Damla Damla 2
Şiirlerle Hatıralar
damla damla II
Şiirler
İçindekiler Tablosu
GENEL KONULAR. 6
Sözün özü. 6
Uyarı 7
Firavun. 9
Kime kızalım.. 9
Varlık-yokluk. 11
Din kardeşi 12
İsyan. 13
Sabır. 14
Maskeler. 15
Ensar. 16
Manevi şifa (sağlık) 17
Nasihat. 18
Bir vefatın ardından *. 19
Bir gün. 20
Güneş. 21
Fırsat. 22
Nasip. 24
Bayrak şiiri 25
İnsanlık. 27
Ayrılık. 28
Yazık. 29
Geri sayım.. 30
Bayramlık. 32
Su su su. 34
Sağlıklı Yaşlanmak. 35
İç huzur. 36
İnsan. 37
Köye gidin. 38
Kriz vurdu vurdu bizi 40
Siyah Beyaz. 41
Yaşlanmak. 42
Hep hiç. 44
Kesin Şu Savaşı 45
Bizim Köyün Dervişleri 47
Gönül almak. 49
Toprak ve Su. 50
Vatan I 52
Vatan II 54
Niçin. 56
Tövbe. 57
Kader. 59
KEDİM ile Bayram.. 61
Stres. 62
Allahü Ekber (Allah Büyük) 65
Petrol Kavgası 66
OLSUN.. 69
Avrupa Avrupa. 70
Hayat ve Ölüm.. 71
Ahlak Bozuldu. 72
Sılada Bayram I 74
Sıla'da Bayram II 75
Kulağım.. 76
Bu dünya. 78
AY. 79
Köyūm.. 81
Konuş. 82
İnsanlık. 83
Ölüm.. 84
Yatak. 85
Gülme zamanı 85
Sorun. 86
Nasihat. 87
Memleketim.. 88
Vakit. 90
Kitaplar. 91
Avrupa. 92
Korona hikayemiz: 94
Korona 1 : Köyūm.. 99
Korona 2: Karantina. 100
Korona 3: Ders. 103
Korona 4 : Bu korona nerden çıktı?. 106
Korona 5 : Kıyamet. 108
Korona 6 : Destan. 109
Korona 7 : Kalın Sağlıkla. 110
Korona 8 : Yolculuk. 112
Korona 9 : Karantina2. 114
Korona 10: Karadeniz. 115
Korona11 : Hasret. 117
Korona 12: Yorgunluk. 117
Korona 13: Köyüm.. 118
Korona 14 : Aziz dosta. 119
Zarar etmezsin. 122
DÖRTLÜKLER. 123
BAYILDIM.. 134
Yayılırız. 135
Balkanlar. 136
Safranbolu. 138
Endülüs’te bir heykel 139
ŞAHISLAR. 143
Babacığım.. 143
Eşime. 143
Müteveffa kız kardeşime (Fadime 1) 144
Anam’ın Son Beşiğine (Fadime 2) 146
Yeğenim Zeyneb’e. 148
Nagiş yeğenime. 149
Alev Alatlι'ya. 151
ALATLI 153
Mirzabeyoğlu’na. 156
Leyla Kızım’a. 158
M.Kervancı’ya. 159
ŞAZİYE. 161
SİYASİ KONULAR. 163
Küstah. 163
ÖZEL KONULAR. 165
50. Yaş Şiiri 165
Yaş 60´a yaklaşırken. 166
60 yaş. 168
66 yaş : Dua 1. 170
70 yaş şiiri : VEDA. 173
Bitmedi 174
GENEL KONULAR
Sözün özü
Söz vardır tatlıdır söz vardır acı
Söz vardır dostunu yapar davacı
Acı sözün bir özürdür ilacı
Zehir’i bal eden tatlı söz gerek
Söz vardır durulur söz var savrulur
Kötü sözden herkes bıkar yorulur
Dostuna söylersin düşmanın olur
Düşmanı dost eden tatlı söz gerek
Öz güzelse söz güzeldir güzelden
Öz çürükse bilmem ne gelir elden
Koku yoksa ne çıkar renkli gülden
Bir gül gibi kokan tatlı söz gerek
Her ölen dirilir, her doğan ölür
Söz vardır mahşerde hesap görülür
Herkes hakkettiğin mutlaka görür
Sözün özü bize tatlı söz gerek
Köy, 31.07.2022
Uyarı
Tükenmez içinde arzu ve istek
Üç günlük dünyayı zehir edersin
Yapma malı-mülkü kendine köstek
Gün gelir hepsini koyar gidersin
Duramazsın dünya fanidir fani
Annen-baban-deden nerede hani
Onların yanına koyarlar seni
Belki de o zaman rahat edersin
Evin barkın saray olsa boş kalır
Varisler üşüşür hakkını alır
Senden sonra ne mal ne de mülk kalır
Sadece kendine yazık edersin
Huzuru ararsan içinde ara
Mutluluk getirmez ne mal ne para
Hiçbiri seninle girmez mezara
Mezara da bir gün yalnız girersin
Köy, 27.07.2022
Firavun
Ha asmışsın İsa’yı
Ha yakmışsın Kur’anı
İkisi de aynı şey
Onlar Allah kelamı
Her yerde bir Firavun
Her çağda Musa-Harun
Her kutsalda bir İsa
Her köşede bir Karun
Bunlar yine hep varlar
Bakın nice yazarlar
Ya Musa ya Firavun
İşte şahit mezarlar
Köy, 11.08.2022
Kime kızalım
Herkes suçlu ancak tek suçsuz biziz
Kendimize değil, kime kızalım
Torpil, sahtekarlık, her yerde kriz
Yürek varsa bunları da yazalım
Kadın insan değil, sanki bir esir
Etmiyor erkeğe hiçbir söz tesir
Özür yok rica yok her sözde emir
Despotluk diz boyu nasıl bozalım
Ne insan hakkı var, ne hayvan hakkı
Kalmadı mü ‘minin kafirden farkı
Kahvelerde kumar, sofrada rakı
Çoluğa çocuğa neden kızalım
İnsan eşit değil kadın mı eşit
Akıldan noksana denir mi reşit
Varsa da yoksa da Taliban İŞİD
Hepsi bizden çıktı kime kızalım
Yürekler pas tutmuş kirlenmiş eller
Hakkı hakikatı söylemez diller
Sevgi yok, saygı yok, kırık gönüller
Kendimizden başka kime kızalım!
Ülema ümera kibirle dolu,
Onlardan sorulur cennetin yolu,
Mü'min de kafir de Allah'ın kulu,
Mü'mine kafire neden kızalım.
Şeyh-i fani (DR. AK) 08.08.2022
Not: Dün ‘ülema (alim geçinen) ve ümeraya (idarecilere) da biraz dokunsan mükemmel olurdu’ diyen bir arkadaşın hatırına bugün bu son kıta eklendi. Güzel yorum ve iltifatlar için herkese çok teşekkür ediyorum (face book’a ikinci kez bu notla kondu).
Varlık-yokluk
Bu dünyanın ahreti var, vakit yakın sanıyorum
Dünya belki bu kadar, artık toparlanıyorum
İçimde bir sevinç-hüzün, bir dargınım bir barışık
Masamdaki notlarım kafam gibi karışık
Bir seher vakti kalktım, şöyle semaya baktım
Gökyüzü kapkaranlık, nerdeyse korkacaktım
Ne lazım ki bu dünyada bira hava biraz ışık
Hava zaten bedava, gözüm ışığa alışık
Korktuğum tek şey karanlık kabir karanlığı gibi
Aldığım nefes bir anlık, o da tek varlık sebebi
Varlığımla yokluğum, açlığımla tokluğum
Onlar varsa ben varım, onlar yoksa ben yokum!
Köy, 13.07.2022
Din kardeşi
Ne kadar çok isteğimiz
Yokmuş gibi bir şeyimiz
Hiçbir şeyi olmayanlar
Acaba bizim neyimiz?
Ya kardeştir ya da bacı
Ya göçmendir ya mülteci
Yolda gezen bir dilenci
Bunlar bizim gerçeğimiz
Çoğun olsun azın olsun
Çorbasında tuzun olsun
Allah senden razı olsun
Olmasın hiçbir şeyimiz
Kadir kıymet bilmez isek
Beraberce gülmez isek
Dostça gidip gelmez isek
Olsa n’olur her şeyimiz
Bilmez isek kardeş bacı
Duymaz isek hiçbir acı
Olmuş isek bir yabancı
Biz nasıl bir din kardeşiz !
