız kardeşime (Fadime 1) 144

Anam’ın Son Beşiğine (Fadime 2) 146

Yeğenim Zeyneb’e. 148

Nagiş yeğenime. 149

Alev Alatlι'ya. 151

ALATLI 153

Mirzabeyoğlu’na. 156

Leyla Kızım’a. 158

M.Kervancı’ya. 159

ŞAZİYE. 161

SİYASİ KONULAR. 163

Küstah. 163

ÖZEL KONULAR. 165

50. Yaş Şiiri 165

Yaş 60´a yaklaşırken. 166

60 yaş. 168

66 yaş : Dua 1. 170

70 yaş şiiri : VEDA. 173

Bitmedi 174

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GENEL KONULAR

 

 

Sözün özü

Söz vardır tatlıdır söz vardır acı

Söz vardır dostunu yapar davacı

Acı sözün bir özürdür ilacı

Zehir’i bal eden tatlı söz gerek

 

Söz vardır durulur söz var savrulur

Kötü sözden herkes bıkar yorulur

Dostuna söylersin düşmanın olur

Düşmanı dost eden tatlı söz gerek

 

Öz güzelse söz güzeldir güzelden

Öz çürükse bilmem ne gelir elden

Koku yoksa ne çıkar renkli gülden

Bir gül gibi kokan tatlı söz gerek

 

Her ölen dirilir, her doğan ölür

Söz vardır mahşerde hesap görülür

Herkes hakkettiğin mutlaka görür

Sözün özü bize tatlı söz gerek

Köy, 31.07.2022

 

Uyarı

Tükenmez içinde arzu ve istek

Üç günlük dünyayı zehir edersin

Yapma malı-mülkü kendine köstek

Gün gelir hepsini koyar gidersin

 

Duramazsın dünya fanidir fani

Annen-baban-deden nerede hani

Onların yanına koyarlar seni

Belki de o zaman rahat edersin

 

Evin barkın saray olsa boş kalır

Varisler üşüşür hakkını alır

Senden sonra ne mal ne de mülk kalır

Sadece kendine yazık edersin

 

Huzuru ararsan içinde ara

Mutluluk getirmez ne mal ne para

Hiçbiri seninle girmez mezara

Mezara da bir gün yalnız girersin

Köy, 27.07.2022

 

Firavun

Ha asmışsın İsa’yı

Ha yakmışsın Kur’anı

İkisi de aynı şey

Onlar Allah kelamı

 

Her yerde bir Firavun

Her çağda Musa-Harun

Her kutsalda bir İsa

Her köşede bir Karun

 

Bunlar yine hep varlar

Bakın nice yazarlar

Ya Musa ya Firavun

İşte şahit mezarlar

 

Köy, 11.08.2022

 

Kime kızalım

Herkes suçlu ancak tek suçsuz biziz

Kendimize değil, kime kızalım

Torpil, sahtekarlık, her yerde kriz

Yürek varsa bunları da yazalım

 

Kadın insan değil, sanki bir esir

Etmiyor erkeğe hiçbir söz tesir

Özür yok rica yok her sözde emir

Despotluk diz boyu nasıl bozalım

 

Ne insan hakkı var, ne hayvan hakkı

Kalmadı mü ‘minin kafirden farkı

Kahvelerde kumar, sofrada rakı

Çoluğa çocuğa neden kızalım

 

İnsan eşit değil kadın mı eşit

Akıldan noksana denir mi reşit

Varsa da yoksa da Taliban İŞİD

Hepsi bizden çıktı kime kızalım

 

Yürekler pas tutmuş kirlenmiş eller

Hakkı hakikatı söylemez diller

Sevgi yok, saygı yok, kırık gönüller

Kendimizden başka kime kızalım!

 

Ülema ümera kibirle dolu,

Onlardan sorulur cennetin yolu,

Mü'min de kafir de Allah'ın kulu,

Mü'mine kafire neden kızalım.

Şeyh-i fani (DR. AK) 08.08.2022

Not: Dün  ‘ülema (alim geçinen) ve ümeraya (idarecilere) da biraz dokunsan mükemmel olurdu’ diyen bir arkadaşın hatırına bugün bu son kıta eklendi.  Güzel yorum ve iltifatlar için herkese çok teşekkür ediyorum (face book’a ikinci kez bu notla kondu).

 

 

 

 

 

 

 

Varlık-yokluk

 

Bu dünyanın ahreti var, vakit yakın sanıyorum

Dünya belki bu kadar, artık toparlanıyorum

İçimde bir sevinç-hüzün, bir dargınım bir barışık

Masamdaki notlarım kafam gibi karışık

Bir seher vakti kalktım, şöyle semaya baktım

Gökyüzü kapkaranlık, nerdeyse korkacaktım

Ne lazım ki bu dünyada bira hava biraz ışık

Hava zaten bedava, gözüm ışığa alışık

Korktuğum tek şey karanlık kabir karanlığı gibi

Aldığım nefes bir anlık, o da tek varlık sebebi

Varlığımla yokluğum, açlığımla tokluğum

Onlar varsa ben varım, onlar yoksa ben yokum!

Köy, 13.07.2022

 

Din kardeşi

Ne kadar çok isteğimiz

Yokmuş gibi bir şeyimiz

Hiçbir şeyi olmayanlar

Acaba bizim neyimiz?

 

Ya kardeştir ya da bacı

Ya göçmendir ya mülteci

Yolda gezen bir dilenci

Bunlar bizim gerçeğimiz

 

Çoğun olsun azın olsun

Çorbasında tuzun olsun

Allah senden razı olsun

Olmasın hiçbir şeyimiz

 

Kadir kıymet bilmez isek

Beraberce gülmez isek

Dostça gidip gelmez isek

Olsa n’olur her şeyimiz

 

Bilmez isek kardeş bacı

Duymaz isek hiçbir acı

Olmuş isek bir yabancı

Biz nasıl bir din kardeşiz !

 

Ünye, 23.04.2022

 

İsyan

İsyanımdır isyanım

İçimdeki isyanım

Ben Allah’tan gayriye

Tapmayan bir insanım

 

Ne şerif ne seyyide

Ne şeyhe ne müride

Kim ki ‘destuur’ der ise

Onadır bu isyanım

 

Namaz oruç bize farz

Buna olmaz itiraz

Hem dua hem de niyaz

Ona değil isyanım

 

Tapmam ineğe ata

Ne sanata ne puta

Allah mı baba-ata

Budur benim isyanım

Ünye, 4.4.2022

 

Sabır

Bu dünyada iki dert var

Biri aşktır biri fakr

Sen bunlara sakın düşme

Kaynatırlar fakır fakır

 

Sen sen ol da aşka düşme

Düşer isen başka düşme

Fakirliktir deyip geçme

Onun da ilacı sabır

 

Ne açlık ne parasızlık

Ne karar ne kararsızlık

Seni yıkar sabırsızlık

Sabır de Allah’ım sabır

 

Çaresi hiç yoktur sanma

Çaresizliğe aldanma

Sabır satılmıyor amma

Namaz sabır oruç sabır

Ünye, 4.4.2022

 

Maskeler

 

Ah maskeler maskeler

Nice yüzler maskeler

Bakılacak yüz kalmaz

Takılmasa maskeler

 

Görünmez maskeler vardır

Hiç görünmez maskeler

Şimdi maskeler göründü

Görünmüyor lekeler

 

Ne bir nefes alabildik

Ne bir nefes verebildik

Ne de kimdir bilebildik

Nefes kesti maskeler

 

Tavırlar maskelendi

Gerçek yüzler gizlendi

Gösteriş sergilendi

Ah maskeler maskeler

Ünye, 08.09.2021

 

Ensar

Göremedim şu dünyada

Bulamadım bir ensar

Kalan karada deryada

Yüzbinlerce muhacir var

 

Asırlar geçti üstünden

Sen ey Medine Ensar’ı

Bulamadık şu cihanda

Senden daha vefakarı

 

Her tarafta zulüm cefa

Kalmadı bir huzur sefa

Yok bir Muhammed Mustafa

Muhacirlerin ensarı

Ünye, 09.09.2021

 

 

Manevi şifa (sağlık)

 

Hastalıklar manevi

Değişti şifa nev’i

İlaç fayda etmiyor

Her yanımız pandemi

 

Dünyayı gezdim dolaştım

Avrupa’dan döndüm kaçtım

Dünya yalan imiş meğer

 Neden boşuna uğraştım

 

Her şey olur an be an

Sen Allah’ı çokça an

O istemezse olmaz

Ne bir ölen ne de doğan

 

Hiçbir şeyim olmasa

Yeter bana varlığım

Ezeli olan ile

Ebedi bir varlığım

 

Köy, 31.08.2021

 

 

Nasihat

Asma dünyaya sürat

Yüzün asık gidersin

Gamı kederi sür at

Ölürken de gülersin

 

Gülemezsen gülümse

Acıları özümse

En acı şey ölümse

Ona da gülümsersin

 

Derdini dert edinme

Her şey geçer didinme

Kestiğin dala binme

Yere hızlı inersin

 

Çatma gözün kaşını

Üzme din kardaşını

Ölürken göz yaşını

Pişmanlıkla silersin

 

Tevbe et günahına

Yanma gönül ahına

Af yoksa eyvahına

Biner öyle gidersin

 

29.08.2021 Köy

 

 

Bir vefatın ardından *


 فَقالَ صَلَّى اللهُ عليه وسلَّمَ: إنَّ العَيْنَ تَدْمَعُ، والقَلْبَ يَحْزَنُ، ولَا نَقُولُ إلَّا ما يَرْضَى رَبُّنَا ( وإنَّا بفِرَاقِكَ يا إبْرَاهِيمُ لَمَحْزُونُونَ)

انا لله وانا اليه راجعون



Hz.Peygamberin (oğlu İbrahim’in vefatında dediği gibi: ‘ İnnel ayne tedmeu vel kalbe yahzenu. Vela nekulu illa ma yerda Rabbüna (…) ‘İnna lillahi ve inna ileyhi raciun’.

Anlamı: Göz yaş akıtır, kalp üzülür. Ancak biz Rabbimizin rızasına uygun olandan başkasını demeyiz. ‘Allahtan geldik yine Allah’a döneceğiz.

 

Bir gün


Bir fani dünyadan baki dünyaya

Geçip gider iken kalırız yaya

İnsanlar gitse de Güneş’e Ay’a

Sonunda Allah’a dönecek bir gün


Bu yolculuk uzun bitmez bu sefer

Ölüm hak diriliş elbet mukadder

İlahi ferman ki bu: ‘eynel mefer’**

Her yaşayan canlı ölecek bir gün


Her gelen gidecek giden dönecek

Mahşer kurulacak hesap gelecek

Ya Nar’a ya Nur’a dalıp gidecek

Herkes amelini görecek bir gün


Geliş Allah’tandır dönüş Allah’a

Kim gider kim kalır yarın sabaha

İster sevaba gir ister günaha

Bir karşılık günü gelecek bir gün


Ünye 9 Nisan 2021‎


* Yeğenim Şaziye hanım vefatı münasebetiyle.‎

** ‎‘eynel mefer: kaçış nereye demek (bak. Kur’an, ‎‎75:10)‎

 

Güneş

 

Gitme Güneş ne olur batma akşam olmasın

Sensiz kalan dünyayı karanlıklar boğmasın

Gece olsun Ay doğsun yıldızlar hep parlasın

Gözlerim ışık görsün karanlıkta kalmasın

 

Aydınlıksız olmuyor dünyanın hiç neşesi

Bir yanı karanlıkken aydınlık bir köşesi

Ay, Güneş ve yıldızlar dünyanın güvencesi

Bunlar kaybolmasın ki güvence son bulmasın

 

Soğuktan hiç hoşlanmam sıcaklıklar soğmasın

Gökte Güneş yerde eş yanımdan ayrılmasın

Ne doğal gaz ne soba ısıtmıyor içimi

İçim ısınsın yeter ister Güneş olmasın

 

Biliyorum bu Güneş her gün doğar ve batar

Sıcaklıklar kaybolur soğuklar gelir çatar

Bu Güneşin altında toprakta kimler yatar

Beden toprak olunca Güneş varsın doğmasın

Köy, 31 Aralık 2020

 

 

 

 

Fırsat

 

Bir fırsat verildi ezelden bize

Bunun için de biz dünyaya geldik

Bir gün döneceğiz ya Rabbimize

Bu yüzden de işte imtihan edildik

 

Kimi bu fırsatı kaçırıp gitti

Kimi de fırsattan istifade etti

Sonunda bu fırsat ölümle bitti

Ölümü sanki biz düşman edindik

 

Ölümden boşuna korktuk ve kaçtık

Ondan hoşlanmadık hep karşılaştık

Sonunda dargındık artık barıştık

Ölümle dost olduk korkuyu yendik

 

Hâlâ ayaktayız dimdik ayakta

Bazen de hastayız biraz yatakta

Ha bir kulübe’de ha bir konakta

Bu fırsatı nasıl değerlendirdi

Köy, 27 Aralık 2020

 

 

 

 

 

 

Bir haber:

Akdeniz’de göçmen faciası… Tunus açıklarında tekne alabora oldu: Çok sayıda ölü var

İlk belirlemelere göre en az 43 göçmen hayatını kaybetti, 84 kişi kurtarıldı.

Sozcu.com.tr

Güncellenme: 15:37, 03/07/2021

 

 

 

 

 

Nasip

 

Her gelen bir nasip aldı da gitti

Sen helal bir nasip bulabildin mi?

Kimi hayatını bes-berbat etti

Sen hayattan bir zevk alabildin mi?

 

Kimini ağlattın kimini kaktın

Kimini aldattın kimini yaktın

Ardında bir sürü acı bıraktın

Sen dünyada rahat edebildin mi?

 

Her yıl oruç tuttun namaz da kıldın

Belki hacca gidip ‘hacı’ da oldun

Neticede yine sınıfta kaldın

Hayatı anlamlı kılabildin mi?

 

Gecen yok gündüz yok çalışıp durdun

Ya da akşam sabah yatıp uyudun

Açlıktan ölmedin bir nasip buldun

İnsanlıktan nasip alabildin mi?

 

Köy, 24 Aralık 2020

 

 

 

 

 

 

Bayrak  şiiri

 

Ezanlar susmasın bayrak inmesin

Yeryüzü adımı varsın bilmesin

Bu vatanda asla ocak sönmesin

 Sönmeden sonsuza geçip giderim

 

 

Bayrak bir devlettir, bayrak istiklal

Bayrağımda vardır yıldızlı hilal

Bayrağım göklerde, gökte istikbal

İstikbale doğru coşup giderim

 

Bir gül gibi açıp kuş gibi uçup

Giderken dünyaya bir ışık saçıp

Gökte yıldız olup bin kanat açıp

Şimşeklere binip uçup giderim

 

 

Bayrağım göklerde hep dalgalansın

Gökten rahmet insin nur gibi yağsın

Kalanlar bizleri rahmetle ansın

Bayrağa sarılıp göçüp giderim

 

 

Gün döndü akşama, bakmam ardıma

Göklerde bulutlar el sallar bana

Canım feda olsun benim yurduma

Önden gidenlere koşup giderim

 

16 devletle 16 bayrak

Geçmiş elden ele tekrar doğarak

Bayrağım altında hür yaşayarak

Bayrağımla şahadete giderim.