Ünye, 23.04.2022
İsyan
İsyanımdır isyanım
İçimdeki isyanım
Ben Allah’tan gayriye
Tapmayan bir insanım
Ne şerif ne seyyide
Ne şeyhe ne müride
Kim ki ‘destuur’ der ise
Onadır bu isyanım
Namaz oruç bize farz
Buna olmaz itiraz
Hem dua hem de niyaz
Ona değil isyanım
Tapmam ineğe ata
Ne sanata ne puta
Allah mı baba-ata
Budur benim isyanım
Ünye, 4.4.2022
Sabır
Bu dünyada iki dert var
Biri aşktır biri fakr
Sen bunlara sakın düşme
Kaynatırlar fakır fakır
Sen sen ol da aşka düşme
Düşer isen başka düşme
Fakirliktir deyip geçme
Onun da ilacı sabır
Ne açlık ne parasızlık
Ne karar ne kararsızlık
Seni yıkar sabırsızlık
Sabır de Allah’ım sabır
Çaresi hiç yoktur sanma
Çaresizliğe aldanma
Sabır satılmıyor amma
Namaz sabır oruç sabır
Ünye, 4.4.2022
Maskeler
Ah maskeler maskeler
Nice yüzler maskeler
Bakılacak yüz kalmaz
Takılmasa maskeler
Görünmez maskeler vardır
Hiç görünmez maskeler
Şimdi maskeler göründü
Görünmüyor lekeler
Ne bir nefes alabildik
Ne bir nefes verebildik
Ne de kimdir bilebildik
Nefes kesti maskeler
Tavırlar maskelendi
Gerçek yüzler gizlendi
Gösteriş sergilendi
Ah maskeler maskeler
Ünye, 08.09.2021
Ensar
Göremedim şu dünyada
Bulamadım bir ensar
Kalan karada deryada
Yüzbinlerce muhacir var
Asırlar geçti üstünden
Sen ey Medine Ensar’ı
Bulamadık şu cihanda
Senden daha vefakarı
Her tarafta zulüm cefa
Kalmadı bir huzur sefa
Yok bir Muhammed Mustafa
Muhacirlerin ensarı
Ünye, 09.09.2021
Manevi şifa (sağlık)
Hastalıklar manevi
Değişti şifa nev’i
İlaç fayda etmiyor
Her yanımız pandemi
Dünyayı gezdim dolaştım
Avrupa’dan döndüm kaçtım
Dünya yalan imiş meğer
Neden boşuna uğraştım
Her şey olur an be an
Sen Allah’ı çokça an
O istemezse olmaz
Ne bir ölen ne de doğan
Hiçbir şeyim olmasa
Yeter bana varlığım
Ezeli olan ile
Ebedi bir varlığım
Köy, 31.08.2021
Nasihat
Asma dünyaya sürat
Yüzün asık gidersin
Gamı kederi sür at
Ölürken de gülersin
Gülemezsen gülümse
Acıları özümse
En acı şey ölümse
Ona da gülümsersin
Derdini dert edinme
Her şey geçer didinme
Kestiğin dala binme
Yere hızlı inersin
Çatma gözün kaşını
Üzme din kardaşını
Ölürken göz yaşını
Pişmanlıkla silersin
Tevbe et günahına
Yanma gönül ahına
Af yoksa eyvahına
Biner öyle gidersin
29.08.2021 Köy
Bir vefatın ardından *
فَقالَ صَلَّى اللهُ عليه وسلَّمَ: إنَّ العَيْنَ تَدْمَعُ، والقَلْبَ يَحْزَنُ، ولَا نَقُولُ إلَّا ما يَرْضَى رَبُّنَا ( وإنَّا بفِرَاقِكَ يا إبْرَاهِيمُ لَمَحْزُونُونَ)
انا لله وانا اليه راجعون
Hz.Peygamberin (oğlu İbrahim’in vefatında dediği gibi: ‘ İnnel ayne tedmeu vel kalbe yahzenu. Vela nekulu illa ma yerda Rabbüna (…) ‘İnna lillahi ve inna ileyhi raciun’.
Anlamı: Göz yaş akıtır, kalp üzülür. Ancak biz Rabbimizin rızasına uygun olandan başkasını demeyiz. ‘Allahtan geldik yine Allah’a döneceğiz.
Bir gün
Bir fani dünyadan baki dünyaya
Geçip gider iken kalırız yaya
İnsanlar gitse de Güneş’e Ay’a
Sonunda Allah’a dönecek bir gün
Bu yolculuk uzun bitmez bu sefer
Ölüm hak diriliş elbet mukadder
İlahi ferman ki bu: ‘eynel mefer’**
Her yaşayan canlı ölecek bir gün
Her gelen gidecek giden dönecek
Mahşer kurulacak hesap gelecek
Ya Nar’a ya Nur’a dalıp gidecek
Herkes amelini görecek bir gün
Geliş Allah’tandır dönüş Allah’a
Kim gider kim kalır yarın sabaha
İster sevaba gir ister günaha
Bir karşılık günü gelecek bir gün
Ünye 9 Nisan 2021
* Yeğenim Şaziye hanım vefatı münasebetiyle.
** ‘eynel mefer: kaçış nereye demek (bak. Kur’an, 75:10)
Güneş
Gitme Güneş ne olur batma akşam olmasın
Sensiz kalan dünyayı karanlıklar boğmasın
Gece olsun Ay doğsun yıldızlar hep parlasın
Gözlerim ışık görsün karanlıkta kalmasın
Aydınlıksız olmuyor dünyanın hiç neşesi
Bir yanı karanlıkken aydınlık bir köşesi
Ay, Güneş ve yıldızlar dünyanın güvencesi
Bunlar kaybolmasın ki güvence son bulmasın
Soğuktan hiç hoşlanmam sıcaklıklar soğmasın
Gökte Güneş yerde eş yanımdan ayrılmasın
Ne doğal gaz ne soba ısıtmıyor içimi
İçim ısınsın yeter ister Güneş olmasın
Biliyorum bu Güneş her gün doğar ve batar
Sıcaklıklar kaybolur soğuklar gelir çatar
Bu Güneşin altında toprakta kimler yatar
Beden toprak olunca Güneş varsın doğmasın
Köy, 31 Aralık 2020
Fırsat
Bir fırsat verildi ezelden bize
Bunun için de biz dünyaya geldik
Bir gün döneceğiz ya Rabbimize
Bu yüzden de işte imtihan edildik
Kimi bu fırsatı kaçırıp gitti
Kimi de fırsattan istifade etti
Sonunda bu fırsat ölümle bitti
Ölümü sanki biz düşman edindik
Ölümden boşuna korktuk ve kaçtık
Ondan hoşlanmadık hep karşılaştık
Sonunda dargındık artık barıştık
Ölümle dost olduk korkuyu yendik
Hâlâ ayaktayız dimdik ayakta
Bazen de hastayız biraz yatakta
Ha bir kulübe’de ha bir konakta
Bu fırsatı nasıl değerlendirdi
Köy, 27 Aralık 2020
Bir haber:
Akdeniz’de göçmen faciası… Tunus açıklarında tekne alabora oldu: Çok sayıda ölü var
İlk belirlemelere göre en az 43 göçmen hayatını kaybetti, 84 kişi kurtarıldı.
Sozcu.com.tr
Güncellenme: 15:37, 03/07/2021
Nasip
Her gelen bir nasip aldı da gitti
Sen helal bir nasip bulabildin mi?
Kimi hayatını bes-berbat etti
Sen hayattan bir zevk alabildin mi?
Kimini ağlattın kimini kaktın
Kimini aldattın kimini yaktın
Ardında bir sürü acı bıraktın
Sen dünyada rahat edebildin mi?
Her yıl oruç tuttun namaz da kıldın
Belki hacca gidip ‘hacı’ da oldun
Neticede yine sınıfta kaldın
Hayatı anlamlı kılabildin mi?
Gecen yok gündüz yok çalışıp durdun
Ya da akşam sabah yatıp uyudun
Açlıktan ölmedin bir nasip buldun
İnsanlıktan nasip alabildin mi?
Köy, 24 Aralık 2020
Bayrak şiiri
Ezanlar susmasın bayrak inmesin
Yeryüzü adımı varsın bilmesin
Bu vatanda asla ocak sönmesin
Sönmeden sonsuza geçip giderim
Bayrak bir devlettir, bayrak istiklal
Bayrağımda vardır yıldızlı hilal
Bayrağım göklerde, gökte istikbal
İstikbale doğru coşup giderim
Bir gül gibi açıp kuş gibi uçup
Giderken dünyaya bir ışık saçıp
Gökte yıldız olup bin kanat açıp
Şimşeklere binip uçup giderim
Bayrağım göklerde hep dalgalansın
Gökten rahmet insin nur gibi yağsın
Kalanlar bizleri rahmetle ansın
Bayrağa sarılıp göçüp giderim
Gün döndü akşama, bakmam ardıma
Göklerde bulutlar el sallar bana
Canım feda olsun benim yurduma
Önden gidenlere koşup giderim
16 devletle 16 bayrak
Geçmiş elden ele tekrar doğarak
Bayrağım altında hür yaşayarak
Bayrağımla şahadete giderim.
1 Ocak 2021
İnsanlık
Göz kendini görmüyor
Aynaya bakmayınca
Akıl başa girmiyor
Çiviyle çakmayınca
İnsan yola gelmiyor
Cezadan korkmayınca
Kimse hesap vermiyor
Ölümü tatmayınca
Cehennem boşa değil
Cennetlik olmayınca
Yaşamak neye yarar
İnsanlık kalmayınca
22 Kasım 2020
Ayrılık
Son akşam yemeği ağlattı bizi
Gözlerden damlalar sel oldu aktı
Biz çoktan unuttuk da kendimizi
Ayrılık geride acı bıraktı
Gün oldu ağladık gün oldu güldük
Sayın ki artık biz gerçekten öldük
Yemeği bir yedik ekmeği böldük
Ayrılık lokmayı boğaza tıktı
Ömrümüz var ise gider geliriz
Ömrümüz yok ise de diriliriz
Bir daha görmek mi nerden biliriz
O yüzden ayrılık içimi yaktı
Amsterdam, 21 Haziran 2017
Not. Bu şiir Hollanda’dan Türkiye’ye kesin dönüşte yazıldı. Hem sevinç hem hüzünlü bir ayrılış oldu. Çocukların üçü orada kaldı, biri bizimle gelebildi !
Yazık
Bu dünyada besbedava
Bir güneş var bir de hava
Bir de ateş toprak ve su
Bulursan şükret Allah’a
Yak ateşi kömür olsun
İç bir suyu ömür olsun
Çalış dünya mamur olsun
Sana hizmet eder doğa
Ormanlar toprağı tutar
Her ağaçta oksijen var
İnsanlar olmuş canavar
Ormanları yakar, oha!
Devlet emir vermiş niye?
Omanlar gençleşsin diye
Bir yerine beş kesilmiş
Şikâyetim var Allah’a
Çöpler sahillere vurmuş
Her yer plastikle dolmuş
Çürümez 300 yıl dururmuş
Yazık denize, toprağa!
Köy, 15 Ekim 2020
Geri sayım
Geri sayım başladı çok ileri gitmeyiz
Bir ileri bir geri ölüm ile bitmeyiz
Öyle bir an gelir ki ilaçlar etmez fayda
Nefes kalmaz bedende olsak da Mars’ta Ay’da
Can çekilir geriye ruh gider ileriye
Bilmeyiz acep niye varlığı terk etmeyiz
İstemeyiz hiç gitmek, dünyaya veda etmek
Boşa gider mi emek bunu kabul etmeyiz
Sonsuzluğa dalarız geçemeyiz öteye
Gitmeden önce belki vakit kalmaz tövbeye
En iyisi şimdiden tedbiri almak gerek
Ölmeden önce ölmek sonra da olmak gerek.
Köy, 11 Ekim 2020
Bayramlık
Balı yağ üstüne koyup
Birazcık karıştıralım
Sonra mideye indirip
Mideyi alıştıralım
Koyalım bir bardak çayı
Yanına da yumurtayı
Beyaz peynirle helvayı
Ekmekle tanıştıralım
Bir maydanoz bağı yeter
Yanına da yeşil biber
Pastırma da varsa eğer
Dostları buluşturalım
Yolalım şöyle bir kazı
Açılalım bazı bazı
Bir de kemençeyle sazı
Şöyle bir konuşturalım
Atalım şöyle bir holta
Tatlı üste tuzlu alta
Bir el yağda bir el balda
Biraz da kırıştıralım
Etler gelsin kurbanlıktan
Biz de anlarız balıktan
Hamsi varsa tavalıktan
Herkesi bir coşturalım
Kuralım semaver dönsün
Demleyelim çay köpürsün
Bayramlarda yüzler gülsün
Dargınları barıştıralım
Oturup kalmakla olmaz
Çıkıp biraz koşturalım
Bu dünya bize de kalmaz
Bugün bayram boş duralım
Amsterdam, Kurban 2014
Su su su
Bir damlası bile bir cana bedel
Ömüre bir ömür katan madde su
Suyu kullanmayı bilmeden meğer
Kurmuşuz hayata yıllarca pusu
Kahve çay molası verdik her yerde
Demedik içelim birazcık da su
Üç litre su içmek gerekmiş günde
İçmeyi bilmedik bardak dolusu
Yandı ciğerimiz kurudu damar
Gazlı içecekle yedik bir şamar
Sonra hastalandık dünya geldi dar
Teneşirde artık fayda etmez su
Amsterdam, 11 Mart 2016
Sağlıklı Yaşlanmak
Yaşamak yaşlanmak derdi
Bunlar bizi gerdikçe gerdi
Şu dünyanın fani ferdi
Sağlıklı yaşlanmak gerek
Neyleyim mevki-i malı
Yakından görmüşken salı
Kaybetmeden eli, kolu
Sağlıklı yaşlanmak gerek
Çok yorulup düşme bîtab
Hoşlandığın bir işi yap
Okuyup yazsan da kitap
Sağlıklı yaşlanmak gerek
Hayattan kaçıp kurtulma
Hayattan hoşlanmak gerek
Çalış çabala hiç durma
Sağlıklı yaşlanmak gerek
Amsterdam, 28 Ocak 2014
İç huzur
Dünyanın derdini kendine bir yük
Yaparak yürümek zordur bu yolda
İç huzurun yoksa kendine dönük
Dayanamaz kalbin kalırsın orda
Otur bir dakika derin nefes al
Kendini boşluğa atmış gibi dur
Gözlerini yumup kalbinden ses al
Dinlemen gereken ses işte budur
Bu sese kulak ver saat gibidir
Kendini bu sese adapte et dur
Tuttuğun nefesi salıver gitsin
Son nefesmiş gibi; iç huzur budur
Amsterdam ,1 Aralιk 2004
İnsan
İnsan bir dalga gibidir denizde
Kabaran rüzgârla, gider ve gelir
Kaderidir onun vurmak kıyıya
Kayalara çarpa çarpa bilenir
Akar ırmak gibi denize doğru
Kapılır bir sele hep sürüklenir
Kaynar bir demlikte, kaynar su gibi
Buhar buhar olur sonra demlenir
İnsan bir damla su bir lokmalık et
Yaratır büyütür onu bir kudret
Baştan sona hasret, baştanbaşa dert
Çabalar, yorulur, sonra tükenir
Amsterdam, 21 Mart 2015
Köye gidin
Bir koyunun kuzun olsun
Tavuğun ve kazın olsun
Hem yeter hem artar bile
Köye gidin yazın olsun
Dolduk göçtük şehirlere
Kan karıştı zehirlere
Pişman olduk biz bin kere
Şehirler hep sizin olsun
Tadı kaçtı meyvelerin
Canına okundu yerin
Toprağa değsin ellerin
Tarak da bir bezin olsun
Saraçoğlu* dertli, söyler
Şehire doldunuz beyler,
Gidin boş kalmasın köyler
Gidin, bari güzün olsun
*Bu şiir 17.7.2015 de TRT 1 de Pelin hanım’ın programında Prof. Saraçoğlu’nu dinlerken yazıldı.
Saraçoğlu şehirde gezmek için aldığınız arabanızı satın, gidin bir köyden bir parça toprak satın alın, eliniz toprağa değsin. Yazın bari köye gidin diyordu.
Kriz vurdu vurdu bizi
Florinden Avro´ya
Kriz vurdu Avrupa’ya
Bu yıl da kaldık biz yaya
Kriz vurdu vurdu bizi
Kriz vurdu vurdu bizi
Göremedik ülkemizi
Ne güneși ne denizi
Kriz vurdu vurdu bizi
Sel olur yola akardɪk
Her yɪl izine ҫɪkardɪk
Bu yɪl da burada kaldɪk
Kriz vurdu vurdu bizi
Her gümrük bir rüșvet aldɪ
Sɪla yolu korku doldu
Arabam yollarda kaldɪ
Kriz vurdu vurdu bizi
Amsterdam , 2009
Not: 2008-2016 arası Avrupa’nın ekonomik krizde olduğu yıllardı.
Siyah Beyaz
Bașɪnda siyah hotel gözleri dalmɪș dünden
Oturmuș bir köșeye metroda uyukluyor
Kaҫ sefer geҫmiș belli feleğin ҫemberinden
Bir İngiliz garibi yaslanmɪș sayɪklɪyor.