1 Ocak 2021

 

 


 

 

 

İnsanlık

 

Göz kendini görmüyor

Aynaya bakmayınca

Akıl başa girmiyor

Çiviyle çakmayınca

 

İnsan yola gelmiyor

Cezadan korkmayınca

Kimse hesap vermiyor

Ölümü tatmayınca

 

Cehennem boşa değil

Cennetlik olmayınca

Yaşamak neye yarar

İnsanlık kalmayınca

22 Kasım 2020

 

 

Ayrılık

 

Son akşam yemeği ağlattı bizi

Gözlerden damlalar sel oldu aktı

Biz çoktan unuttuk da kendimizi

Ayrılık geride acı bıraktı

 

Gün oldu ağladık gün oldu güldük

Sayın ki artık biz gerçekten öldük

Yemeği bir yedik ekmeği böldük

Ayrılık lokmayı boğaza tıktı

 

Ömrümüz var ise gider geliriz

Ömrümüz yok ise de diriliriz

Bir daha görmek mi nerden biliriz

O yüzden ayrılık içimi yaktı

Amsterdam, 21 Haziran 2017

 

Not. Bu şiir Hollanda’dan Türkiye’ye kesin dönüşte yazıldı. Hem sevinç hem hüzünlü bir ayrılış oldu. Çocukların üçü orada kaldı, biri bizimle gelebildi !

 

 

Yazık

 

Bu dünyada besbedava

Bir güneş var bir de hava

Bir de ateş toprak ve su

Bulursan şükret Allah’a

 

Yak ateşi kömür olsun

İç bir suyu ömür olsun

Çalış dünya mamur olsun

Sana hizmet eder doğa

 

Ormanlar toprağı tutar

Her ağaçta oksijen var

İnsanlar olmuş canavar

Ormanları yakar, oha!

 

Devlet emir vermiş niye?

Omanlar gençleşsin diye

Bir yerine beş kesilmiş

Şikâyetim var Allah’a

 

Çöpler sahillere vurmuş

Her yer plastikle dolmuş

Çürümez 300 yıl dururmuş

Yazık denize, toprağa!

Köy, 15 Ekim 2020

 

 

 

Geri sayım

 

Geri sayım başladı çok ileri gitmeyiz

Bir ileri bir geri ölüm ile bitmeyiz

 

Öyle bir an gelir ki ilaçlar etmez fayda

Nefes kalmaz bedende olsak da Mars’ta Ay’da

 

Can çekilir geriye ruh gider ileriye

Bilmeyiz acep niye varlığı terk etmeyiz

İstemeyiz hiç gitmek, dünyaya veda etmek

Boşa gider mi emek bunu kabul etmeyiz

 

Sonsuzluğa dalarız geçemeyiz öteye

Gitmeden önce belki vakit kalmaz tövbeye

 

En iyisi şimdiden tedbiri almak gerek

Ölmeden önce ölmek sonra da olmak gerek.

 

Köy, 11 Ekim 2020

 

 

 

 

 

Bayramlık

 

Balı yağ üstüne koyup

Birazcık karıştıralım

Sonra mideye indirip

Mideyi alıştıralım

 

Koyalım bir bardak çayı

Yanına da yumurtayı

Beyaz peynirle helvayı

Ekmekle tanıştıralım

 

Bir maydanoz bağı yeter

Yanına da yeşil biber

Pastırma da varsa eğer

Dostları buluşturalım

 

Yolalım şöyle bir kazı

Açılalım bazı bazı

Bir de kemençeyle sazı

Şöyle bir konuşturalım

 

Atalım şöyle bir holta

Tatlı üste tuzlu alta

Bir el yağda bir el balda

Biraz da kırıştıralım

 

Etler gelsin kurbanlıktan

Biz de anlarız balıktan

Hamsi varsa tavalıktan

Herkesi bir coşturalım

 

Kuralım semaver dönsün

Demleyelim çay köpürsün

Bayramlarda yüzler gülsün

Dargınları barıştıralım

 

Oturup kalmakla olmaz

Çıkıp biraz koşturalım

Bu dünya bize de kalmaz

Bugün bayram boş duralım

 

Amsterdam, Kurban 2014

 

        

Su su su

 

Bir damlası bile bir cana bedel

Ömüre bir ömür katan madde su

Suyu kullanmayı bilmeden meğer

Kurmuşuz hayata yıllarca pusu

 

Kahve çay molası verdik her yerde

Demedik içelim birazcık da su

Üç litre su içmek gerekmiş günde

İçmeyi bilmedik bardak dolusu

 

Yandı ciğerimiz kurudu damar

Gazlı içecekle yedik bir şamar

Sonra hastalandık dünya geldi dar

Teneşirde artık fayda etmez su

 

Amsterdam, 11 Mart 2016

 

 

 

Sağlıklı Yaşlanmak

 

Yaşamak yaşlanmak derdi

Bunlar bizi gerdikçe gerdi

Şu dünyanın fani ferdi

Sağlıklı yaşlanmak gerek

 

Neyleyim mevki-i malı

Yakından görmüşken salı

Kaybetmeden eli, kolu

Sağlıklı yaşlanmak gerek

 

Çok yorulup düşme bîtab

Hoşlandığın bir işi yap

Okuyup yazsan da kitap

Sağlıklı yaşlanmak gerek

 

Hayattan kaçıp kurtulma

Hayattan hoşlanmak gerek

Çalış çabala hiç durma

Sağlıklı yaşlanmak gerek

 

Amsterdam, 28 Ocak 2014

 

 

 

İç huzur

 

Dünyanın derdini kendine bir yük

Yaparak yürümek zordur bu yolda

İç huzurun yoksa kendine dönük

Dayanamaz kalbin kalırsın orda

 

Otur bir dakika derin nefes al

Kendini boşluğa atmış gibi dur

Gözlerini yumup kalbinden ses al

Dinlemen gereken ses işte budur

 

Bu sese kulak ver saat gibidir

Kendini bu sese adapte et dur

Tuttuğun nefesi salıver gitsin

Son nefesmiş gibi; iç huzur budur

 

Amsterdam ,1 Aralιk 2004

 

 

 

İnsan

 

İnsan bir dalga gibidir denizde

Kabaran rüzgârla, gider ve gelir

Kaderidir onun vurmak kıyıya

Kayalara çarpa çarpa bilenir

 

Akar ırmak gibi denize doğru

Kapılır bir sele hep sürüklenir

Kaynar bir demlikte, kaynar su gibi

Buhar buhar olur sonra demlenir

 

İnsan bir damla su bir lokmalık et

Yaratır büyütür onu bir kudret

Baştan sona hasret, baştanbaşa dert

Çabalar, yorulur, sonra tükenir

 

Amsterdam, 21 Mart 2015

 

 

Köye gidin

 

Bir koyunun kuzun olsun

Tavuğun ve kazın olsun

Hem yeter hem artar bile

Köye gidin yazın olsun

 

Dolduk göçtük şehirlere

Kan karıştı zehirlere

Pişman olduk biz bin kere

Şehirler hep sizin olsun

 

Tadı kaçtı meyvelerin

Canına okundu yerin

Toprağa değsin ellerin

Tarak da bir bezin olsun

 

Saraçoğlu* dertli, söyler

Şehire doldunuz beyler,

Gidin boş kalmasın köyler

Gidin, bari güzün olsun

 

*Bu şiir 17.7.2015 de TRT 1 de Pelin hanım’ın programında Prof. Saraçoğlu’nu dinlerken yazıldı.

Saraçoğlu şehirde gezmek için aldığınız arabanızı satın, gidin bir köyden bir parça toprak satın alın, eliniz toprağa değsin. Yazın bari köye gidin diyordu.

 

 

 

Kriz vurdu vurdu bizi

 

Florinden Avro´ya

Kriz vurdu Avrupa’ya

Bu yıl da kaldık biz yaya

Kriz vurdu vurdu bizi

 

Kriz vurdu vurdu bizi

Göremedik ülkemizi

Ne güneși ne denizi

Kriz vurdu vurdu bizi

 

Sel olur yola akardɪk

Her yɪl izine ҫɪkardɪk

Bu yɪl da burada kaldɪk

Kriz vurdu vurdu bizi

 

Her gümrük bir rüșvet aldɪ

Sɪla yolu korku doldu

Arabam yollarda kaldɪ

Kriz vurdu vurdu bizi

 

Amsterdam , 2009 

Not: 2008-2016 arası Avrupa’nın ekonomik krizde olduğu yıllardı.

 

Siyah Beyaz

 

Bașɪnda siyah hotel gözleri dalmɪș dünden

Oturmuș bir köșeye metroda uyukluyor

Kaҫ sefer geҫmiș belli feleğin ҫemberinden

Bir İngiliz garibi yaslanmɪș sayɪklɪyor.

 

Siyah gözlük gözünde yüzü zaten simsiyah

Belli ki uzaklardan gelip geҫen bir seyyâh

Ne kadar da yorulmuş bu zavallı ihtiyar

Garip her yerde garip, bu da bir İngiliz, vah!

 

İnsan her yerde insan, kimi siyah kimi beyaz

Devran değişken devran: bazen kış, bazen de yaz

Ne değeri olur ki bu dünyanın gözlerde

Her şey simsiyah olsa ya da sade bembeyaz

 

25 Eylul 2000 yılında Londra’da bir tren seyahatinden.

 

 

 

Yaşlanmak

 

Yaşlılık belirir alamet ile

Gençlik gelir geçer nedamet ile

Elden ayaktan düşmüş olmasan bile

Hasta, güçsüz olmak, tez yorulmak var

 

Bazen bu su diye sirke içersin

Bazen merdivenden geri düşersin

Bazen istemeden yakar dökersin

Bakmamak görmemek gülünç olmak var

 

Bir elin baldadır bir elin yağda

Gözün yoktur belki parada malda

Yine de kalırsın bakarsın yolda

Elden ve ayaktan düşmüş olmak var

 

Tatlıdır çilesi tatlıdır derdi

Yaşlanmak içime bir huzur verdi

Gençken ölsen hayat neye değerdi

Yaşlanmayı bilip ölmüş olmak var

 

Amsterdam, 1 Ocak 2015

 

 

 

 

 

 

 

 

Hep hiç

 

Aza koyarım dolmaz, çoğa koyarım almaz

Hepsini boşaltamam hiç koymadan da olmaz

 

İleri gitsem olmaz, geride kalsam olmaz

Hep ileri gidemem, hiç gitmeden de olmaz

 

Sılaya dönsem olmaz, gurbette kalsam olmaz

Hep gurbette kalamam, hiç kalmasam da olmaz

 

Borçlanmadan da olmaz, borç vermeden de olmaz

Herkesten borç alamam, hiç almadan da olmaz

 

Ev bulmadan da olmaz, ev almadan da olmaz

Hep evde oturamam, oturmadan da olmaz

 

Hep ağlayıp duramam, hiç ağlamadan olmaz

Hep de hayal kuramam, hiç kurmadan da olmaz

 

Hep gülüp oynayamam, hiç gülmeden de olmaz

Hep ölüp yok olamam, hiç ölmeden da olmaz

 

Heple hiçi toplasak, netice hep bir hiçtir

Hiçi hepten çıkarsan, hiç de hepten gitmiştir

 

İster bölüp çarpalım, ister katıp çıkalım

Böyle hep hiçle olmaz, hep hiçi bırakalım

 

Amsterdam, Nisan 2016

 

 

 

Kesin Şu Savaşı

 

Kesin şu savaşı bitsin bu zulüm

Ateş kes dediler hiç kesilmedi

Her gün beş şehit var, her gün on ölüm

Savaştan milletin yüzü gülmedi

 

Ağladı insanlık ağladı yer gök

Kalmadı dağlarda ağaçlarda kök

Bombalar roketler yaktı her yanı

İnsanlık yıkıldı gören de mi yok

 

Bir dünya verildi bir daha gelmez

Elinden alınır geri verilmez

Kimse bu dünyanın kadrini bilmez

Öteki dünyayı düşünen mi yok

 

İnançsız insanın insafı olmaz

Bu dünya sonunda kimseye kalmaz

Barışla olmayan savaşla olmaz

Kesin şu savaşı, barışan mı yok

 

Kesin şu savaşı, ateşi kesin

Barış gelecektir, bu sonuç kesin

Milyonlarca insan öldü gitti ya

Bari şu insanlık hepten ölmesin.

 

Amsterdam 31 Mart 2016

Not: Bu şiir beş yıldır devam eden Suriye savaşı nedeniyle yazıldı.

 

 

 

Bizim Köyün Dervişleri

 

İhvanlık idi işleri

Bizim köyün dervişleri

Başlarında Pir, Şeyhleri

Bizim köyün dervişleri

 

Onlardaydı sevgi saygı

Yüzlerinde yoktu kaygı

Kim çağırsa oradaydı

Bizim köyün dervişleri

 

Kıymazlardı hiç bir cana

Tavuk kestirirlerdi bana

Derviştiler anlasana

Bizim köyün dervişleri

 

İçerlerdi bol bol çayı

Ne açıktı ne de koyu

İsraf etmezlerdi suyu

Bizin köyün dervişleri

 

Dedi kodu yapmazlardı

Na-mahreme bakmazlardı

Doğruluktan sapmazlardı

Bizim köyün dervişleri

 

Gece gündüz gezerlerdi

Muhtaçları sezerlerdi

Hakkın rahmetine erdi

Bizim köyün dervişleri

 

Amsterdam, 2016

 

 

 

Gönül almak

 

 

Uzaklardan bir ses geldi kulağa

İnleyip zınlayıp durdu kulağım

Bir ney sesi gibi bir kaval gibi

Dinledi bir sırrı duydu kulağım

 

Bu ses dedi bana sen dinle bir dur

Sana da hayatta lazım bir huzur

Aslını bir düşün bir su bir çamur

Dinledi bu sırrı duydu kulağım

 

Bir damla suymuşum bir damlacık su

Bir damla doğurmuş bir okyanusu

Bir zerresiymişim şu varlığın ben

Bir daha bu sırrı duydu kulağım

 

Şimdi kulağımda devamlı bu ses

Sanki bir su sesi bir ıslık sesi

Uyutmuyor beni sanki bir nefes

Alıp veriyorum ‘uydu’ kulağım

 

İbreti alırım öğüdü alır

Bana ikisinden bir edep kalır

Maksat alış veriş olsun birader

Parası olmayan bir gönül alır

 

Amsterdam, 2 Ekim 2015

 

 

 

Toprak ve Su

 

Hayat bir su gibi berrak ve temiz

İnsan toprak gibi yumuşak olmalı

Toprak bırakmışsa bize dedemiz

O ne kurak ne de çorak kalmalı

 

Ekmeli biçmeli ürün almalı

Bizden sonraya da öyle kalmalı

Babadan almışsa bir evlat malı

O mal onun evladına kalmalı

 

İnsanın malıdır canıdır toprak

Toprağa düşünce çürür her yaprak

Bir ağaca bir yaprağa bakarak

İnsanlar da toprak gibi olmalı

 

İnsanın da aslı bir avuç toprak

İnsan da toprağa düşecek yaprak

Bir ağaca bir insana bakarak

Aradaki bağı derhal kurmalı

 

Her ağaç toprakta bir insan gibi

Her yaprak ağaçta bir lisan gibi

Ağaçlar toprağa sanki can gibi

O halde topraklar canlı kalmalı

 

Gübreyi atmalı, hayvan gübresi

Suni gübre ona insan hilesi

Üründen yiyenin ağrır midesi

Toprak da su gibi temiz kalmalı

 

        

Ünye, Ekim 2016

 

 

Vatan I

 

Vatanımın her yanında gül kokar

Çeşmelerden şırıl şırıl su akar

Arıları çiçeklerden bal yapar

Bir tanedir biriciktir vatanım

Vatanımda köle değil sultanım

 

Ezan susmaz selalarla süslenir

Maneviyyat Ku'ran ile beslenir

Her semtinde müezzinler seslenir

Anlarım ki bura benim vatanım

Ben vatanda köle değil sultanım

 

Vatanımda elma armut bal olur

Döküntüler ziyan olmaz yal olur

Meyve sebze yazın kışın bol olur

En sevgili yardır bana vatanım

Vatanımda köle olmam sultanım

 

Darbe marbe sökmez bana koşarım

Gazi olur şehit olur yaşarım

Kim karşımda duracakmış şaşarım

Vatan benim ben vatanda yatanım

Ölürsem de vatanımda sultanım

 

Ünye, 18 Temmuz 2016

 

Not: Vatan 1 şiiri 30 yıl sonra vatana dönüşün ilk gününde yazıldı.