Siyah gözlük gözünde yüzü zaten simsiyah
Belli ki uzaklardan gelip geҫen bir seyyâh
Ne kadar da yorulmuş bu zavallı ihtiyar
Garip her yerde garip, bu da bir İngiliz, vah!
İnsan her yerde insan, kimi siyah kimi beyaz
Devran değişken devran: bazen kış, bazen de yaz
Ne değeri olur ki bu dünyanın gözlerde
Her şey simsiyah olsa ya da sade bembeyaz
25 Eylul 2000 yılında Londra’da bir tren seyahatinden.
Yaşlanmak
Yaşlılık belirir alamet ile
Gençlik gelir geçer nedamet ile
Elden ayaktan düşmüş olmasan bile
Hasta, güçsüz olmak, tez yorulmak var
Bazen bu su diye sirke içersin
Bazen merdivenden geri düşersin
Bazen istemeden yakar dökersin
Bakmamak görmemek gülünç olmak var
Bir elin baldadır bir elin yağda
Gözün yoktur belki parada malda
Yine de kalırsın bakarsın yolda
Elden ve ayaktan düşmüş olmak var
Tatlıdır çilesi tatlıdır derdi
Yaşlanmak içime bir huzur verdi
Gençken ölsen hayat neye değerdi
Yaşlanmayı bilip ölmüş olmak var
Amsterdam, 1 Ocak 2015
Hep hiç
Aza koyarım dolmaz, çoğa koyarım almaz
Hepsini boşaltamam hiç koymadan da olmaz
İleri gitsem olmaz, geride kalsam olmaz
Hep ileri gidemem, hiç gitmeden de olmaz
Sılaya dönsem olmaz, gurbette kalsam olmaz
Hep gurbette kalamam, hiç kalmasam da olmaz
Borçlanmadan da olmaz, borç vermeden de olmaz
Herkesten borç alamam, hiç almadan da olmaz
Ev bulmadan da olmaz, ev almadan da olmaz
Hep evde oturamam, oturmadan da olmaz
Hep ağlayıp duramam, hiç ağlamadan olmaz
Hep de hayal kuramam, hiç kurmadan da olmaz
Hep gülüp oynayamam, hiç gülmeden de olmaz
Hep ölüp yok olamam, hiç ölmeden da olmaz
Heple hiçi toplasak, netice hep bir hiçtir
Hiçi hepten çıkarsan, hiç de hepten gitmiştir
İster bölüp çarpalım, ister katıp çıkalım
Böyle hep hiçle olmaz, hep hiçi bırakalım
Amsterdam, Nisan 2016
Kesin Şu Savaşı
Kesin şu savaşı bitsin bu zulüm
Ateş kes dediler hiç kesilmedi
Her gün beş şehit var, her gün on ölüm
Savaştan milletin yüzü gülmedi
Ağladı insanlık ağladı yer gök
Kalmadı dağlarda ağaçlarda kök
Bombalar roketler yaktı her yanı
İnsanlık yıkıldı gören de mi yok
Bir dünya verildi bir daha gelmez
Elinden alınır geri verilmez
Kimse bu dünyanın kadrini bilmez
Öteki dünyayı düşünen mi yok
İnançsız insanın insafı olmaz
Bu dünya sonunda kimseye kalmaz
Barışla olmayan savaşla olmaz
Kesin şu savaşı, barışan mı yok
Kesin şu savaşı, ateşi kesin
Barış gelecektir, bu sonuç kesin
Milyonlarca insan öldü gitti ya
Bari şu insanlık hepten ölmesin.
Amsterdam 31 Mart 2016
Not: Bu şiir beş yıldır devam eden Suriye savaşı nedeniyle yazıldı.
Bizim Köyün Dervişleri
İhvanlık idi işleri
Bizim köyün dervişleri
Başlarında Pir, Şeyhleri
Bizim köyün dervişleri
Onlardaydı sevgi saygı
Yüzlerinde yoktu kaygı
Kim çağırsa oradaydı
Bizim köyün dervişleri
Kıymazlardı hiç bir cana
Tavuk kestirirlerdi bana
Derviştiler anlasana
Bizim köyün dervişleri
İçerlerdi bol bol çayı
Ne açıktı ne de koyu
İsraf etmezlerdi suyu
Bizin köyün dervişleri
Dedi kodu yapmazlardı
Na-mahreme bakmazlardı
Doğruluktan sapmazlardı
Bizim köyün dervişleri
Gece gündüz gezerlerdi
Muhtaçları sezerlerdi
Hakkın rahmetine erdi
Bizim köyün dervişleri
Amsterdam, 2016
Gönül almak
Uzaklardan bir ses geldi kulağa
İnleyip zınlayıp durdu kulağım
Bir ney sesi gibi bir kaval gibi
Dinledi bir sırrı duydu kulağım
Bu ses dedi bana sen dinle bir dur
Sana da hayatta lazım bir huzur
Aslını bir düşün bir su bir çamur
Dinledi bu sırrı duydu kulağım
Bir damla suymuşum bir damlacık su
Bir damla doğurmuş bir okyanusu
Bir zerresiymişim şu varlığın ben
Bir daha bu sırrı duydu kulağım
Şimdi kulağımda devamlı bu ses
Sanki bir su sesi bir ıslık sesi
Uyutmuyor beni sanki bir nefes
Alıp veriyorum ‘uydu’ kulağım
İbreti alırım öğüdü alır
Bana ikisinden bir edep kalır
Maksat alış veriş olsun birader
Parası olmayan bir gönül alır
Amsterdam, 2 Ekim 2015
Toprak ve Su
Hayat bir su gibi berrak ve temiz
İnsan toprak gibi yumuşak olmalı
Toprak bırakmışsa bize dedemiz
O ne kurak ne de çorak kalmalı
Ekmeli biçmeli ürün almalı
Bizden sonraya da öyle kalmalı
Babadan almışsa bir evlat malı
O mal onun evladına kalmalı
İnsanın malıdır canıdır toprak
Toprağa düşünce çürür her yaprak
Bir ağaca bir yaprağa bakarak
İnsanlar da toprak gibi olmalı
İnsanın da aslı bir avuç toprak
İnsan da toprağa düşecek yaprak
Bir ağaca bir insana bakarak
Aradaki bağı derhal kurmalı
Her ağaç toprakta bir insan gibi
Her yaprak ağaçta bir lisan gibi
Ağaçlar toprağa sanki can gibi
O halde topraklar canlı kalmalı
Gübreyi atmalı, hayvan gübresi
Suni gübre ona insan hilesi
Üründen yiyenin ağrır midesi
Toprak da su gibi temiz kalmalı
Ünye, Ekim 2016
Vatan I
Vatanımın her yanında gül kokar
Çeşmelerden şırıl şırıl su akar
Arıları çiçeklerden bal yapar
Bir tanedir biriciktir vatanım
Vatanımda köle değil sultanım
Ezan susmaz selalarla süslenir
Maneviyyat Ku'ran ile beslenir
Her semtinde müezzinler seslenir
Anlarım ki bura benim vatanım
Ben vatanda köle değil sultanım
Vatanımda elma armut bal olur
Döküntüler ziyan olmaz yal olur
Meyve sebze yazın kışın bol olur
En sevgili yardır bana vatanım
Vatanımda köle olmam sultanım
Darbe marbe sökmez bana koşarım
Gazi olur şehit olur yaşarım
Kim karşımda duracakmış şaşarım
Vatan benim ben vatanda yatanım
Ölürsem de vatanımda sultanım
Ünye, 18 Temmuz 2016
Not: Vatan 1 şiiri 30 yıl sonra vatana dönüşün ilk gününde yazıldı.
Vatan II
Ağlayanlar çoğaldı gözyaşları dinmiyor
Tarihini bilmeyen sebebini bilmiyor
Biniyor Alperenler tekrar yağız atlara
Yanan bir ateş var ki kabarıyor sönmüyor
Bekleniyor Türkoğlu dünyanın her yanında
Koşuyor her cepheye cihat ruhu kanında
Ak sakallılar çıktı tekrar meydana bugün
Yol gösteriyor tekrar büyüyen vatanında
Vatan denilen nedir doğduğun yer mi dersin
Yoksa dedelerinin yattığı her yer midir?
Gitsin artık Mehmetçik tekrar oraya girsin
Vatanı korumayan asker midir, er midir?