 

 

 

 

Vatan II

 

Ağlayanlar çoğaldı gözyaşları dinmiyor

Tarihini bilmeyen sebebini bilmiyor

Biniyor Alperenler tekrar yağız atlara

Yanan bir ateş var ki kabarıyor sönmüyor

 

Bekleniyor Türkoğlu dünyanın her yanında

Koşuyor her cepheye cihat ruhu kanında

Ak sakallılar çıktı tekrar meydana bugün

Yol gösteriyor tekrar büyüyen vatanında

 

Vatan denilen nedir doğduğun yer mi dersin

Yoksa dedelerinin yattığı her yer midir?

Gitsin artık Mehmetçik tekrar oraya girsin

Vatanı korumayan asker midir, er midir?

 

Yürü artık evladım vatanın dört yanına

Vatanının kokusu sinmiştir bayrağına

Yürü ki seni bekler dağ başında bir teyzen

Vatan orasıdır ki, sen de orada isen

 

 

Hikâyesi

Bu şiir bu akşam, 16 Kasım 2016, Televizyonda (TRT1)Vatanın yeni bir tarifini yapan tarihçi Prof. Dr. Tufan Gündüz ile Pelin Çift’in derin duygulu bir programını dinlerken kaleme alındı. Bu gün neden Suriye’de, Musul’da Bosna’da hâlâ Türk’ün nasıl ve niçin beklendiğini gözyaşlarıyla anlatan Prof. Gündüz ‘vatan dedelerimizin ruhunun dolaştığı, kemiklerinin gömülü olduğu her yerdir’ diyor ve bununla ilgili acıklı hikâyeler anlatırken ağlıyordu. Onun bu vatan tarifi oldukça ufuk açıcıydı.

 

 

 

 

 

 

 

Niçin

 

Bir burunda iki delik

Rahat nefes almak için

İki de göz var üstelik

Bir uykuya dalmak için

 

İki kulak iki ayak

İki elde var on parmak

Kimi uzun kimi kısa

Düşünmezsin acep niçin

 

Bunlara hep Şükür gerek

Gök kubbe var yok bir direk

Uçaklardaki tekerlek

Uçup yere konmak için

 

Akıl başta fikir yaşta

Bak yüzüyor her şey boşta

İki kanat var bir kuşta

Gökyüzünde kalmak için

 

Hasta olsan halin kalmaz

Nefes alamazsan olmaz

İnsan nasıl huzur bulmaz

Bütün bunlar bilse niçin

 

Samsun, 30 Eylül 2016

Not: Bir izin dönüşü uçakta yazıldı.

 

 

 

Tövbe

 

Cahiller her şeyi parada görür

Mala konmak ister zenginlik arar

Para pul olunca insanlık ölür

Ölüm de gelince mal neye yarar

 

Aklı olan mala etmez hiç tamah

Mal elden gidince çekmez boşa ah

Uykudan uyanır bakar bir sabah

Etrafta dost yoktur boşuna arar

 

Bir gün kendisiyle kalır baş başa

Servetini harcar çalışır boşa

Ayak kayıp, kafa vurunca taşa

Ettiği hatayı sonunda anlar

 

Anlar amma artık çok geç olmuştur

Elde ne mal ne de para kalmıştır

Bunca yıl kendini boşa yormuştur

Oturur bir daha bir daha ağlar

 

Mirasçılar düşer malın peşine

Güvenemez artık öz kardeşine

Elveda deyince kendi eşine

Mezara götürür salını sağlar

 

Nerde mal nerde mülk, nerede kaldı

Sen yığdın uğraştın başkası aldı

Hayatta yaşarken her şeyin vardı

Ölünce kalacak tek şey dualar

 

Sonsuzluk yanında rakam, sayının

Hiç önemi yoktur biraz ayının

Bekleyen cennet mi, cehennem midir?

Seni kurtaracak varsa tövben var

 

Amsterdam, 4 Kasım 2016.

 

 

 

Kader

 

Şu kader denilen sırrı ilahi

Nasıl şekillenir programlanır

Ne kadar olsa da insan bir dâhî

Onu anlamaktan çok aciz kalır

 

İnsan kaderini kendisi çizer

Kendisi seçerek eylemlerini

Bir işte ne kadar mecbursa eğer

O kadar çizemez o kaderini

 

Kimi buna ‘kesb’ der, kimi ‘ihtiyar’

Kimi mutsuz olur kimi bahtiyar

Ortada yapılan bir de seçim var

O seçim belirler bu kaderini

 

Yaratan Allah’tır, dileyen kulu

Allah ister ise kapatır yolu

O bilir her işin ne olur sonu

Ona güven unut tüm dertlerini

 

Amsterdam, Kasım 2016

 

 

 

 

KEDİM ile Bayram

 

Kedim bayram sabahı ellerimi kokluyor

Beni kaldırmak için yatağımda zıplıyor

Sabah olmuş uyandım, o beni uyandırdı

‘Herkes namaza gitti’ dedi beni kaldırdı

 

Ah benim güzel kedim sana kaç defa dedim

Tırnakların uzamış, elimi pençeledin

Bu nasıl öpmek böyle kan çıktı ellerimden

Atma öyle pençeler pençeden korkarım ben

 

Gel şöyle sakin sakin sen önce öp elimi

Kimse öpmüyor madem bayramda ellerimi

Sen bari göster vefa, bu eller tanış eller

Yırtma öyle bir daha zaten yıpranmış eller

 

Kedim ben sana dedim, kimse gelmez bu bayram

Bir yara da sen açma bana yetiyor yaram

Gel bu sabah camiye ikimiz bir gidelim

Evde yatanlar için gidip dua edelim

 

Belki daha makbuldür hayvanların duası

Neden olmasın cami kedilerin yuvası

Senin duan sanadır, benim duam da bana

İkimizde namazda gel duralım yanyana

İnsanlar hiç namaza yanaşmıyorlar madem

Sana mirastır benim tesbihimle seccadem

 

Amsterdam, 2014

 

 

        

Stres

 

Stresliyiz stresli

Hem namazlı abdestli

‘Vela havle’ çekeriz

99 tespihli

 

Endişe gam çok bizde

Maneviyat yok bizde

Bela musibet dizde

Stresliyiz stresli

 

Hırsızlar malı çalar

Her gün yükselir dolar

Bunda gülecek ne var

Stresliyiz stresli

 

Sık sık nezle oluruz

Ağzımızdan soluruz

İlaç yazmıyor diye

Doktora bozuluruz

 

Stresliyiz stresli

Müziğimiz çok sesli

Arap Türk karıştırır

Çalarız arabeskli

 

Sağa dönsek kol acır

Sola dönsek sol acır

Hep sırtüstü yatarız

Yata yata bel acır

 

Bunalırız patlarız

Merdivenden atlarız

Biri bir şey söylese

Dörde beşe katlarız

 

Uyanırız her gece

Çözeriz bir bilmece

Uyku olur işkence

Rüyamızda çatlarız

 

Takarız hep geçmişe

Gelecekten endişe

Bire alırız malı

Pazarlarız on beşe

 

Steresliyiz stresli

Hem namazlı abdestli

‘Vela havle’ çekeriz

Kah 33 tespihli

 

Amsterdam 1 Ocak 2017

 

 

 

 

Allahü Ekber (Allah Büyük)

 

Sırtımızda dünya bir yük

İçimizde şeytan büyük

Olur olmaz konuşuruz

Dinlemeden küçük büyük

 

Giydik bir can yeleğini

Bekle ölüm meleğini

Hazırla sen kefenini

Ölüm demez küçük büyük

 

Hemen takarız kafayı

Sileriz tüm akrabayı

Dinlemeyiz amca dayı

Demeyiz ki bizden büyük

 

İnsanız hep şaşırırız

Haram helal aşırırız

Ölçüyü çok kaçırırız

İnançlıyız Allah büyük

 

Amsterdam 2015

 

 

 

Petrol Kavgası

 

Futbolda yapılan bir gol kavgası

Dünyada yapılan petrol kavgası

Ne futbol ne petrol daha yok iken

Dünyaya hakimdi sağ-sol kavgası

 

Şimdi savaşıyor sadece dinler

Ortaya çıkınca derin madenler

Adalet, hürriyet, eşitlik lafta

Varsa yoksa hepsi petrol kavgası

 

Bir uçtan bir uca sardı dünyayı

Terör, şiddet, savaş vurdu dünyayı

Bıraktık Dünya’yı artık fezayı

Sardı füzelerle petrol kavgası

 

Kimi göğe çıktı kimisi yerde

Amerika nerde Ortadoğu nerde!

Kuvvetli olanın hakkı her yerde

İnsanlık yok artık, petrol kavgası

 

Afgan’dan Kudüs’e bombalar kat kat

Yakıyor dünyayı patlıyor pat pat

İnsansız uçaklar cansız psikopat

Sardı dünyamızı petrol kavgası

 

Durdurun motorlar hiç çalışmasın

Silahlar yok olsun el alışmasın

Neden bu insanlar hiç barışmasın

Bitmez mi bu maden, petrol kavgası

 

Bir yanda Çin, Rusya zalim mi zalim

Amerika başta, her yer mezalim

İngiliz Fransız beşli çete’de

Dünyayı bölüyor petrol kavgası

 

Her yerde ezilen ölen Müslüman

Birbirine düşmüş bulamaz derman

Petrole karıştı boşa akan kan

Bitmeyen bir kavga petrol kavgası

 

Uykularım kaçtı her yerde ölüm

Bitmiyor dünyada artıyor zulüm

Öyle bir dünyayı özler ki gönlüm

Olmasın ne petrol ne de kavgası

 

Amsterdam, 8 Kasım 2014

 

 

OLSUN

 

Olgun bir meyve gibi

Ol da bir tadın olsun

Bir elma, ayva gibi

Güzel bir adın olsun

 

Bırak kavga peşini

Üzme, kırma eşini

Sil gözünün yaşını

Yetim, evladın olsun

 

Ha Hans’sın ha da Hasan

İnsan ol önce insan

Eyle fakire ihsan

Hayırla yâdın olsun

 

Amsterdam 17 Nisan 2015

 

 

Avrupa Avrupa

 

Geçti göç kervanı kalmadı gitti

Ne han kaldı artık ne de bir hancı

Avrupa Avrupa hayaller bitti

Duvarlar yıkıldı döküldü harcı

 

Üç nesil art arda eriyip gitti

Üç yüz yıl geçse de adın yabancı

Bizim için artık Avrupa bitti

Ortak Pazar oldu ortak yalancı

 

Havalar bozuldu arttı kirlilik

Güneş yok, yağmur çok gökyüzü silik

Biz onu 70 yıl niye bekledik

O bizi içine almadı gitti

 

 

Ekonomik kriz sardı her yanı

Avrupa kurudu çekildi kanı

Evler satın alıp yatırım yaptık

İşler kötü gitti kapattık hanı

 

Amsterdam, 2017

 

 

 

Hayat ve Ölüm

 

Hayat güzel bir rüya

Hiç görmedik ama biz

Bu kâbuslu bir dünya

Yine onu özleriz

 

Yaşarız ölmek için

Ölürüz gelmek için

Ebedi kalmak için

Ölümü de severiz

 

Yaşamak güzel duygu

Yaşayamamak acı

Hayat sanki bir uyku

Biz uykuda duacı

 

Ünye, 15 Mart 2017

 

 

 

Ahlak Bozuldu

 

Mevsimler değişti kuşlar, tavuklar

Artık yazın değil, kışın yumurtlar

İnsanlar değişti, ahlak bozuldu

Şehirlere indi çakallar, kurtlar

 

Doğruluk kalmadı, hile aldatma

Bire aldığını on beşe satma

Eskidendi öyle süte su katma

Şimdi sütten geçtik, su da bozuldu

 

Ne dini anladık ne dindarlığı

Ne kini kınadık ne kindarlığı

 Artık kınayan da yok barbarlığı

Bir incelik vardı o da yok oldu

 

Ne sarabilen var, ne sorabilen

Ne verdiği sözde bir durabilen

Eskiden vardı ya, hani ´bir bilen´

Şimdi bilgisayar ´bir bilen´ oldu.