Yürü artık evladım vatanın dört yanına
Vatanının kokusu sinmiştir bayrağına
Yürü ki seni bekler dağ başında bir teyzen
Vatan orasıdır ki, sen de orada isen
Hikâyesi
Bu şiir bu akşam, 16 Kasım 2016, Televizyonda (TRT1)Vatanın yeni bir tarifini yapan tarihçi Prof. Dr. Tufan Gündüz ile Pelin Çift’in derin duygulu bir programını dinlerken kaleme alındı. Bu gün neden Suriye’de, Musul’da Bosna’da hâlâ Türk’ün nasıl ve niçin beklendiğini gözyaşlarıyla anlatan Prof. Gündüz ‘vatan dedelerimizin ruhunun dolaştığı, kemiklerinin gömülü olduğu her yerdir’ diyor ve bununla ilgili acıklı hikâyeler anlatırken ağlıyordu. Onun bu vatan tarifi oldukça ufuk açıcıydı.
Niçin
Bir burunda iki delik
Rahat nefes almak için
İki de göz var üstelik
Bir uykuya dalmak için
İki kulak iki ayak
İki elde var on parmak
Kimi uzun kimi kısa
Düşünmezsin acep niçin
Bunlara hep Şükür gerek
Gök kubbe var yok bir direk
Uçaklardaki tekerlek
Uçup yere konmak için
Akıl başta fikir yaşta
Bak yüzüyor her şey boşta
İki kanat var bir kuşta
Gökyüzünde kalmak için
Hasta olsan halin kalmaz
Nefes alamazsan olmaz
İnsan nasıl huzur bulmaz
Bütün bunlar bilse niçin
Samsun, 30 Eylül 2016
Not: Bir izin dönüşü uçakta yazıldı.
Tövbe
Cahiller her şeyi parada görür
Mala konmak ister zenginlik arar
Para pul olunca insanlık ölür
Ölüm de gelince mal neye yarar
Aklı olan mala etmez hiç tamah
Mal elden gidince çekmez boşa ah
Uykudan uyanır bakar bir sabah
Etrafta dost yoktur boşuna arar
Bir gün kendisiyle kalır baş başa
Servetini harcar çalışır boşa
Ayak kayıp, kafa vurunca taşa
Ettiği hatayı sonunda anlar
Anlar amma artık çok geç olmuştur
Elde ne mal ne de para kalmıştır
Bunca yıl kendini boşa yormuştur
Oturur bir daha bir daha ağlar
Mirasçılar düşer malın peşine
Güvenemez artık öz kardeşine
Elveda deyince kendi eşine
Mezara götürür salını sağlar
Nerde mal nerde mülk, nerede kaldı
Sen yığdın uğraştın başkası aldı
Hayatta yaşarken her şeyin vardı
Ölünce kalacak tek şey dualar
Sonsuzluk yanında rakam, sayının
Hiç önemi yoktur biraz ayının
Bekleyen cennet mi, cehennem midir?
Seni kurtaracak varsa tövben var
Amsterdam, 4 Kasım 2016.
Kader
Şu kader denilen sırrı ilahi
Nasıl şekillenir programlanır
Ne kadar olsa da insan bir dâhî
Onu anlamaktan çok aciz kalır
İnsan kaderini kendisi çizer
Kendisi seçerek eylemlerini
Bir işte ne kadar mecbursa eğer
O kadar çizemez o kaderini
Kimi buna ‘kesb’ der, kimi ‘ihtiyar’
Kimi mutsuz olur kimi bahtiyar
Ortada yapılan bir de seçim var
O seçim belirler bu kaderini
Yaratan Allah’tır, dileyen kulu
Allah ister ise kapatır yolu
O bilir her işin ne olur sonu
Ona güven unut tüm dertlerini
Amsterdam, Kasım 2016
KEDİM ile Bayram
Kedim bayram sabahı ellerimi kokluyor
Beni kaldırmak için yatağımda zıplıyor
Sabah olmuş uyandım, o beni uyandırdı
‘Herkes namaza gitti’ dedi beni kaldırdı
Ah benim güzel kedim sana kaç defa dedim
Tırnakların uzamış, elimi pençeledin
Bu nasıl öpmek böyle kan çıktı ellerimden
Atma öyle pençeler pençeden korkarım ben
Gel şöyle sakin sakin sen önce öp elimi
Kimse öpmüyor madem bayramda ellerimi
Sen bari göster vefa, bu eller tanış eller
Yırtma öyle bir daha zaten yıpranmış eller
Kedim ben sana dedim, kimse gelmez bu bayram
Bir yara da sen açma bana yetiyor yaram
Gel bu sabah camiye ikimiz bir gidelim
Evde yatanlar için gidip dua edelim
Belki daha makbuldür hayvanların duası
Neden olmasın cami kedilerin yuvası
Senin duan sanadır, benim duam da bana
İkimizde namazda gel duralım yanyana
İnsanlar hiç namaza yanaşmıyorlar madem
Sana mirastır benim tesbihimle seccadem
Amsterdam, 2014
Stres
Stresliyiz stresli
Hem namazlı abdestli
‘Vela havle’ çekeriz
99 tespihli
Endişe gam çok bizde
Maneviyat yok bizde
Bela musibet dizde
Stresliyiz stresli
Hırsızlar malı çalar
Her gün yükselir dolar
Bunda gülecek ne var
Stresliyiz stresli
Sık sık nezle oluruz
Ağzımızdan soluruz
İlaç yazmıyor diye
Doktora bozuluruz
Stresliyiz stresli
Müziğimiz çok sesli
Arap Türk karıştırır
Çalarız arabeskli
Sağa dönsek kol acır
Sola dönsek sol acır
Hep sırtüstü yatarız
Yata yata bel acır
Bunalırız patlarız
Merdivenden atlarız
Biri bir şey söylese
Dörde beşe katlarız
Uyanırız her gece
Çözeriz bir bilmece
Uyku olur işkence
Rüyamızda çatlarız
Takarız hep geçmişe
Gelecekten endişe
Bire alırız malı
Pazarlarız on beşe
Steresliyiz stresli
Hem namazlı abdestli
‘Vela havle’ çekeriz
Kah 33 tespihli
Amsterdam 1 Ocak 2017
Allahü Ekber (Allah Büyük)
Sırtımızda dünya bir yük
İçimizde şeytan büyük
Olur olmaz konuşuruz
Dinlemeden küçük büyük
Giydik bir can yeleğini
Bekle ölüm meleğini
Hazırla sen kefenini
Ölüm demez küçük büyük
Hemen takarız kafayı
Sileriz tüm akrabayı
Dinlemeyiz amca dayı
Demeyiz ki bizden büyük
İnsanız hep şaşırırız
Haram helal aşırırız
Ölçüyü çok kaçırırız
İnançlıyız Allah büyük
Amsterdam 2015
Petrol Kavgası
Futbolda yapılan bir gol kavgası
Dünyada yapılan petrol kavgası
Ne futbol ne petrol daha yok iken
Dünyaya hakimdi sağ-sol kavgası
Şimdi savaşıyor sadece dinler
Ortaya çıkınca derin madenler
Adalet, hürriyet, eşitlik lafta
Varsa yoksa hepsi petrol kavgası
Bir uçtan bir uca sardı dünyayı
Terör, şiddet, savaş vurdu dünyayı
Bıraktık Dünya’yı artık fezayı
Sardı füzelerle petrol kavgası
Kimi göğe çıktı kimisi yerde
Amerika nerde Ortadoğu nerde!