 

Ünye,  3 Mart 2018

 

 

Sılada Bayram I

 

Bayram günü iyilik bayram günü yarış var

Bayram günü anlayış bayram günü barış var

Her bayram gelir geçer kâh sıla kâh gurbette

Sılada bayram başka sılada sarılış var

 

Büyük küçük dizilir sıra sıra kurbanlar

Dostlar var, yakınlar var, sizi en iyi anlar

 

Yemek içmek bedava, herkes hayır peşinde

Sevabına yenilir etli keşkek pişince

 

Dualar eksik olmaz, uzak yakın dualar

Arefe günlerinde okunan Fatihalar

Kabir ziyaretiyle bayramlar başlar bizde

Mezarlara dökülür gözlerden yaşlar bizde

Toprağın altı üstü beraber yapar bayram

Şehidi evliyası, bayram sılada bayram

 

Ünye, 2017 Kurban bayramı

 

 

 

 

Sıla'da Bayram II

 

'Simitçi var simitçiii' sabah sabah kalkmışım

Taze simit taptaze, çengelime takmışım

 

Çekmişim can simidi kıpkırmızı kızarmış

Beş zeytin üç yumurta, kahvaltımı yapmışım

 

Neyleyim ben dünyanın derdini kasvetini

Sılanın hasretini yıllar yılı tatmışım

34 yıllık gurbet tak demişken canıma

66 yaşımı geride bırakmışım

 

Var git gurbet işine, düşme artık peşime

Ben bu merdivenlerden düşe kalka çıkmışım

Minnet mi edeceğim Avrupa’nın A'sına

Geri dönüş yok artık gemileri yakmışım

 

 Ballı peynirle, incir midemde tanışırken

Geviş getirmek için oh, sırtüstü yatmışım

Aldırış etmem artık hasretliğin kahrına

Ayaklarımı açıp balkona uzatmışım

 

Masmavi göğe dalmış derin bakışlarımla

Çayımı yudumlarken saçları ağartmışım

Sen tamamla kâtibim sayfanın gerisini

Ben artık dertlerimi gurbette bırakmışım

 

Ünye, 15 Haziran 2018

 

 

Kulağım

 

Uzaklardan bir ses geldi beynime

İnleyip, çınlayıp durdu kulağım

Bir ney sesi gibi bir kaval gibi

Anladım kuruldu manevi bağım

 

Bu ses dedi bana hele dinle, dur

Sana da hayatta lazım bir huzur

Aslını bir düşün, bir su, bir çamur

Dinledi bu sırrı duydu kulağım

 

Bir damla suymuşum bir damlacık su

Bir damla doğurmuş bir okyanusu

Bir zerresiymişim şu varlığın ben

İşitti bu sese uydu kulağım

 

Bir zerre de düşmüş kulak içine

Kâh örsüne vurur kâh çekicine

O sallansa başım sallanır benim

Baş dönmesi buymuş, buydu, kulağım

 

Şimdi bir yanımda devamlı bu ses

Sanki bir su sesi, bir ıslık sesi

Uyutmuyor beni sanki bir nefes

Alıp veriyorum, uydu, kulağım

 

Amsterdam, 2 Ekim 2015

 

 

Bu dünya

 

Daha kaç bahar gelir, daha kaç yaz görürüz

Yaz geçer, bahar geçer, biz de geçer ölürüz

Ölmek dirilmek demek, gitmek ve tekrar gelmek

Bunu bilmek bilmemek hiç fark etmez, görürüz

Dört mevsim nasıl gider nasıl gelirse, bir gün

Dirilen tabiatla, dirileceğiz o gün

Nasıl bir çiçek açar, etrafa korku saçar

Böcekler kanatlanır, kelebek olup uçar

Biz de öyle uçarız, varırız bir menzile

Sonra döner geliriz, insan oluruz yine

Cennet cennet denir ya, cennet de bir bahçedir

Tam olarak bilmeyiz, cennet cehennem nedir

Belki bir mevsim gibi onlar da gelir geçer

Hayır geçmez, belki de bir halden hale geçer

Olmaz orada artık ne bir bahar ne de yaz

Ne kış kalır ne sıcak ne tipi ne de ayaz

Ölüm yoktur bir daha devamlı kalmak vardır

Dönülmüştür Allah’a, bu dünya bu kadardır

 

Ünye, 7 Mayıs 2017

 

 

AY


Gökyüzünde bir aysın

Geziyorsun Gūneşle

Biz burada donalım

Sen orada güneşle


Kaç yıl kaç ay kaç gündür

Dolaşırsın böyle sen

Biz seninle güneşi

Ne çok severiz bilsen


Bilsen ki bu dünyanın

Zevki dorukta senle

Güneş çıkıp gelince

Sen gidersin esenle


Nerelerde kaldın sen

Çıkıp gelsene Ay'ım

Senin mehtabına ben

Ömür boyu hastayım


Gözüm her gece yolda

Seni doğacak diye

Üstümden karanlığı

Boğup kovacak diye


Senin medd-i cezirin

Çekip sallıyor bizi

Hepimizi çekiyor

Güneş’in cazibesi


Sen yaparken güneşle

Gökyüzündeki dansı

Biz de yaparız burda

Evde balkon sefası

Tekkiraz, 14 Mayıs 2018

        

 

 

 

Köyūm


At bir soğan sofrasına

Vur yumruğu kafasına

Kuru fasulye sevdasına

Terk etmişim gurbeti ben


Tavuğumuz yumurtlasın

Horozumuz gıdıklasın

Köyüm bir başkadır yazın

Unuturum her derdi ben


Bezelyeler bahçemizden

Vaz geçmem fındık cevizden

Taze fasulyeler bizden

Yeşilliği severim ben


Köyümün gülleri kokar

Yanından geçeni yakar

Gönlüme su gibi akar

Güllerini dererim ben


Tekkiraz, 3 Mayıs 2018

 

 



Konuş


Dinle doğada sesi

Öten kuşlarla konuş

Bunlarda neyin nesi

Deme taşlarla konuş


Gözlere bak bin bir renk

Her renkte var bir ahenk

Her bir çizgi neye denk

Gözde yaşlarla konuş


Bin karınca bir yerde

Hepsi uzun seferde

Dolaşırlar evlerde

Gözle kaşlarla konuş


Seher vaktinde uyan

Vardır seni bir duyan

Her gün ezan okuyan

Al horozlarla konuş


Akan sulara bir bak

Şarıl şarıl akarak

Ne diyorlar sana bak

Çıkan seslerle konuş


Tekkiraz, 23 Nisan 2018

 

İnsanlık


Neden muzdaribiz neden muzdarip

İnsanlık kalmamış insanlık bizde

Bizler bir garibiz bizler bir garip

Kibir gurur dizde, İslamlık sözde


Okulda bir müdür sanki padişah

Emir verir durur, yoktur başka şah

Bir makam sahibi olmuşsa eğer

Hal ve hareketi bellidir yüzde


Ya bir 'Ali Kıran’, ya baş kesendir

Bir damla yağmayan ama esendir

Bu ne melem yapı bu ne düzendir

İnsanlar ne kadar ucuzdur gözde


Alçak gönüllülük girmiş toprağa

Efendilik kalkmış, herkes bir ağa

Selam vermez olur sola ve sağa

Namaz, oruç bile anlamsız bizde


Ünye, 29 Ekim 2017

 

 

 

Ölüm


Ne var şu ölümden korkacak ne var

Ölümden öteye bir durum mu var

Ruhların zorunlu göçüdür ölüm

Göçü durduracak bir kurum mu var


Ne vize sorunu ne gümrük derdi

Girişler mecburi, yok kaçak girdi

Bu yolculuk bizi gerdikçe gerdi

Benim de aklımdan bir zorum mu var?


Gitmek gelmek için bir bahanedir

Ölmeden dirilmek bir efsanedir

Sonsuzluğa eriş ne şahanedir

Sonsuza gitmekte bir sorun mu var


Gidip kavuşmak var hiç dökmeyene

Çıkıpta uçmak var bilinmez yöne

Nasılsa dirilir döneriz yine

Bundan daha güzel bir yorum mu var


Ünye, 6 Kasım 2017

 

 

 

Yatak


Bir yatak ararız uyku zamanı

Dinlenme zamanı, emekliyiz biz

Döşeğimiz toprak gelir zamanı

Ne gecikir ne de erken gideriz


İnsan bir ağaçsa hayat bir yaprak

Yaprağın yatağı yorganı toprak

Bir ağaca bir yaprağa bakarak

Bizde ağaç, yaprak, derken gideriz


Toprağa hor baktık ağacı kestik

Toprakta büyüyen fidanı ezdik

Toprağa döneriz topraktan geldik

Biz ancak toprakta rahat ederiz


Ünye, 7 Kasım 2017

 

 

 

 

Gülme zamanı


Klavyeyi kalem yaptım elime

Düşüncem dilime, duygum beynime

Harfler hece hece oldu kelime

Şimdi satırları silme zamanı


Saklarsan samanı gelir zamanı

Emekli olursun ölme zamanı

Anavatan tekrar nasip oldu ya

Gözlerimi yumup gülme zamanı


Dünya bir ömürlük hayat bir nefes

Dünya kadar büyük içimde heves

Bana belki güler bilirim herkes

Bana da herkese gülme zamanı


Ünye, 7 Kasım 2017

 

 

 

 

Sorun


İki bela gelir başa

Bir işsizlik bir eşsizlik

Gelince belli bir yaşa

En büyük sorun dişsizlik


Yaş olunca 60-70

80'deysen işin bitmiş

90'lıklar zaten gitmiş

Kalanda sorun eşsizlik


Yaşım olmuş 67

İçim içimi yedi

Bir geçici dünya var

Bir kalıcı, ebedi


Artık bizde iş kalmadı

Ağzımızda diş kalmadı

Mide barsak tembelleşti

Kolay çıkan hiç kalmadı


Ünye, 1 Aralık 2017

 

 

Nasihat


Git çalış önce bir işin başına

Sonra da geçersin aşın başına

Ne gelirse bil ki açlıktan gelir

Doymamışla ölmemişin başına


Yanma hiç derdini sakın kimseye

Biri bana bir yol gösterir diye

Takarsan kafayı hemen her şeye

Yorarsın kendini boşu boşuna


Alma hiçbir zaman hemen her şeyi

Sırf gidiyor diye nefsin hoşuna

Borçlanıp sızlanma gösteriş için

Sonra kimse bakmaz gözün yaşına


Ünye, 31 Ocak 2018

 

 

 


Memleketim


Memlekette ne düzen, ne bir kural var

Hepsi yazılmış amma yok uygulayanlar


Ne trafik, ne polis, ne sağlık, ne eğitim

Hiçbirinde hayır yok hepsi doğuştan yetim


Sağlıkta sistem bozuk çalış 24 saat

Sonra git evde üç gün yan gel yat


Var mıdır bilmem amma bunun kanunda yeri

Hemşireler pek yorgun doktor bir kemik deri


Bin hastaya bir doktor düşüyor bizde günde

Sabah sekiz, sıra yok gidip geldik bugün de

Neden diye sormayın her bölümde bir doktor

Şu kadar hastası var başka imkânı yoktur


Ne elini uzatsan sana bir el veren var,

Ne bir kelam, ne hoş-beş, ne yüzüne gülen var


İki kelam eden yok muayeneler anlık

Sağlık sıhhat ne gezer, ölmüş burda insanlık


Eğitimde laçkalık tavan yapmış, temel yok

Varsa yoksa KPSS başka hiç bir emel yok


Adam lise mezunu okuma yazma sıfır

Şaka değil gerçekten milli eğitim sağır


Okul kalmamış artık her yerde dershaneler

Bunlar dershane değil belki de darphaneler


Ön kayıtmış son kayıt sadece para için

Parayı ver hiç sorma neden nasıl ve niçin


Trafikte polis yok ihlaller diz boyunda

Ne levha var ne çizgi, bu zikzaklı oyunda


Sokak mokak kalmamış her yerde çift sıra park

Ne Zebra’da duran var, ne yayalara bir hak


Yayalar mı çok şaşkın, kaldırıma çıkan yok

Boşluklara dalmak var, çizgileri takan yok


Ne bir ceza ne ihtar, polis var da yazan yok

Düzensiz bir düzen var rahatını bozan yok


Gerisini sayamam bu kadarını dedim

Yıl 2018, işte bu memleketim!


Ünye, 1 Ocak 2018

 

 

 

 

Vakit


Direnmeyi bırak geldiyse vakit

Bırak da yerine gelsin bir akit

Veresiye olmaz ölüm işinde

Dönüş Allah'adır, vakit o vakit


Yol açık vakit var henüz tövbeye

Erteleme artık ümit var diye

Ömürden kalınca bir kaç saniye

Bir şahadet getir vakit bu vakit


Doğarız büyürüz ölürüz niye

Her şeye bir vakit ayrılsın diye

Ha bir asır yaşa, ha bir saniye

Ha uzun ha kısa, hepsi bir vakit


Sessizce tükenip bitmişse işin

Uğraşıp didinme bir şifa için

Ölüme direnmek neden ve niçin

Ölümle bitecek sonsuzda vakit



Ünye, 23 Ocak 2018

 

 

 

 

Kitaplar     


Atın beni bir odaya

Kitaplarla dolu olsun

Okuyayım doya doya

Hayatımın sonu olsun


İstemem başka hiç bir şey

Bir kavalım bir de bir ney

Uzun uzun üfleyeyim

Tüfeğim da dolu olsun


Bir kemençe, bir de sazım

Gelip geçsin kışım yazım

Beş on tavuk, üç beş kazım

Maksat bir musiki olsun

 

Yiyip içmem doya doya

İhtiyacım ekmek suya

Dalıp gideyim doğaya

Bir de arı balı olsun


Ne bir kavga ne gürültü

Ne ses gelsin ne görüntü

Örtün üstüme bir örtü

Altı üstü kitap olsun


Tekkiraz, 21 Mayıs 2018

 

        

 

 

Avrupa

 

Bir hanım elinde beş tane köpek

Erkekleri kadın, kadınlar erkek

Hanım’a dedim ki bir bak dışarı

Bir baktı adamı öpüyor karı

 

Sokak ortasında, yollarda parkta

Dudak dudağalar, sanki yatakta

Ar, haya, namusun kalmamış tozu

Kiminin bir değil, beştir boynuzu

 

İhtiyarlar yalnız, gençleri otçu

Genç kızlar sahada, olmuşlar topçu

Hayvan sevgisi çok, insan sevgisi yok

Ceplerde para bol, karınları tok

 

Çoğu da ayrılmış, işten, eşinden

Yollarda geçilmez, sarhoş, keşinden

Bir elde sigara, bir elde bira

Verecek ne kaldı başka, hınzıra

 

Neyi sevsin başka, ne koca ne eş

Ne çocuk, ne abla, ne de bir kardeş

Köpekler bu yüzden, ellerde gezer

Yolcular bu yüzden pislikten bezer

Bireysellik öyle sarmış her yanı

Yalnız kalmış Avrupa’nın insanı

 

Amsterdam, 2016



Korona hikayemiz:

 

Yaş (doğum) günleri kutlamayı hiç sevmem. Bu bana hep hayatı merasimleştirmek gibi gelir. Her hafta sonu birinin yaş gününü kutlamaya gitmekten sıkıldıklarını gördüğüm insanları gördükçe böyle bir adetim olmadığı için kendimi kutlarım. Bundan sadece peygamberin doğum gününü kutlamayı hariç tutarım çünkü onun anlamı bir başkadır. Bir de 12 yaşına kadar çocukların 70 yaşından sonra ihtiyarların yaş günlerini kutlamanın onlara bir iyilik yapmak olduğunu, sevinçlerine katılmak gerektiğini kabul ederim. Bu yıl (nüfus yaşım değil de) gerçek yaşım 70’şe geldiği için ilk defa 70. Yaş günümü kutlamak istedim ve bunu çocuklarımla beraber kutlamak istediğim için dört yıl önce emekli olup döndüğüm yurtdışına tekrar çıkmam gerekli oldu. Çıkmaz olaydım mı desem, iyi ki çıkmışım yoksa bu zor günlerde çocuklarımın yanında olamazdım mı desem bilemedim ama Hollanda’ya gittikten ( 9 mart) bir gün sonra hava alanları kapandı. Hem milletlerarası hem şehirler arası yolculuk yasağı geldi. Sebep Çin’den çıkıp kısa zamanda bütün dünyaya yayılan öldürücü bir virüsün çıkışı: Korona-19. Yıl 2020, ay Mart ayı.