Kuvvetli olanın hakkı her yerde
İnsanlık yok artık, petrol kavgası
Afgan’dan Kudüs’e bombalar kat kat
Yakıyor dünyayı patlıyor pat pat
İnsansız uçaklar cansız psikopat
Sardı dünyamızı petrol kavgası
Durdurun motorlar hiç çalışmasın
Silahlar yok olsun el alışmasın
Neden bu insanlar hiç barışmasın
Bitmez mi bu maden, petrol kavgası
Bir yanda Çin, Rusya zalim mi zalim
Amerika başta, her yer mezalim
İngiliz Fransız beşli çete’de
Dünyayı bölüyor petrol kavgası
Her yerde ezilen ölen Müslüman
Birbirine düşmüş bulamaz derman
Petrole karıştı boşa akan kan
Bitmeyen bir kavga petrol kavgası
Uykularım kaçtı her yerde ölüm
Bitmiyor dünyada artıyor zulüm
Öyle bir dünyayı özler ki gönlüm
Olmasın ne petrol ne de kavgası
Amsterdam, 8 Kasım 2014
OLSUN
Olgun bir meyve gibi
Ol da bir tadın olsun
Bir elma, ayva gibi
Güzel bir adın olsun
Bırak kavga peşini
Üzme, kırma eşini
Sil gözünün yaşını
Yetim, evladın olsun
Ha Hans’sın ha da Hasan
İnsan ol önce insan
Eyle fakire ihsan
Hayırla yâdın olsun
Amsterdam 17 Nisan 2015
Avrupa Avrupa
Geçti göç kervanı kalmadı gitti
Ne han kaldı artık ne de bir hancı
Avrupa Avrupa hayaller bitti
Duvarlar yıkıldı döküldü harcı
Üç nesil art arda eriyip gitti
Üç yüz yıl geçse de adın yabancı
Bizim için artık Avrupa bitti
Ortak Pazar oldu ortak yalancı
Havalar bozuldu arttı kirlilik
Güneş yok, yağmur çok gökyüzü silik
Biz onu 70 yıl niye bekledik
O bizi içine almadı gitti
Ekonomik kriz sardı her yanı
Avrupa kurudu çekildi kanı
Evler satın alıp yatırım yaptık
İşler kötü gitti kapattık hanı
Amsterdam, 2017
Hayat ve Ölüm
Hayat güzel bir rüya
Hiç görmedik ama biz
Bu kâbuslu bir dünya
Yine onu özleriz
Yaşarız ölmek için
Ölürüz gelmek için
Ebedi kalmak için
Ölümü de severiz
Yaşamak güzel duygu
Yaşayamamak acı
Hayat sanki bir uyku
Biz uykuda duacı
Ünye, 15 Mart 2017
Ahlak Bozuldu
Mevsimler değişti kuşlar, tavuklar
Artık yazın değil, kışın yumurtlar
İnsanlar değişti, ahlak bozuldu
Şehirlere indi çakallar, kurtlar
Doğruluk kalmadı, hile aldatma
Bire aldığını on beşe satma
Eskidendi öyle süte su katma
Şimdi sütten geçtik, su da bozuldu
Ne dini anladık ne dindarlığı
Ne kini kınadık ne kindarlığı
Artık kınayan da yok barbarlığı
Bir incelik vardı o da yok oldu
Ne sarabilen var, ne sorabilen
Ne verdiği sözde bir durabilen
Eskiden vardı ya, hani ´bir bilen´
Şimdi bilgisayar ´bir bilen´ oldu.
Ünye, 3 Mart 2018
Sılada Bayram I
Bayram günü iyilik bayram günü yarış var
Bayram günü anlayış bayram günü barış var
Her bayram gelir geçer kâh sıla kâh gurbette
Sılada bayram başka sılada sarılış var
Büyük küçük dizilir sıra sıra kurbanlar
Dostlar var, yakınlar var, sizi en iyi anlar
Yemek içmek bedava, herkes hayır peşinde
Sevabına yenilir etli keşkek pişince
Dualar eksik olmaz, uzak yakın dualar
Arefe günlerinde okunan Fatihalar
Kabir ziyaretiyle bayramlar başlar bizde
Mezarlara dökülür gözlerden yaşlar bizde
Toprağın altı üstü beraber yapar bayram
Şehidi evliyası, bayram sılada bayram
Ünye, 2017 Kurban bayramı
Sıla'da Bayram II
'Simitçi var simitçiii' sabah sabah kalkmışım
Taze simit taptaze, çengelime takmışım
Çekmişim can simidi kıpkırmızı kızarmış
Beş zeytin üç yumurta, kahvaltımı yapmışım
Neyleyim ben dünyanın derdini kasvetini
Sılanın hasretini yıllar yılı tatmışım
34 yıllık gurbet tak demişken canıma
66 yaşımı geride bırakmışım
Var git gurbet işine, düşme artık peşime
Ben bu merdivenlerden düşe kalka çıkmışım
Minnet mi edeceğim Avrupa’nın A'sına
Geri dönüş yok artık gemileri yakmışım
Ballı peynirle, incir midemde tanışırken
Geviş getirmek için oh, sırtüstü yatmışım
Aldırış etmem artık hasretliğin kahrına
Ayaklarımı açıp balkona uzatmışım
Masmavi göğe dalmış derin bakışlarımla
Çayımı yudumlarken saçları ağartmışım
Sen tamamla kâtibim sayfanın gerisini
Ben artık dertlerimi gurbette bırakmışım
Ünye, 15 Haziran 2018
Kulağım
Uzaklardan bir ses geldi beynime
İnleyip, çınlayıp durdu kulağım
Bir ney sesi gibi bir kaval gibi
Anladım kuruldu manevi bağım
Bu ses dedi bana hele dinle, dur
Sana da hayatta lazım bir huzur
Aslını bir düşün, bir su, bir çamur
Dinledi bu sırrı duydu kulağım
Bir damla suymuşum bir damlacık su
Bir damla doğurmuş bir okyanusu
Bir zerresiymişim şu varlığın ben
İşitti bu sese uydu kulağım
Bir zerre de düşmüş kulak içine
Kâh örsüne vurur kâh çekicine
O sallansa başım sallanır benim
Baş dönmesi buymuş, buydu, kulağım
Şimdi bir yanımda devamlı bu ses
Sanki bir su sesi, bir ıslık sesi
Uyutmuyor beni sanki bir nefes
Alıp veriyorum, uydu, kulağım
Amsterdam, 2 Ekim 2015
Bu dünya
Daha kaç bahar gelir, daha kaç yaz görürüz
Yaz geçer, bahar geçer, biz de geçer ölürüz
Ölmek dirilmek demek, gitmek ve tekrar gelmek
Bunu bilmek bilmemek hiç fark etmez, görürüz
Dört mevsim nasıl gider nasıl gelirse, bir gün
Dirilen tabiatla, dirileceğiz o gün
Nasıl bir çiçek açar, etrafa korku saçar
Böcekler kanatlanır, kelebek olup uçar
Biz de öyle uçarız, varırız bir menzile
Sonra döner geliriz, insan oluruz yine
Cennet cennet denir ya, cennet de bir bahçedir
Tam olarak bilmeyiz, cennet cehennem nedir
Belki bir mevsim gibi onlar da gelir geçer
Hayır geçmez, belki de bir halden hale geçer
Olmaz orada artık ne bir bahar ne de yaz
Ne kış kalır ne sıcak ne tipi ne de ayaz
Ölüm yoktur bir daha devamlı kalmak vardır
Dönülmüştür Allah’a, bu dünya bu kadardır
Ünye, 7 Mayıs 2017
AY
Gökyüzünde bir aysın
Geziyorsun Gūneşle
Biz burada donalım
Sen orada güneşle
Kaç yıl kaç ay kaç gündür
Dolaşırsın böyle sen
Biz seninle güneşi
Ne çok severiz bilsen
Bilsen ki bu dünyanın
Zevki dorukta senle
Güneş çıkıp gelince
Sen gidersin esenle
Nerelerde kaldın sen
Çıkıp gelsene Ay'ım
Senin mehtabına ben
Ömür boyu hastayım
Gözüm her gece yolda
Seni doğacak diye
Üstümden karanlığı
Boğup kovacak diye
Senin medd-i cezirin
Çekip sallıyor bizi
Hepimizi çekiyor
Güneş’in cazibesi
Sen yaparken güneşle
Gökyüzündeki dansı
Biz de yaparız burda
Evde balkon sefası
Tekkiraz, 14 Mayıs 2018
Köyūm
At bir soğan sofrasına
Vur yumruğu kafasına
Kuru fasulye sevdasına
Terk etmişim gurbeti ben
Tavuğumuz yumurtlasın
Horozumuz gıdıklasın
Köyüm bir başkadır yazın
Unuturum her derdi ben
Bezelyeler bahçemizden
Vaz geçmem fındık cevizden
Taze fasulyeler bizden
Yeşilliği severim ben
Köyümün gülleri kokar
Yanından geçeni yakar
Gönlüme su gibi akar
Güllerini dererim ben
Tekkiraz, 3 Mayıs 2018
Konuş
Dinle doğada sesi
Öten kuşlarla konuş
Bunlarda neyin nesi
Deme taşlarla konuş
Gözlere bak bin bir renk
Her renkte var bir ahenk
Her bir çizgi neye denk
Gözde yaşlarla konuş
Bin karınca bir yerde
Hepsi uzun seferde
Dolaşırlar evlerde
Gözle kaşlarla konuş
Seher vaktinde uyan
Vardır seni bir duyan
Her gün ezan okuyan
Al horozlarla konuş
Akan sulara bir bak
Şarıl şarıl akarak
Ne diyorlar sana bak
Çıkan seslerle konuş
Tekkiraz, 23 Nisan 2018
İnsanlık
Neden muzdaribiz neden muzdarip
İnsanlık kalmamış insanlık bizde
Bizler bir garibiz bizler bir garip
Kibir gurur dizde, İslamlık sözde
Okulda bir müdür sanki padişah
Emir verir durur, yoktur başka şah
Bir makam sahibi olmuşsa eğer
Hal ve hareketi bellidir yüzde
Ya bir 'Ali Kıran’, ya baş kesendir
Bir damla yağmayan ama esendir
Bu ne melem yapı bu ne düzendir
İnsanlar ne kadar ucuzdur gözde
Alçak gönüllülük girmiş toprağa
Efendilik kalkmış, herkes bir ağa
Selam vermez olur sola ve sağa
Namaz, oruç bile anlamsız bizde
Ünye, 29 Ekim 2017
Ölüm
Ne var şu ölümden korkacak ne var
Ölümden öteye bir durum mu var
Ruhların zorunlu göçüdür ölüm
Göçü durduracak bir kurum mu var
Ne vize sorunu ne gümrük derdi
Girişler mecburi, yok kaçak girdi
Bu yolculuk bizi gerdikçe gerdi
Benim de aklımdan bir zorum mu var?