Kaldık mı Hollanda’da ev hapsinde. Üç hafta, beş hafta derken altıncı haftada canımızı Türkiye’ye zor attık. O da yurtdışında olanlar için özel olarak acil gönderilen THY uçağı sayesinde. Ama bunun da bedeli Türkiye’ye gelince nerede olursa orada 14 gün karantina’da kalmak sonra da oradan memlekete gelince 14 gün de evde karantinada kalmaktı.

Bir an önce Türkiye’ye gitmek için müracaat ettiğim Amsterdam Türkiye Konsolosluğu bize birkaç gün içinde aşağıdaki sözleşmeyi imzalamamız için gönderdi. Başka da çaremiz yoktu. Hemen imzaladık.

 

Taahhütname:

COVID-19 salgını nedeniyle uçuşların durdurulduğu ülkelerde Türkiye’ye ulaşımımı teminen planlanan charter seferleriyle, kendi irademle Amsterdam şehrinden ayrılarak, Türkiye’ye dönmeyi kabul ediyorum.  

 

Uçakta ve Türkiye’ye girişimde karantina dahil Türkiye Cumhuriyeti makamlarının alacağı her türlü tedbire uyacağımı taahhüt ederim.  

Adı:

Soyadı:

Uyruğu:

Tarih: 14.04.2020 

İmza:

 

İşte bizim (Yurtdışı) korona hikayemiz böyle başladı. 9 Mart’ta hem çocukları görmek, hem de torunların doğumu için önceden oraya gitmiş olan hanımı almak için gittiğim Hollanda’dan dönüşte Amsterdam’dan 22 Mayıs’ta kalkan THY uçağı bizi üç-dört saat sonra Muğla Dalaman hava alanına bıraktı. Bıraktı ama uçak yere iner inmez ‘kimse yerinden kalkmasın pasaport ve sağlık kontrolleriniz (sizi dışarıda yormamak için) içeride, uçakta, yapılacaktır’ anonsu yapıldı. Zaten aç-susuz balık istifi geçirdiğimiz yolculuğa bir-iki saat de uçağın içinde beklemek eklenince herkes epey sıkıştı ve sıkıldı. Herkesin ağızlıkları takılı da olsa, bir buçuk metrelik sosyal mesafeyi korumak uçak içinde maalesef mümkün olmadı. Bir uçağa 345 kişi doldurulunca herkes normal şekilde yan yana oturtuldu. Nihayet dışarı çıktığımızda alışık olmadığımız bir şekilde bütün bavulların dışarıya dizilmiş olduğunu gördük ve bavulunu bulan, az ileride yolcuları bekleyen otobüslere koştu. 345 kişi için tam 15 otobüs Dalaman Hava alanından bizi Denizli’ye götürmek için bekliyordu. Bir şöför’ün dediğine göre onlar oraya sabah 9’da gelmişlerdi. Bizi akşam 5’te aldılar ama bir saat de kalkmadan önce otobüslerde bekletildik nedense. Sonra Denizli’ye hareket başladı. Normalde 3-4 saatlik yol 6-7 saat sürdü. Çünkü yolda yok polis kontrölü, yok ambulans bekleyişi, yok wc. İhtiyaç molası derken 15 otobüsün birden durup kalkışı epey zaman aldı. Elimize sıkıştırılan bir sandviç ve suyla bu uzun yolculuk da bitti ama biz de epey bittik tabi. Nihayet Denizli’de bir öğrenci yurdunun kapısına 15 otobüs yığıldı. Yığıldı ama bir saat de orada otobüs içinde bekletildik mi. Artık homurtular, ah’lar, of’lar başladı ve bir yolcu patladı:  ‘Bu ne yahu, bu içerdekiler de insan insan’ diye bağırmaya başlayınca aha kavga çıktı çıkacak derken kapılar açıldı, yerdeyiz. Hızlıca odalarımıza ulaştırıldık. Ama saat da gece 12’yi buldu. Yarım saat sonra odamıza getirilen çorbayı içip dört kişilik öğrenci yataklarından (hanımla) bize ayrılmış olan ikisine yattık. Aşağıdaki bir düzine şiir’in çoğu da burada geçen 14 günlük karantinanın hatırası oldu.

 Burası Denizli Akşit öğrenci yurdu idi. 22 Nisan- 6 Mayıs 2020'de burada 14 gūn karantinada kaldık. Günde üç öğün yemekle diş macunumuza varana kadar her şey hazırlanmıştı. Devletmiz sağolsun. Avrupa’da insanlar hastanelere bile kabul edilmezken bize devlet öğrenci yurtlarını tahsis ediyordu hemde tam kadro elemanlarla. Buradaki kadroda bir yurt müdürü, iki polis, dört güvenlikçi, 14 işci, altı aşçı, bir doktor ve bir hemşire vardı. Doktor ve hemşireler sabah akşam ateş ölmeye geldiler. İlave yiyecek vs. ısmarlamak cumartesi-Pazar görevlilerin  de dışarı çıkış yasağı nedeniyle hemen mümkün olmasa da diğer günlerde mümkün oldu. Bakım, itina, değişik programlar gurur verici bir şekilde icra edildi. Görevlileri, devletimizi candan kutladık, alkışladık. Hele ikinci günkü 23 Nisan bayramı nedeniyle herkesin bayraklarla pencerelerden dışarıdaki iştiklal marşına ve devamındaki programa katılmaları muhteşemdi. Burada Türkiyem şarkısı hep beraber söylenirken boğazım düğümlendi, geri çekilip ağladım.  Yaban ellerde kalmadan Vatana kavuşmak ve bunun şarkısını terennüm etmek bambaşka bir duygu, bambaşka bir gurur. Holanda’da iken özellikle köyüm’ü de çok özlemiştim. Orada bize bu son altı hafta 6 ay gibi geldi. Çünkü torunları görmeye gitmiştik ama korona tehlikesi olunca onları bile birkaç günden daha fazla göremedik. Alış veriş dışında dışarı da çıkamayınca üç kişilik bir evde sıkışıp kaldık. Bizi en çok endişelendiren de gurbet elde koronaya yakalanma riski idi. Tek güvencemiz Allah’a sığınmak, tek tesellimiz çocukların yanında olmak ve tek meşgalemiz hiçbir şey olmamış gibi okuyup yazmaya devam etmekti. En son üzerinde çalıştığım bir kitabı bitirip son bir kontrolünü yapmak bana bu dönemde bir ilaç gibi geldi ama bu da memleket hasretini gidermeye yetmedi. Bu nedenle araya giren duyguları da satırlara dökmeyi ihmal etmedik. İşte bizim korona hikayemiz bu idi.

Bugün itibariyle dünyada vaka sayısı altı milyonu geçti. İşte bugün  5 Haziran 2020 itibariyle rakamlar:

TÜRKİYE TOPLAM VAKA SAYISI

Türkiye'de son 24 saatte 1429 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 19 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 182 bin 727, can kaybı 4 bin 861 oldu’.

https://www.milliyet.com.tr/galeri/son-dakika-corona-virus-boyle-bulasiyor-iste-carpici-veriler-6239174/24, Son Güncelleme: 19 Haziran 2020 - 12:55

 

 

 

Korona 1 : Köyūm


Çok özledim seni uzaktan beri

Kaldım şu kurbette dönemem geri

Kurbette bulunmaz bir mezar yeri

Sana dönmek nasip değilse köyūm


Bir korona cıktı salgın dediler

Herkes bu illetten yılgın dediler

Kapıda beklermiş bizi kediler

Şu sayılı gūnler bir gelse köyūm


Fındıklar yeşerdi çiçekler açtı

Tadı yok hayatın keyfimiz kaçtı

Son uçak farkında olmadan uçtu

Bir ek sefer bari koyulsa köyūm


Uçaklar kalkmıyor yollar kapalı

Özledik köydeki arı’yı balı

Ellerim duada gözlerim dolu

Sesim uzaklardan duyulsa köyūm


Amsterdam, 13 Nisan 2020




Korona 2: Karantina

 

Yıl 2020'de çıktı geldi korona,

Bizi Allah kurtarsın kurtarmaz karantina !


Odam onbeş adım seccadem yerde,

Her gūn beşbin adım gözūm göklerde.


Suyumuz kaynadı çayımız hazır,

Bu sabah ilk defa kalbimde huzur.


Bir günlūk yolculuk dün Hollanda'dan,

Bir uçağa bindik tâ Amsterdam’dan.


343 kişiyle hınca hınç dolu uçak,

Korktuk aha şimdi korona bulaşacak.


Ūç-dõrt saat havada asılı kaldık,

Yemeden içmeden, Muğlaya daldık.


Yerde  uçakta da uzun bir kontrol,

İnsanlar daraldı oturmak da zor.


15 otobüs var bizi bekleyen,

Hoş geldiniz anavatana diyen


Hepsi de peş peşe yarış ediyor,

Polis, AFAD dahil önden gidiyor


Ūç saatlik güzergah çok uzun sūrdü,

Dışarı çıkmak yok beller būkūldū.


İhtiyaç molası vermedi AFAD,

Sıkıştık içerde bu da bir âfâd !


Yapmayın etmeyin çoluk çocuk var,

Bir on dakka verin hepsi bu kadar.


Bir yolcu son anda artık patladı,

Biz de bir insanız deyip zıpladı.


Ūç saat dõrt saat biz de patladık,

Otobūs durunca yola atladık.


Durdukları yerde iki wc.var,

300 yolcu burda nasıl, ne yapar !


Erkekler dağaldı yol kenarına,

Kadınlar kuyrukta, korku korona.


Neticede geldik yurda yerleştik,

Gece 12'de bir çorba içtik.


Her şey ayarlanmış odalar temiz,

Avrupa’dan güzel bizim ülkemiz.


Sıcak bir ilgi var yoğun bir çaba,

Hangi ūlkede var bunlar acaba !


Ah ne kadar gūzel bedava hayat,

Bazen çok tatlıdır bazen çok bayat.


İnsanımız gūzel sıcaktır ancak,

Bekle ki sesleri bir kısılacak.


Yan oda da sesler sanki içerde,

Duvar duvar değil izole nerde !


Bunu dūşūnen yok sosyallik sıfır,

Ellerde telefon işleri gırgır !


Nasıl geçer burda bilmem 14 gün,

Bugün birinci gün, daha geldik dūn.


Aşağıdan bir ses yukarıdan ses,

Sizi dinlemeye mecbur mu herkes !


Yorgunuz, argınız dinlenmek lazım,

Şimdilik bu kadar bitti bu yazım.


23 Nisan 2020

‎Denizli Akşit Öğrenci Yurdu







Korona 3:  Ders


Kendisinde deniz yok, isminde bir sır gizli,

Şimdi sana misafir ha bu Karadenizli.


Denizli’nin dağları dağ değil taş duvarlar,

Duvarların ardında saf tutmuş koronalar.


Bak içerde sıkıştık dışarı çıkmak yasak,

Ah bir hasta olmadan buradan bir kurtulsak.


Bir daha görsek seni Karadeniz çırpınsan,

Senin şarkını burda dinlerken ağlar insan.


Dün akşam saat dokuz, ona biz selam durduk,

Bayrağımız altında marşımızı okuduk.


Gözlerimiz yaşardı, coştu içimde bir his,

Ne zaman kalkar yurdun üstünden şu kirli sis.


Bundan iki ay önce uçak kalkmadı pistten,

Ordu hava alanı görünmüyordu sisten.


Bu bir işaret idi biz onu anlamadık,

Bir sonraki uçaktan yine bir bilet aldık.


Görmek istedik sanki Hollanda’nın yüzünü,

Tekrar çektik gurbette unutulmaz hüznünü.


İlk uçağı kaçırdık 17 Nisan idi

Bir ay sonraki uçak dopdolu insan idi.


345 kişiyle hınca hınç doldu uçak,

Korana yer aradı bizden öte kaçacak.


Üç-dört saat sonrası indik mi Dalaman'a,

Altı saat sonra da girdik devlet yurduna.


Odam tam onbeş adım bu sabah adımladım,

Günlük talim ederiz en az üç-beş bin adım.


Önümüzde bir bahçe fıskiyesi bile var,

Dışarı çıkmak yasak karantina diyorlar.


Günde üç öğün yemek, ye yat dolaş içerde,

Burda her şey güzel de evdeki rahat nerde.

Bir çay içmek bile zor, bardak tabak plastik,

Korkumuz hep korona, yerleri tekrar sildik.


Bugün 23 Nisan çocuklar evde kaldı,

Nerde eski bayramlar o şenlik nerde kaldı !


Dünya kasıp kavruldu bir virüsün yüzünden,

Doğrudur bu cezayı dünya hakketti dünden.


Her yerde bir kan, zulüm, insanlar azgınlaştı,

Sade insanlar değil, devletler sınır aştı.


Amerika Irakta on binleri öldürdü,

Çin devleti uzakta nice ocak söndürdü.


Doğu Türkistan başta kan ağladı Myammar,

Kim duydu kim işitti bu kadar katliam var.


Allah gönderdi şimdi gökten başka bir ordu,

Suçlu suçsuz demedi virüs her yeri vurdu.

Bela bir kez gelince sade bir yere gelmez,

Her yere bir gelir ki kimse nedendir bilmez.


Asya’sı, Amerika’sı işte karıştı birden,

Bilemediler virüs gökten mi geldi nerden.


Virüs öyle geldi ki sığmadı Çin seddine,

Bütün dünyayı sardı görünmeyen cin mi ne?


Öyle bir çarpıyor ki tam da cin çarpar gibi,

İnsan öyle korkar ki cinlerden korkar gibi.


Ne cindir ne şeytandır her şey bir korkudandır,

Çin'den çıktı ya virüs o da bir vurgundadır.


Hey korona korona bir ders verdin ki bana,

Sen de bir imtihansın senden bir ders alana.


Allah bir daha böyle korona göstermesin,

Verecekse devlete asla zeval vermesin.

 

24 Nisan 2020 Denizli Akşit Öğrenci Yurdu

 

 

 

Korona 4 : Bu korona nerden çıktı?


Abdest alın almadınız

Namaz kılın kılmadınız

Temiz olun olmadınız

Bu korona nerden çıktı !


Melek dedik yok dediniz

Şeytan dedik çok dediniz

Allah dedik ıh dediniz

Bu korona nerden çıktı !