Gitmek gelmek için bir bahanedir
Ölmeden dirilmek bir efsanedir
Sonsuzluğa eriş ne şahanedir
Sonsuza gitmekte bir sorun mu var
Gidip kavuşmak var hiç dökmeyene
Çıkıpta uçmak var bilinmez yöne
Nasılsa dirilir döneriz yine
Bundan daha güzel bir yorum mu var
Ünye, 6 Kasım 2017
Yatak
Bir yatak ararız uyku zamanı
Dinlenme zamanı, emekliyiz biz
Döşeğimiz toprak gelir zamanı
Ne gecikir ne de erken gideriz
İnsan bir ağaçsa hayat bir yaprak
Yaprağın yatağı yorganı toprak
Bir ağaca bir yaprağa bakarak
Bizde ağaç, yaprak, derken gideriz
Toprağa hor baktık ağacı kestik
Toprakta büyüyen fidanı ezdik
Toprağa döneriz topraktan geldik
Biz ancak toprakta rahat ederiz
Ünye, 7 Kasım 2017
Gülme zamanı
Klavyeyi kalem yaptım elime
Düşüncem dilime, duygum beynime
Harfler hece hece oldu kelime
Şimdi satırları silme zamanı
Saklarsan samanı gelir zamanı
Emekli olursun ölme zamanı
Anavatan tekrar nasip oldu ya
Gözlerimi yumup gülme zamanı
Dünya bir ömürlük hayat bir nefes
Dünya kadar büyük içimde heves
Bana belki güler bilirim herkes
Bana da herkese gülme zamanı
Ünye, 7 Kasım 2017
Sorun
İki bela gelir başa
Bir işsizlik bir eşsizlik
Gelince belli bir yaşa
En büyük sorun dişsizlik
Yaş olunca 60-70
80'deysen işin bitmiş
90'lıklar zaten gitmiş
Kalanda sorun eşsizlik
Yaşım olmuş 67
İçim içimi yedi
Bir geçici dünya var
Bir kalıcı, ebedi
Artık bizde iş kalmadı
Ağzımızda diş kalmadı
Mide barsak tembelleşti
Kolay çıkan hiç kalmadı
Ünye, 1 Aralık 2017
Nasihat
Git çalış önce bir işin başına
Sonra da geçersin aşın başına
Ne gelirse bil ki açlıktan gelir
Doymamışla ölmemişin başına
Yanma hiç derdini sakın kimseye
Biri bana bir yol gösterir diye
Takarsan kafayı hemen her şeye
Yorarsın kendini boşu boşuna
Alma hiçbir zaman hemen her şeyi
Sırf gidiyor diye nefsin hoşuna
Borçlanıp sızlanma gösteriş için
Sonra kimse bakmaz gözün yaşına
Ünye, 31 Ocak 2018
Memleketim
Memlekette ne düzen, ne bir kural var
Hepsi yazılmış amma yok uygulayanlar
Ne trafik, ne polis, ne sağlık, ne eğitim
Hiçbirinde hayır yok hepsi doğuştan yetim
Sağlıkta sistem bozuk çalış 24 saat
Sonra git evde üç gün yan gel yat
Var mıdır bilmem amma bunun kanunda yeri
Hemşireler pek yorgun doktor bir kemik deri
Bin hastaya bir doktor düşüyor bizde günde
Sabah sekiz, sıra yok gidip geldik bugün de
Neden diye sormayın her bölümde bir doktor
Şu kadar hastası var başka imkânı yoktur
Ne elini uzatsan sana bir el veren var,
Ne bir kelam, ne hoş-beş, ne yüzüne gülen var
İki kelam eden yok muayeneler anlık
Sağlık sıhhat ne gezer, ölmüş burda insanlık
Eğitimde laçkalık tavan yapmış, temel yok
Varsa yoksa KPSS başka hiç bir emel yok
Adam lise mezunu okuma yazma sıfır
Şaka değil gerçekten milli eğitim sağır
Okul kalmamış artık her yerde dershaneler
Bunlar dershane değil belki de darphaneler
Ön kayıtmış son kayıt sadece para için
Parayı ver hiç sorma neden nasıl ve niçin
Trafikte polis yok ihlaller diz boyunda
Ne levha var ne çizgi, bu zikzaklı oyunda
Sokak mokak kalmamış her yerde çift sıra park
Ne Zebra’da duran var, ne yayalara bir hak
Yayalar mı çok şaşkın, kaldırıma çıkan yok
Boşluklara dalmak var, çizgileri takan yok
Ne bir ceza ne ihtar, polis var da yazan yok
Düzensiz bir düzen var rahatını bozan yok
Gerisini sayamam bu kadarını dedim
Yıl 2018, işte bu memleketim!
Ünye, 1 Ocak 2018
Vakit
Direnmeyi bırak geldiyse vakit
Bırak da yerine gelsin bir akit
Veresiye olmaz ölüm işinde
Dönüş Allah'adır, vakit o vakit
Yol açık vakit var henüz tövbeye
Erteleme artık ümit var diye
Ömürden kalınca bir kaç saniye
Bir şahadet getir vakit bu vakit
Doğarız büyürüz ölürüz niye
Her şeye bir vakit ayrılsın diye
Ha bir asır yaşa, ha bir saniye
Ha uzun ha kısa, hepsi bir vakit
Sessizce tükenip bitmişse işin
Uğraşıp didinme bir şifa için
Ölüme direnmek neden ve niçin
Ölümle bitecek sonsuzda vakit
Ünye, 23 Ocak 2018
Kitaplar
Atın beni bir odaya
Kitaplarla dolu olsun
Okuyayım doya doya
Hayatımın sonu olsun
İstemem başka hiç bir şey
Bir kavalım bir de bir ney
Uzun uzun üfleyeyim
Tüfeğim da dolu olsun
Bir kemençe, bir de sazım
Gelip geçsin kışım yazım
Beş on tavuk, üç beş kazım
Maksat bir musiki olsun
Yiyip içmem doya doya
İhtiyacım ekmek suya
Dalıp gideyim doğaya
Bir de arı balı olsun
Ne bir kavga ne gürültü
Ne ses gelsin ne görüntü
Örtün üstüme bir örtü
Altı üstü kitap olsun
Tekkiraz, 21 Mayıs 2018
Avrupa
Bir hanım elinde beş tane köpek
Erkekleri kadın, kadınlar erkek
Hanım’a dedim ki bir bak dışarı
Bir baktı adamı öpüyor karı
Sokak ortasında, yollarda parkta
Dudak dudağalar, sanki yatakta
Ar, haya, namusun kalmamış tozu
Kiminin bir değil, beştir boynuzu
İhtiyarlar yalnız, gençleri otçu
Genç kızlar sahada, olmuşlar topçu
Hayvan sevgisi çok, insan sevgisi yok
Ceplerde para bol, karınları tok
Çoğu da ayrılmış, işten, eşinden
Yollarda geçilmez, sarhoş, keşinden
Bir elde sigara, bir elde bira
Verecek ne kaldı başka, hınzıra
Neyi sevsin başka, ne koca ne eş
Ne çocuk, ne abla, ne de bir kardeş
Köpekler bu yüzden, ellerde gezer
Yolcular bu yüzden pislikten bezer
Bireysellik öyle sarmış her yanı
Yalnız kalmış Avrupa’nın insanı
Amsterdam, 2016
Korona hikayemiz:
Yaş (doğum) günleri kutlamayı hiç sevmem. Bu bana hep hayatı merasimleştirmek gibi gelir. Her hafta sonu birinin yaş gününü kutlamaya gitmekten sıkıldıklarını gördüğüm insanları gördükçe böyle bir adetim olmadığı için kendimi kutlarım. Bundan sadece peygamberin doğum gününü kutlamayı hariç tutarım çünkü onun anlamı bir başkadır. Bir de 12 yaşına kadar çocukların 70 yaşından sonra ihtiyarların yaş günlerini kutlamanın onlara bir iyilik yapmak olduğunu, sevinçlerine katılmak gerektiğini kabul ederim. Bu yıl (nüfus yaşım değil de) gerçek yaşım 70’şe geldiği için ilk defa 70. Yaş günümü kutlamak istedim ve bunu çocuklarımla beraber kutlamak istediğim için dört yıl önce emekli olup döndüğüm yurtdışına tekrar çıkmam gerekli oldu. Çıkmaz olaydım mı desem, iyi ki çıkmışım yoksa bu zor günlerde çocuklarımın yanında olamazdım mı desem bilemedim ama Hollanda’ya gittikten ( 9 mart) bir gün sonra hava alanları kapandı. Hem milletlerarası hem şehirler arası yolculuk yasağı geldi. Sebep Çin’den çıkıp kısa zamanda bütün dünyaya yayılan öldürücü bir virüsün çıkışı: Korona-19. Yıl 2020, ay Mart ayı.