Bu korana Çin'den çıktı

Çin çoktandır dinden çıktı

Tūrkistanlı neler çekti

Bu korona ondan çıktı


İnsanlar çok azgınlaştı

Mülteciler yola düştü

Güçlüler haddini aştı

Bu korona ordan çıktı


Bakın Allah ne büyükmüş

Korona tozdan küçükmüş

Hepimizi eve tıktı

Bu korana neden çıktı !


Ne gökten ne yerden çıktı

Bu korana birden çıktı

Çerden çöpten kirden çıktı

Bu korona nerden çıktı


Ne cami kaldı ne cuma

Hayat felç insanlar koma

Nerden gittim Amsterdam'a

Bu korona birden çıktı


Amsterdam, 23.03.2020



 

 

 

Korona 5 : Kıyamet

 

Açtım Kur'anı baktım

Var mı yok mu korona

19 rakamı var

Mucize arayana


Kur'ana bak şeyh Recep

Dâbbetül arz mı acep

Yoksa bir 'sayha' mıdır

Kıyameti sorana


Yaklaştıysa kıyamet

Belki bu da alamet

Getirmezsek nedamet

Çıkar gelir korona


Koronadan çok korkmam

Ölsem kafaya takmam

Hastalıktan korkarım

Dışarıya pek çıkmam


14 gūn karantina

Burda çok geldi bana

Köyüme gidiyorum

Kõyler hep karantina


Denizli, 5 mayıs 2020



 

 



Korona 6 : Destan


Bir korona çıktı uzak doğudan

Kıtadan kıtaya akın eyledi

Onbinler yūzbinler öldū korkudan

Uzakları bize yakın eyledi


Camiler boşaldı cumalar bitti

Cenazeler ūç-beş kişiyle gitti

Bu kadar korku da herkese yetti

Hiç kimse böyle bir olay gõrmedi


Sokaklar sepsessiz şehirler ıssız

İnsanlar bunaldı çoğu da işsiz

Kurbette olanlar kaldılar õksūz

İnsanlar köylere akın eyledi


Öyle bir ibret ki büyük mü büyük

Herkesin belini kıracak bir yük

Korona yollayan Allah çok büyük

Bize kõtülükten sakının dedi.


Denizli, 4 Nisan 2020

 




Korona 7 : Kalın Sağlıkla


Buradan bir şair geçti

Pirsu'lardan bir su içti

Hollanda'dan uçak uçtu

Koronadan kaçıp geldik sağlıkla


Denizliye gelip girdik bir yurda

14 gūn bizimle kaldınız burda

Oruç bile tuttuk kalktık sahurda

Õzel müezzinler kalın sağlıkla


Biz misafir geldik sizler gittiniz

Odanızı bize teslim ettiniz

Sizlere de çok teşekkür ederiz

Burda õğrenciler kalın sağlıkla


Sağlık kıymetini sağlamlar bilmez

Hastalık gelince acılar dinmez

Bunca çalışanın hakkı ödenmez

Burada kalanlar kalın sağlıkla


Çalışmak kuldandır, mükâfât Hakk'tan

Yoruldunuz gece gündüz koşmaktan

Akşam sabah bizden ateş almaktan

Bıkmayan doktorlar kalın sağlıkla


Aşcısı işcisi bizimle hapis

Biz yattık her şeyi getirdiniz siz

Varolsun sağ olsun şu devletimiz

Amiri, memuru kalın sağlıkla


Ne istedik ise hep gönderdiniz

Bize õzel bir de demlik verdiniz

345 kişiyle ilgilendiniz

Var olun müdürüm kalın sağlıkla


Her şey mükemmeldi her şey tas tamam

O kadar memnunuz ki anlatamam

Anlamadık nasıl geçti bu zaman

Karantina bitti kalın sağlıkla


Denizli, 1 Mayıs 2020, Akşit öģrenci yurdu.






Korona 8 : Yolculuk


Karadeniz masmavi

Görünmez diğer ucu

İçsen içilmez suyu

Hem tuzludur hem acı


Ne acılar gördük biz

Ne denizlerden geçtik

Deniz gibi acıyı

Bir kaç solukta içtik


Denizli’den yol aldık

İşte burası Gerze

Amasyadan Samsundan

Geliriz geze geze


Dolaştık geldik yine

Avrupayı Asyayı

Görmek gerekmez artık

Terkettik Avrasyayı


Bir korona yūzūnden

Çektik nice ızdırap

Gõzler melil ve mahzun

Gõnüller oldu harap


İki aydır yollarda

Evlerde kaldık hapis

Bütūn dünya hapiste

Değiliz sadece biz


Bize bu kadar yetti

Artık yurtdışı yasak

Şu korona geçse de

Biz de bir akıllansak


Varsak bir kõyümüze

Bizim orası tepe

Tepede yatacağım

Toprağı öpe öpe


6 mayıs 2020

Samsun-Sinop yolu. Bizi Denizli’den bizi getiren otobüsümüz

Sinop Gerzeye bir yolcu bıraktı. Ünye’ye gidiyoruz.

Saat 15.00



 

 

 

 

 

 

 

 


Korona 9 : Karantina2


Ayak bastık ya yurda

Ramazanda sahurda

14 gün karantina

Bitti 14'de burda


Bu akşam eve geldik

Bu anı çok özledik

Yine burda bu sabah

Tekrar ezan dinledik


Hamdettik Rabbimize

Bunu gösterdi bize

Sağlık sıhhatlar versin

Dileriz cümlemize


Domatesli, soğanlı

Peynirli, yumurtalı

Bir menemen yapmışım

Menemenin kralı


Oruç tutmakta ne var

Bu sahur yemeğiyle

İnsanın her yaptığı

Güzel, kendi eliyle

 

Ünye, 7 Mayıs 2020

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Korona 10: Karadeniz



Burası Karadeniz

Kenarında bendeniz

Deniz sakin su temiz

İşte gūzel Ūnyemiz


Bugün gūnlerden pazar

Bir on mayıs günündeyiz

üç-beş saat vaktimiz var

Bugün serbest gezmemiz

 

Bu ikinci karantina

Tam bir aydır  içerdeyiz

Gittik geldik yurtdışına

Şimdi artık ünye’deyiz


Karagünler geldi geçti

Bizde artık bir dedeyiz

Karagūller yeşilleşti

Çok yakında köylerdeyiz


Ünye-sahil, 10 Mayıs 2020



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Korona11 : Hasret


Hasret gittim denizine

Gidip geldim bir izine

İki aydır nemlekette

Yeni çıktık gün yüzūne


Menekşeler çiçek açmış

Elvan elvan koku saçmış

Kuşlar yuvasından uçmuş

Dağılmışlar gök yüzüne


Leylekler uçar havada

Yumurtaları yuvada

Her yer yeşile bürünmüş

Bir canlılık var doğada


ünye-sahil 10 Mayıs 2020



Korona 12:  Yorgunluk


Evime kavuşturdu beni nevigasyonum

İnternete gerek yok, olmaz başka bir konum

Şöyle bir uzanacak, yorgunluğum çıkacak

Dışarda oturacak var güzel bir balkonum


Arılarım dışarda, bal yapıyor kovanda

Bir elim ekmeğimde diğeri de soğanda

Süt gelecek inekten komşum onu sağanda

Allah hayır eylesin nasıl olacak sonum


Dünyayı bir korona nasıl kastı-kavurdu

Bilinmiyor dünyaya bu tuzağı kim kurdu

Çin'i Amerikası dünyayı sallıyordu

Şimdi sallanıyorlar zorlaştıkça solunum


Bugün bir hafta sonu kapat nevigasyonu

Dışarı çıkış yasak kimse kullanmaz onu

Ne tatil var, ne piknik bu ne sondur ne de ilk

Vucudum yol yorgunu ben de artık yorgunum


 ünye, 9 Mayıs 2020

 

 

Korona 13: Köyüm

 


Çıktı bir ek sefer dūştūk yollara

‎Allah yardım etsin hasta kullara

‎Yine nasip oldu geldik burlara

‎Dūnyadan gūzeldir gūzeldir köyūm

‎Burası Tūrkiye burası vatan

‎Her taşın altında bir şehit yatan

‎Burada bir yerde yatıyor atan

‎Avrupadan gūzel gūzeldir köyūm


Bizi çok özlemiş köyūn kedisi

Horozların yine çıkıyor sesi

Tavuklar nasıl ki özler kūmesi

Biz de seni öyle özledik köyüm

 

Bir kadir gecesi kavuştuk köye

İnişten çıkıştan çıktık tepe’ye

Karantina bitti, korona geçti

Artık ne ünye’ye ne başka yere

 

Ünye/Çınarcık köyü, 13 Mayıs 2020



 

(Bu da bir dosttan gelen)

Korona 14 : Aziz dosta


Aziz dosttan geldi haber

Köyümden artık çıkmam der

Gönül dostla birlik ister

Araya girme korona


Ben olamam aziz dostsuz

Biz ezelden beri dostuz

Melhem bulamam ki onsuz

Araya girme korana


Ebubekir, Osman, Ali

Onlar da idi bir Veli

Dostu dostluk eder deli

Araya girme korona


Dostu gören göz açılır

Etrafa ışık saçılır

Dost bin değil bir seçilir

Araya girme korona


Dostsuz dünyayı neyleyim

İçimden geldi söyleyim

Dost ölmesin ben öleyim

Dostlara gitme korona


Veli Yücesan, 24 Mayıs 2020, Arnhem

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 




 

 

 

 

Zarar etmezsin


Ne emredilmişse dini açıdan

Onu yap hiç korkma zarar etmezsin

Kurtulmak istersen elem acıdan

Yasaklanandan kaç zarar etmezsin


Namaz kıl denmişse namazını kıl

Onun faydasına eremez akıl

Şeytana takılma Allah'a takıl

Ne derse onu yap zarar etmezsin

.

Oruç tut diyorsa orucunu tut

Durmadan yiyorsan sağlığı unut

Yaşamaya dair varsa bir umut

Ölmeyi deneme zarar etmezsin


Hayatı yaratan daima Hay'dır

Hayat her canlıya verilmiş paydır

Bir şeyi yapmak zor yıkmak kolaydır

Yapmayı denersen zarar etmezsin



Ünye, 24 Mayıs 2020


 

 



 

 

 

 

 

 

DÖRTLÜKLER

 

 

Hayat

 

Hayat yürüyen bir merdiven gibi

Kah çıkışlı, kah düz, kah da inişli

Hep ileri vites gidiş yok geri

Seni de beni de çeker bir dişli

Amsterdam, 8 Aralık 2016

 

 

Gitme zamanı

 

Gelir bir gün ölümü tatma zamanı

Gideceğiz tam da ötme zamanı

Bu kadar günahı yaptıktan sonra

Son kez tövbe edip gitme zamanı

Amsterdam, 24 Nisan 2014

 

 

Kadir gecesi

 

Kadir’ler gelir geçer kadrini bilemeyiz

Hızır’lar gelir geçer kabrini bulamayız

Kim bilir kimdir Hızır, hangi gece kadirdir

‘Sen herkesi bir Hızır, her geceyi kadir bil’

Amsterdam, 4 Agust.2013

 

 

Sanat

 

Haşa, ben Allah’ı gördüm

Bir tavusun kanadında

Desem inanılmaz amma

O da vardır sanatında

Amsterdam 13 Mart 2016

 

 

Şeytan ve Melek

 

İçinde hem şeytan hem de melek var

Sen şeytanı bırak meleği dinle

Yaptığın her şeyi gözetliyorlar

Gel şimdiden dost ol sen meleğinle

Amsterdam, 3 Şubat 2017

 

 

Eloğlu

 

Oğulların bel oğludur

Damatların el oğlu

Oğlun gelinle gidince

O da olur eloğlu

 

Kader

 

Kızın gider oğlun gider

Olursun valide, peder

Hayatta yalınız kalınca

Bilemezsin bu mu kader

 

Kuş

 

Oğlun gider kızın kaçar

Anne baba kalır naçar

Kader işte buna derler

Günü gelen her kuş uçar

 

Amsterdam, Ekim 2015

 

 

Düğün

 

Alırsın bir aile edersin ona meyil

İyi düşün öyle al evlenmek şaka değil

Şıp sevdim şıp bayıldım deme de kendine gel

Neslin nesline çeker, hep terbiyeyle değil

Amsterdam, 9 Ekim 2015

 

 

İş

 

İş bitti stres bitti

Kafaya mı takalım

Artık ecel gelmeden

Yaşamaya bakalım

 

 

Son istek

 

Bir gün selâm verilir,

Dostlar gelsin beklerim

Haklar helal edilir

Sızlamaz kemiklerim

 

Amsterdam, 13 Şubat 2011

 

 

Haram

 

Olmasın dünyada hiç malım param

Girmesin kursağımdan bir lokma haram

Sağlığım huzurum yerinde olsun

Gerisini sormam hiç de aramam

 

 

Bekçi

 

Bir şeye benim deme

Ne senindir ne benim

Biz sadece bekçiyiz

Bekçiyiz, canım benim

 

 

Ölüm

 

Çeker alır üstünden her yükünü derdini

Beklenmedik bir anda dostum ölüm geldi mi

Veda bile etmeden çekip gidersin bir gün

Mezarlıkta bulursun artık sen de kendini

 

 

Nafile

 

Bir kere picikip kaçınca uykun

Gözlerini sıkıp durma yatakta

Bir abdest al önce değişsin duygun

Ne feyizler var bak iki rekâtta

        

Amsterdam 12 Şubat.2015

 

 

Kaza-kader

 

Bitmez bu dünyanın derdi telaşı

Görünmez kazanın yoktur bir yaşı

Kazayla kaderi biz ayırsak da

Onu birleştirir bir mezar taşı

 

25.03.2017

 

 

Yazı-tura

 

Kiminin ömrü geçer boş dura boş dura

Kiminin ömrü biter koştura koştura

Ne çok koşmak gerekir bu hayatta ne durmak

Ne de oynamak lazım hayatla yazı-tura

 

 

Hollanda

 

Atlarıyla itleriyle kestiler yolumuzu

Durdurup Bakan’ları kırdılar kolumuzu

Hey Avrupa Avrupa sen bizi tuttun topa

Çok uzun çalım attın sana lazım bir sopa

12 Mart 2017

 

 

Ömür

 

Ömür geçer bu hayatta

Ha kayıkta, ha bir yatta

Kimi zevki sefadadır

Kimi de her gün feryatta

 

Ünye, 9 Mart 2018

 



Dūnya


Dünyayı seyrettim yüksek bir yerden

Bazen gök kubbeden bazen tepeden

İki gram gelmez dünyanın yükü

Dünyanın dışından bakılan yerden

Ünye,  22 Mayıs 2018

 



Müslüman Bir Kız


Başörtüsü başında daha 14 yaşında

Bir elinde sigara bir eli oynaşında!

Ne onun günahını örtebilir bir örtü

Ne örtüden vaz geçer, ne bırakır flörtü!


Ünye Sahili, 7 Nisan 2018

 

 

Şükür


Ne gelirse başa, gelir meraktan

Ayak değse taşa, o bile Hak’tan

Taşa vursa ayak sorma bu niçin

‘Şükret bir ayağın olduğu için’

Amsterdam, 29 Haziran 2016

 

Barış


Dünyada her savaş boğaz savaşı

Ya petrol, ya maden, ya gaz savaşı

Savaşlara bunca taraftar varken

Kim kaybetmiş ki biz bulak barışı

Ünye, 17 Nisan 2018

 

 

 

 

Teselli

Bizim tek tesellimiz, inanmaktır Allah’a

İnanmadık başka bir ne God’a ne ilah’a

Biz de ümitsizlik yok, ümidimiz cennettir

Ona hazırlanmamak bize göre cinnettir

23 Mayıs 2020

 

 

BAYILDIM

 

Başım yere vurdu benim

Kalbim sanki durdu benim

Dünyam bir an altüst oldu

Yere yığıldı bedenim

 

Bayılıp düşmüşüm yere

Girip çıktım bir kabir’e

N’oldu da birdenbire

Benzim nasıl soldu benim

 

Dönemedim ya sılaya

Ha bu aya ha bu yıla

Gittim oturdum helaya

Orda kafam döndü benim

 

Kalkıp oturdum bir yere

Elimi açtım göklere

Dua ettim Yücelere

Dost yanımda durdu benim

 

Geldim 65 yaşıma

Gurbetlik vurdu başıma

Yazsınlar mezar taşıma

Emeklilik doldu benim

 

Amsterdam, 9 Mart 2015

 

 

 

Yayılırız    

 

Önce bayılır ayılır

Sonra yola koyuluruz

Mesafeler çoğaldıkça

Ne görür ne duyuluruz

 

Bir mal biriktirir gibi

Toplarız ilmi bilgiyi

Göremiyorsak ilgiyi

Sanki boşa yoruluruz

 

Varlığımız yokluğumuz

Açlığımız tokluğumuz

Karanlıklar aklığımız

Renk renk olur yayılırız

 

Amsterdam, 10 Mart 2015

 

 

 

 

Balkanlar

 

Bin acı, ıstırap şu Balkanlarda

Savaş, entrikayla giden canlarda

Geri kalanlara şimdi oralarda

Yok olan tarihin taşları kaldı

 

Nerde Osmanlı’nın Akif’in yurdu

Bunca kargaşayı kimler doğurdu

Hadi karşıdaki dinsiz, gavurdu

Müslüman onlara nasıl inandı

 

Dağıldık bir tespih tanesi gibi

Kovulduk hepimiz bir asi gibi

Savrulduk dünyanın dört bucağına

Canımız can değil, bir patlıcandı

 

Balkanlar Balkanlar kanlı Balkanlar

Bankanlar ölü ve canlı Balkanlar

Kime yaramış şu dökülen kanlar

Yandı Balkanlara kalbimiz yandı

 

Amsterdam 27 Mayıs 2016

Bir asır önce kaybettiğimiz Balkanların hatırasına.

 

 

 

Safranbolu

 

Eski konaklar, evler

Eski hamamlar orda

Yeniden donatmışlar

Eski çarşıyı burda

 

Eski cami önünde

Güneş saatleri var

Kahvesi dövme kahve

Külde kaynatıyorlar

 

Havası iklimi hoş

Eski çarşı epey boş

Bu sene turist çok az

Darbe, turizmi vurmuş

 

Konakta konakladık

Çarşıyı bir yokladık

Bütün gece tur atıp

Dinlendik, yorulmadık

 

Safranbolu safrandan

Adını almış ondan

Her yanı safran dolu

Bir yer Anadolu’dan

 

Safranbolu, 29 Temmuz 2016 Gezimizden.

 

 

 

Endülüs’te bir heykel

 

Altta secdede bir baş

Üstünde iki ayyaş

Biri oturmuş, haçlı

Öbürü uzun saçlı

 

Hotelli bir yahudi

İspanya’da müzede

Facebooka koymuşlar

Bir mesaj var bize de

 

Müslüman bir doğrulsa

Kalksa başı secdeden

Savuracak onları

Atacak seccadeden

 

Gidecekler sırtüstü

Haçlı ile hotelli

Secde çok uzun sürmez

Kalkacaktır besbelli

 

Kaybettik Endülüs’ü

Kapandık seccadeye

Çıktılar sırtımıza

Bizim, müslüman diye

 

Haydi kaldır müslüman

Kaldır ki şu başını

Başına yık onların

Şu dikili taşını

 

Yık ki görsünler artık

Çok uyumaz müslüman

Dağları yarar geçer

Onda varken bu iman

 

Dünya biliyor elbet

Gücünü bu imanın

Yeter artık sırtında

Tepinmek Müslümanın

 

Bir haçlı, bir yahudi

Bunlar hep böyle idi

Müslümanın sırtına

İkisi birden bindi

 

Şimdi devir değişti

Uyanıyor müslüman

İşte Arap dünyası

Türk’ü arıyor her an

 

Yemen’de, Suriye’de

Irak’ta, Kahire’de

Duracaklar yanyana

Vuracaklar düşmana

Dağılacak hainler

Gelecek eski günler

Koca dev uyanacak

Büyük birlik kuracak

Doğacak bu güneşin

Adı İslam olacak

İnsanlık uyanacak

İnsanlık kurtulacak

 

Amsterdam 15 Şubat 2106

 

 

ŞAHISLAR

 

Babacığım

Çürüdü toprak oldu

Yakındı ırak oldu

Görmeyeli çok oldu

Babacığım babacığım

 

Kan oldu aktı yaşım

Gözlerim çanak oldu

Daha çok gençken yaşım

Saçım haçan ak oldu

 

Bitmez bu yürek acım

Ağlar kardeşim bacım

Canım benim baş tacım

Babacığım babacığım

 

Amsterdam/Hollanda, 1983 (vefatından bir yıl sonra).

 

Eşime

 

Ayrılık yaktı içimi

Unuttum derdi geçimi

Biraz daha sabret aşkım

Kavuşmak bir su içimi

 

Biliyorum gözlüyorsun

Dört göz ile gelişimi

Hangisi zor yolculuğun

Gidişi mi gelişi mi

 

Dün rüyamda gördüm seni

Bebeğin kırdı dişimi

Çok merakta koyma beni

Söyle erkek mi dişi mi

 

İstanbul (Haseki) 1982

Ben İstanbul’da öğrenci iken, eşimin Almanya’da kaldığı yıllarda yazıldı.

 

 

Müteveffa kız kardeşime (Fadime 1)

 

Seni bu gece de gördüm rüyamda

Almıştın bir bakraç yoğurt eline

Küçük bir resmini öpüp çantamda

Sana dua edip ağladım yine

 

Bu bir rüya idi hemen uyandım

Ellerim sıcaktı içimden yandım

Sesin çok yakından geliyor sandım

Ne olursun yine gel be Fadime

 

Rüya bu tez bitti konuşamadım

Uzaklardan geldim kavuşamadım

Yokluğuna hala alışamadım

Bir daha yanımda ol be Fadime

 

Ayranın yoğurdun tükenmezdi hiç

Öyle tutardı ki sanırdık kerpiç

Bir bardak süt verip derdin bunu iç

Ben sütsüz yoğurtsuz kaldım Fadime

 

Artık ne inek var ne de öküzler

Ne kedin köpeğin yolunu gözler

Geride bir mahzun dururuz bizler

Sen de ordan bizi gör be Fadime

 

Aktı gözyaşlarım yanaklarımdan

Çok severdim seni hem de canımdan

Şimdi uzaklaşıp gittin yanımdan

Bari rüyama sık gir be Fadime

 

Amsterdam 2016

 

Anam’ın Son Beşiğine (Fadime 2)

 

Bugün vefat günün bir 8 Temmuz

Daha çok genç iken öldün Fadime

Kalmadı yemeğe tadı veren tuz

Gonca bir gül gibi soldun Fadime

 

Babam öldü annem ağıtlar yaktı

Her sabah her akşam yollara baktı

Gidip gelemedik yollar uzaktı

Sen ona teselli oldun Fadime

 

Hepimizden küçük bir son beşiktin

Haneyi ayakta tutan eşiktin

Neden bizi böyle bırakıp gittin

Yüreklere ateş kodun Fadime

 

Çocukların bir bir geldi yanına

Zeynep’ten, Ümmü’den, Nagehanı’na

Emine Hatun’un doymadı sana

Cihan’ı, Cihad’ı yordun Fadime

 

Küçük bir ur çıktı adı kanserdi

Kim derdi ölürsün ama kaderdi

Rabbim seni bizden daha çok sevdi

Anne ve babanı buldun Fadime

Gözyaşımız yine sel oldu aktı

Seni sevenlerin yollara baktı

Bu ayrılık nice yürekler yaktı

Tam beş yıllık mevta oldun Fadime

 Amsterdam, 8 Temmuz 2015

 

 

 

Yeğenim Zeyneb’e

 

Annen kardeşimdi sen bir yeğenim

Şimdi kalmadı hiç dön gel diyenim

Virandır bağ bahçem virandır evim

Üstünde baykuşlar öttükten sonra

 

Beş parmak bir değil hepsi bir değer

Hiçbiri kırmaya gelmezmiş meğer

Gam yemem ecelim gelirse eğer

Annen bir acıyla öldükten sonra

 

Onun ölüşüne yandı ciğerim

Onun gülüşünü hep yâd ederim

Bir gülen olur mu yüzüme benim

Annensiz bir eve döndükten sonra

 

Bir dayın var burda ağlar ve yazar

Ömür biter eller bir mezar kazar

Belki annen gelir yine karşılar

Ben de bir kabire girdikten sonra

 

Ağlayıp üzülme yanma Zeynebim,

Beni unutuyor sanma Zeynebim,

Adımı istersen anma Zeynebim,

Bu kadar uzakta kaldıktan sonra!

 

Dayın,

Amsterdam, 21 Nisan 2014

Not: Zeynep, genç yaşta vefat eden kız kardeşim Fadime’nin büyük kızıdır. Fadime için yazdığım bu ağıtlar beni hem yazarken hem de okurken ağlatan ağıtlardır. Bilmem başka kimleri ağlatır.

 

 

Nagiş yeğenime


Sen bir kūçük kızdın güler oynardın

Ne zamanki kızdın ağlar oynardın

Davul zurna yoksa çalar oynardın

Şimdi çok ciddidir diyorlar Nagiş



Evde iki çocuk dışarıda iş

Annelik kolay mı annelik zor iş

Hayata hiç küsme işine giriş

Tuttuğunu koparır diyorlar Nagiş


Bir annen vardı ki derdi hep işti

Genç yaşta dünyadan ahrete geçti

Yaktı içimizi ölümū seçti

Sende yakma bizi yakma be Nagiş


Korona morona vızgelir sana

Yazık etme onca kolanyağına

Ellerini normal su ile yıka

Sen gençsin kafana takma be Nagiş


Bak bu dayın şimdi kurbet ellerde

Tam kırk yıl çalıştı gecmiş yıllarda

Şimdi karantina bizi yollarda

Yakaladı yola bakma be Nagiş


Denizli, 24 Nisan 2020

 

 

 

Alev Alatlι'ya

 

Alev alev yanıyorsun

Sür atιnι Alatlι

Hasret kalmış meydan sana

Dizginleri sal-atlι

 

Sür atιnι meydan senin

Avrupa'ya dal atlι

Alamamış dedelerin

Gel, sen bari al atlι

 

Hangi rüzgâr attı seni

Eğer eski atın yeni

Ver bana da ver elini

Beni de al al-atlι

 

Amsterdam 2004

 

 

Bir hatıra iki şiir:

 

Roman dünyasının sevilen yazarι, benim gözümde Osmanlι hanımefendisi tipli Alev Alatlι’nιn elindeki sigaraya, önündeki şişeye bakιp aldanmayın, o bir derya. Kendi başına bir dünya. Keskin analizlere sahip bir Doğu-Batι uzmanι.

 2004 yιlιnda ‘Kuzey Hollanda Onarιmcιlarι’ isimli bir gençlik grubunun daveti üzerine Hollanda’nın kuzey bölgesinde ormanlık bir yerdeki konakta 30-40 kişilik bir gruba konferans vermeye geldi. Ufku geniş, sakin, güler yüzlü tatlι dilli, derin ve çekici konusmasıyla hepimizi etkiledi. Sert sorulara bile tatlιlιkla, bilinçli cevaplar verdi. Doğu ve Batιyι öyle bir analiz etti ki hayretle dinlemek bir yana,  duygulandım da. Serde güya biraz şairlik var ya, o şiir gibi konuşurken ben de duygularımı bir kaç kιt’aya yaydιm. Konuşmasι bitince kendimi (bir ilahiyatçι olarak) takdim edip kendisinden oracıkta kaleme aldιğιm (yukarιdaki) şu üç dörtlüğü okumam için müsaade istedim. Buyurun dedi. Ayağa kalkιp heyacanla okudum. İlgiyle dinledi ve okumamı bitirince yerinden kalkιp koşar adιmlarla yanıma geldi. ‘Ben böyle bir ilahiyatçının elini öperim’ diyerek elime sarıldı, öpmek istedi. Oldukça alçak gönüllü idi. Bir anne oğul gibi kucaklaştık.

Beş yıl sonra, bugün bu şiir tekrar gözüme takıldı. Aynı heyecanla tekrar okudum. O günkü gibi duygulandım ve hemen uzaklarι yakιn eden internete dalιp Alatlι’yι aradιm. Internet sayfasιndaki yazιlarιnι tekrar zevkle gözden geçirdim. Ne derler: dört dörtlük!

Hatıra ve övgüler genelde ölenlerin arkasından yazılır, ne yazık ki övülenin bundan hiç haberi olmaz. En iyisi ölünce arkasından söyleyip yazacağιmιzι yaşarken de gösterebilmek. İşte bu duygularla Alatlı’ya bir dört dörtlük daha yazıldı. Hakkıdır.  Sayygı ve sevgilerle:

 

ALATLI

 

Ömrün uzun olsun senin

Bir daha gel Al-atlı

Hiç dert görmesin ellerin

Çal kalemi çal-atlı

 

Çal kalemi uzansın

Doğu-Batι uyansın

Allah için yamansın

Kalbimi çal çal-atlı

 

Kan tipi bir, kanιmsιn

Bir can gibi canιmsιn

Osmanlι bir kadιnsιn

Yine öyle kal-atlı

 

Hasret kaldık vatana

Sen gözümde bir Ana

Ya sen gel yine bana

Ya beni de al-atlı

Amsterdam, Haziran 2009

 

İstanbul-Haseki’den sınıf arkadaşım  İ.Tüfekçi’ye

 

Uzaktan gelmiyor tüfek sesleri

Bayramlar seyranlar unutuldu mu?

Eski dostlar unutuyor bizleri        

Rüyalarım kaçırıyor uykumu

 

Kaç yıl bir arada bir karedeydik

Kaç defa sınıfta öne baş eğdik

Şimdi gönüllerde bir sızı kaldı

Hatıralar kabartıyor duygumu

 

Nerde Savaş hocam, şak şak öterdi

Halil Gönenç sık sık 'gardaşım' derdi

Haseki günleri güzel günlerdi

İstanbul artırdı sevgi saygımı

 

Rüyamda görürüm özlerim seni

Yumukken görüyor gözlerim seni

Etin helal olsa közlerim seni

Sessizliğin artırıyor kaygımı

 

Feysbuk'lar da çıktı görüşemedik

Birkaç resim olsun bölüşemedik

Bir fıkra anlatıp gülüşemedik

Özledik Albayrak adlı Osman´ı

 

Gönder bir selamcık olsun Tüfekci

Vardır sende de bir dijital celpci

Yemen illerini gezip dolaştın

Kahveden vazgeçtik, yok mu salepçi

Amsterdam, 14 Şubat 2015

 

 

 

Mirzabeyoğlu’na

 

 

İdamlıktan müebbede

Oldun içeride dede

Kavuştun ya hürriyet'e

Gülsen de bir gülmesen de

 

Zehri çevirmişsin bala

Kul olmadın ki sen kula

Çıkmışsın bir uzun yola

Dönsen de bir dönmesen de

 

Çilelerden, tecritlerden

Kurtulup geldin iplerden

Geçenler geçmiştir serden

Versen de bir vermesen de

 

Bir davaya er olmuşsun

Sabreylemiş pir olmuşsun

Sen zaten hep hür olmuşsun

Ölsen de bir ölmesen de

 

Amsterdam 2014

 

İBDA-C lideri olmak suçundan, önce idama, sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Salih Mirzabeyoğlu, 22 Temmuz 2014’de tahliye edilince ilk sözü : ‘Bize zehir içirdiler, bal’a çevirdik’ oldu.

Bu şiir 22 Temmuz 2014’de onun için yazılmıştı ama artık vefat etti. Ruhu şad olsun. Ünye, 2018.

 

 

 

 

 

 

 

Leyla Kızım’a

 

Düğün Şiir’i

 

Leyla ile mecnunu saldık çöllere

Düşürdüler bizi dilden dillere

Biz bakar dururuz artık yollara

Seni rüyamızda görürüz Leylam

 

Sen artık gidersin gelmez olursun

Bizi görmeyince gülmez olursun

Ara sıra uğrar durmaz olursun

Seni biz hep arar dururuz Leylam

 

Sakın bakma artık dönüp geriye

Hayal kur atını sür ileriye

Artık kim kalmışsa senden geriye

Biz de onlar ile yürürüz Leylam

 

Leylam kanatlandı artık uçuyor

Sabrı hiç kalmadı vallah kaçıyor

Mutlu bir hayata kanat açıyor

Seni özleyerek ölürüz Leylam

 

Düğünün var bugün sen çok mutlusun

Dileriz her günün hep böyle olsun

Yuvasını kuran iki kuş gibi

Damat ile gelin hep mutlu osun

 

BABAN, 10 Ekim 2015

 

 

 

M.Kervancı’ya

 

Güle güle

Üç gündür dertleri getirdik dile

Şereftir din için çekilen çile

Biz bu yolda artık ölüme bile

Gülerek gideriz Kervancı ile

 

Nerden başlamışsa Hz.Adem

Vekâlet almışız bu yolda madem

Vakit az, yol uzun, dem ise bu dem

Ver elini hocam, ver güle güle

 

Uzakta mı kaldı yavrun, hanımın

Kim yanmaz aşkına kim vatanımın

Elini öperim hocalarımın

Haydi git Kervancım, git güle güle

 

Kervancı gidiyor kervana katıl

Şimşeklerden at bul, sel gibi atıl

Karşında dağ gibi duruyor batıl

Koş er meydanına, gir güle güle

 

Bu dava hak dava, koyulduk yola

Suçumuz, hatamız varsa affola

Burası Hollanda, binmeden sal’a

Kalkınız gidelim hep güle güle

Hollanda Din İşleri Müşaviri Mehmet Kervancı’nın Türkiye’ye dönüşü münasebetiyle son din görevlileri toplantısında yazılmıştır, Hollanda/Bergen, 1983.

 

 

 

ŞAZİYE

Her kandil sesini duyardım senin

Kandilimi kutlar elim öperdin

Bana en yakını idin yeğenin

Yurt dışında iken gelip-giderdin

 

Şimdi çok uzağa gittin gelmezsin

Ne bir ses ne de bir selam vermezsin

Her zaman gülerdin artık gülmezsin

Şimdi sıra bizde bekle Şaziye

 

Hanifeyle baban önden yol açtı

Annenle Emine peşinden uçtu

Dört ayda üç bacı gitti kavuştu

Bize de beklemek düştü Şaziye

 

Sesin kayıttadır ismin kayıtlı

Silemem listeden gülüşün tatlı

Sevgin içimdedir sanki bin katlı

Bir anda toprağa göçtü Şaziye

 

Senden önce gitti Arslan yeğenim

Ben de bir Arslan’ım ismimdir benim

Yerin başka idi yanımda senin

Şimdi artık neşem kaçtı Şaziye

 

Amcan, AK

 Ünye 11 Nisan 2021

 

 

 

 

SİYASİ KONULAR

 

Küstah

Bu şiir o kadına

Yazık Fatma adına

Tükürsem suratına

Yeter de artar bana

 

Vah vah vah

Küstah mı küstah

‘İçine etti TR’nin’

Denir mi Allah

 

Bekle gör ne’der Allah

Gözün kör eder vallah

Dünya-âlem görmedi

Senin gibi bir küstah

 

Allah etmez içine

Ettirirse kıçına

Öyle bir ettirir ki

Koklataraktan sana

 

Adi desem hayvandan

Hakarettir hayvana

Müslüman mıdır sanmam

Benzemiyor insana

 

Ya sarhoştur ya deli

Sövüyor ilahına

Vardır elbet bedeli

Ağlasın günahına

 

Müşrik putunu yapar

Tapar kendi putuna

Mü’min döner Kâbe’ye

Şükreder Allah’ına

31.12.2021

Not: Eski bir CHP kadın kolları başkanı (F.B.) : ‘ "Bu Allah nasıl Allah ki Türkiye'nin içine etmeyi and etmiş, elçi olarak da AKP görevlendirilmiş" demiş (Takvim, 31.12.2021)

 

 

ÖZEL KONULAR

 

 

50. Yaş Şiiri

 

Kâh ağladın kâh güldün

Sen de bir gonca güldün

Nasıl da gelmiş geçmiş

50 yıl sanki bir gün

 

Taş dikilir adına

Dostlar gelir yâdına

Bakarsın etrafına

Güller dökülmüş bir gün

 

Bütün yarınlar bugün

Bütün günler hep bir gün

Zamanı boşa saydık

Geçmiş gelecek BİRGÜN

 

 

Yaş 60´a yaklaşırken

 

Zaman gelip geçer ömür eksilir

Gençliği geriye getiremezsin

Dizlerin dermanı bir gün kesilir

Dinçliği geriye getiremezsin

 

Yel olur başında dolanır hayal

Gerçeği geriye götüremezsin

Kalbine saplanır kalır bir olay

Ölçeği yerine getiremezsin

 

Kuş olup uçarken bir bir yakınlar

Göçeni geriye getiremezsin

Kapanır üstüne bütün kapılar

Geçeni geriye getiremezsin

 

Sιr gibi saklarsın acι anιnι

Ağιr gelir bazen götüremezsin

Boş yere sιkarken tatlι canιnι

Ömür biter nefes yetiremezsin!

 

Amsterdam, 20 Haziran 2009

 

HATIRASI:

Bugün güzel bir yaz günü. Dışarıda hava açık, biraz güneşli. Kahvaltımı yapıp koltuğa oturdum. Biraz acıyan sol başparmağıma bakarken hayalimden bütün hayatımın hikâyesi geçti. Orada bulduğum bir kâğıda hemen ilk dörtlüğü yazdım. Bir iki kelimeyi düzeltip, ikinci kιta’ya başladım ama bizim hanιm mutfaktaki tabaklarι yerine yerleştirmeye başlayınca sessizlik bozuldu, ilham kesildi. Yukarı çalışma odama çıkıp devam ettim. Beş on dakikalık bir çalışma ve birkaç kelime ve satır değişimiyle yukarιdaki dörtlükleri tamamladım. Bu notu bir şiir ne zaman ve niçin yazılır diye merak edenler için düştüm. ‘30 yaşındakiler ileri bakar, yaşι elliyi geçenler ise geriye’ demişler.

 

 

 

60 yaş

 

Yaşım oldu tam  60, vücudum hala zinde*

Kim demiş işim bitmiş, ilim ararım Çin‘de

Bir beklentim yok artık benim fani dünyadan

İsterim kalan ömrüm geçsin huzur içinde

 

Bir hanımla dört çocuk oldu, iyi de oldu

Dört hanımla on çocuk yapsaydık ne olurdu

Ömür dediğin ne ki, 70, 80, 90 yıl

Bize bitmeyen lazım hurilerin içinde

 

Kiminin ömrü geçer çadır, hasır içinde

Kiminin ömrü biter saray, kusur* içinde

Geçen bir asra* yemin niçin etmiştir Allah

Yoksa amel-i Salih*, kaldık husr*  içinde

 

Dünya bir cennet gibi, cehennemi de vardır

Zannetme ki bu hayat burada, bu kadardır

İkinci bir hayat var, orada bizi bekler

Ebedi olan odur, ya Nâr ya nûr içinde

 

Amsterdam 11 Temmuz 2015      

 

 

Nur: ışık

Nar: ateş, cehennem

Zinde: dinç

Asr: yüzyıl (asır suresi)

Kusur: kaleler

Ameli Salih: iyi işler

Husr: zarar, kayıp, pişmanlık

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

66 yaş : Dua 1

        

Elimde şu kitabım

İçersinde şiirler

Yürüyorum meçhûle

Gece gündüz gibiler

 

Sanmayın ki bunları

Yazdım bir gün gecede

50 yılda her gece

Bir ilhamla geldiler

 

Yaş oldu 66

Yeter artık dediler

Emekli oldun artık

Kitaplaşsın şiirler

 

Umarım yazılanlar

Bir şey anlatır size

Okuyup anlayanlar

Dua ederler bize

 

Bizden geriye kalan

Birkaç küçük eserse

Biz de dua ederiz

Okuyacak herkese

 

Bu ölümlü dünyadan

Biz de göçüp gideriz

Buluşuruz cennette

Tekrar selam ederiz

 

Not: Yaş şiirlerime konulan tarihler nüfus cüzdanımda olan resmi yaşım değil, doğal ana yaşımdır. Bu ayrı bir hikâye.

Yaş Hikayem:

Köyümüzde (Ünye/Uğurlu) 5 yıllık ilkokulu altı yılda bitirdim. Yedi yaşımızda okula gönderildik, 13 yaşında ilkokul bitti. 3-4 Sene Kur’an kursunda geçince yaş geldi 18’e. İmam Hatip Okuluna gitmeyi kafaya koydum. Ama 16 yaşından büyükleri almıyorlar. Haydi mahkemeye. Merhum Babam  (Allah ondan razı olsun) ambardaki 300 kilo yıllık yiyecek mısırından sattı, mahkeme ve yol masrafı için. Ama kendi kazamız ünye’deki hakim yaşımı küçültmedi. Sen 18’de varsın dedi. Ünye’deki insaflı bir nüfüs memuru bizi başka bir kazaya yönlendirdi, çevremizdeki Kumru kazasına. Orada babamın bir akrabası hâkimi tanıyormuş. Okumak istediğimi söyleyince gelin ben hallederim demiş. Gittik. Arabayla 3-4 saatlik yol o zamanlar. Bu sefer yanımız da bir de şahit götürdük, akrabamız  Mehmet Ali amcayı. Allah rahmet eylesin, yarı Gürcü, hoş sohbet bir insandı. Hâkim ona nereli olduğunu sorunca köyünün ismini yanlış söyledi. Hep bir den şaşırdık. Hâkim bey şaşırdım, yanlış söyledim diyecekti. Yalan söyledim hâkim bey dedi. Hoppala. Biz adamı şahit diye götürdük. Bu yalancı şahit olduğunu söylüyor sanki. Hâkim güldü. Sonra da sordu: Nereden biliyorsun bu çocuğun 16 yaşında olduğunu diye sorunca: ‘Bu çocuk benim oğlumla aynı yılda doğdu, oradan biliyorum hâkim bey dedi. Bu sefer galiba doğru söyledi. Hâkim de tamam dedi ve yaşımı 16 ya indirdi. Doğum 1952 olarak düzeltildi. Ben de hemen gidip o yıl yeni açılmış bulunan Samsun İmam Hatip Okuluna yazılabildim. Samsun’da 5 yıl okuduk. Çünkü beşinci sınıfında iken, Amasyada not ortalaması yüksek olanlara son sınıfı okumadan imtihan hakkı verildiğini duyduk ve sınıf arkadaşım Hasan Sencarla Amasya’ya gidip altıncı sınıfı Amasya’da okuduk. O yıl not ortalamalarımızı sekiz tutturarak aynı yıl yedinci sınıfın da imtihanlarına girmeye hak kazandık. O zamanlar İmam-Hatip Okulları 7 yıllıktı (üç yıl orta, dört yıl lise).

Ancak imtihanlar sadece Çorum’da yapılıyordu. Bu yüzden Haziran ayında Çorum’a geçtik.  Orada (bir camide) sabahtan akşama bir ay daha sıkı ders çalışarak Haziran sonu yedinci sınıfın tüm derslerinden imtihanları başarıyla verdik. Netice Çorum İmam Hatip’ten mezun olduk. Böylece yaş geldi resmen 24’e. Hangisi doğal yaş ben bilemiyorum. Annem de doğduğum yılı hatırlamıyor babamda ama annem Mart dokuzunda doğduğumu biliyor. Babam askere çağrılmada kolaylık oldun diye galiba 1 Haziran yazdırmış. Bunun doğal olmadığını biliyorum. Gerisi uzun bir hayat hikayesi (bkz.Kimlik).

 

 

 

 

70 yaş şiiri : VEDA


Yaşlılık geldi kapıya

Kovdum kovdum gitmedi

Belime dizime vurdu

Bu kadarla bitmedi


Belim büküldü ikiye

Kamburlaştım yetmedi

Sargı sardım merhem sürdüm

Yine fayda etmedi


Gel mi diyor artık kabir

İşaretler geldi bir bir,

Bu kadarsa eğer takdir

Artık veda et dedi


Köy, 1 Haziran 2020

 

Bitmedi

Dediler ki yaşın 70

İşin bitmiş, bitmedi

Bakın 72 iki oldu

Arslan hâlâ gitmedi :)

09.09.2022 Ünye.