Kaldık mı Hollanda’da ev hapsinde. Üç hafta, beş hafta derken altıncı haftada canımızı Türkiye’ye zor attık. O da yurtdışında olanlar için özel olarak acil gönderilen THY uçağı sayesinde. Ama bunun da bedeli Türkiye’ye gelince nerede olursa orada 14 gün karantina’da kalmak sonra da oradan memlekete gelince 14 gün de evde karantinada kalmaktı.
Bir an önce Türkiye’ye gitmek için müracaat ettiğim Amsterdam Türkiye Konsolosluğu bize birkaç gün içinde aşağıdaki sözleşmeyi imzalamamız için gönderdi. Başka da çaremiz yoktu. Hemen imzaladık.
Taahhütname:
COVID-19 salgını nedeniyle uçuşların durdurulduğu ülkelerde Türkiye’ye ulaşımımı teminen planlanan charter seferleriyle, kendi irademle Amsterdam şehrinden ayrılarak, Türkiye’ye dönmeyi kabul ediyorum.
Uçakta ve Türkiye’ye girişimde karantina dahil Türkiye Cumhuriyeti makamlarının alacağı her türlü tedbire uyacağımı taahhüt ederim.
Adı:
Soyadı:
Uyruğu:
Tarih: 14.04.2020
İmza:
İşte bizim (Yurtdışı) korona hikayemiz böyle başladı. 9 Mart’ta hem çocukları görmek, hem de torunların doğumu için önceden oraya gitmiş olan hanımı almak için gittiğim Hollanda’dan dönüşte Amsterdam’dan 22 Mayıs’ta kalkan THY uçağı bizi üç-dört saat sonra Muğla Dalaman hava alanına bıraktı. Bıraktı ama uçak yere iner inmez ‘kimse yerinden kalkmasın pasaport ve sağlık kontrolleriniz (sizi dışarıda yormamak için) içeride, uçakta, yapılacaktır’ anonsu yapıldı. Zaten aç-susuz balık istifi geçirdiğimiz yolculuğa bir-iki saat de uçağın içinde beklemek eklenince herkes epey sıkıştı ve sıkıldı. Herkesin ağızlıkları takılı da olsa, bir buçuk metrelik sosyal mesafeyi korumak uçak içinde maalesef mümkün olmadı. Bir uçağa 345 kişi doldurulunca herkes normal şekilde yan yana oturtuldu. Nihayet dışarı çıktığımızda alışık olmadığımız bir şekilde bütün bavulların dışarıya dizilmiş olduğunu gördük ve bavulunu bulan, az ileride yolcuları bekleyen otobüslere koştu. 345 kişi için tam 15 otobüs Dalaman Hava alanından bizi Denizli’ye götürmek için bekliyordu. Bir şöför’ün dediğine göre onlar oraya sabah 9’da gelmişlerdi. Bizi akşam 5’te aldılar ama bir saat de kalkmadan önce otobüslerde bekletildik nedense. Sonra Denizli’ye hareket başladı. Normalde 3-4 saatlik yol 6-7 saat sürdü. Çünkü yolda yok polis kontrölü, yok ambulans bekleyişi, yok wc. İhtiyaç molası derken 15 otobüsün birden durup kalkışı epey zaman aldı. Elimize sıkıştırılan bir sandviç ve suyla bu uzun yolculuk da bitti ama biz de epey bittik tabi. Nihayet Denizli’de bir öğrenci yurdunun kapısına 15 otobüs yığıldı. Yığıldı ama bir saat de orada otobüs içinde bekletildik mi. Artık homurtular, ah’lar, of’lar başladı ve bir yolcu patladı: ‘Bu ne yahu, bu içerdekiler de insan insan’ diye bağırmaya başlayınca aha kavga çıktı çıkacak derken kapılar açıldı, yerdeyiz. Hızlıca odalarımıza ulaştırıldık. Ama saat da gece 12’yi buldu. Yarım saat sonra odamıza getirilen çorbayı içip dört kişilik öğrenci yataklarından (hanımla) bize ayrılmış olan ikisine yattık. Aşağıdaki bir düzine şiir’in çoğu da burada geçen 14 günlük karantinanın hatırası oldu.
Burası Denizli Akşit öğrenci yurdu idi. 22 Nisan- 6 Mayıs 2020'de burada 14 gūn karantinada kaldık. Günde üç öğün yemekle diş macunumuza varana kadar her şey hazırlanmıştı. Devletmiz sağolsun. Avrupa’da insanlar hastanelere bile kabul edilmezken bize devlet öğrenci yurtlarını tahsis ediyordu hemde tam kadro elemanlarla. Buradaki kadroda bir yurt müdürü, iki polis, dört güvenlikçi, 14 işci, altı aşçı, bir doktor ve bir hemşire vardı. Doktor ve hemşireler sabah akşam ateş ölmeye geldiler. İlave yiyecek vs. ısmarlamak cumartesi-Pazar görevlilerin de dışarı çıkış yasağı nedeniyle hemen mümkün olmasa da diğer günlerde mümkün oldu. Bakım, itina, değişik programlar gurur verici bir şekilde icra edildi. Görevlileri, devletimizi candan kutladık, alkışladık. Hele ikinci günkü 23 Nisan bayramı nedeniyle herkesin bayraklarla pencerelerden dışarıdaki iştiklal marşına ve devamındaki programa katılmaları muhteşemdi. Burada Türkiyem şarkısı hep beraber söylenirken boğazım düğümlendi, geri çekilip ağladım. Yaban ellerde kalmadan Vatana kavuşmak ve bunun şarkısını terennüm etmek bambaşka bir duygu, bambaşka bir gurur. Holanda’da iken özellikle köyüm’ü de çok özlemiştim. Orada bize bu son altı hafta 6 ay gibi geldi. Çünkü torunları görmeye gitmiştik ama korona tehlikesi olunca onları bile birkaç günden daha fazla göremedik. Alış veriş dışında dışarı da çıkamayınca üç kişilik bir evde sıkışıp kaldık. Bizi en çok endişelendiren de gurbet elde koronaya yakalanma riski idi. Tek güvencemiz Allah’a sığınmak, tek tesellimiz çocukların yanında olmak ve tek meşgalemiz hiçbir şey olmamış gibi okuyup yazmaya devam etmekti. En son üzerinde çalıştığım bir kitabı bitirip son bir kontrolünü yapmak bana bu dönemde bir ilaç gibi geldi ama bu da memleket hasretini gidermeye yetmedi. Bu nedenle araya giren duyguları da satırlara dökmeyi ihmal etmedik. İşte bizim korona hikayemiz bu idi.
Bugün itibariyle dünyada vaka sayısı altı milyonu geçti. İşte bugün 5 Haziran 2020 itibariyle rakamlar:
TÜRKİYE TOPLAM VAKA SAYISI
‘Türkiye'de son 24 saatte 1429 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 19 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 182 bin 727, can kaybı 4 bin 861 oldu’.
https://www.milliyet.com.tr/galeri/son-dakika-corona-virus-boyle-bulasiyor-iste-carpici-veriler-6239174/24, Son Güncelleme: 19 Haziran 2020 - 12:55
Korona 1 : Köyūm
Çok özledim seni uzaktan beri
Kaldım şu kurbette dönemem geri
Kurbette bulunmaz bir mezar yeri
Sana dönmek nasip değilse köyūm
Bir korona cıktı salgın dediler
Herkes bu illetten yılgın dediler
Kapıda beklermiş bizi kediler
Şu sayılı gūnler bir gelse köyūm
Fındıklar yeşerdi çiçekler açtı
Tadı yok hayatın keyfimiz kaçtı
Son uçak farkında olmadan uçtu
Bir ek sefer bari koyulsa köyūm
Uçaklar kalkmıyor yollar kapalı
Özledik köydeki arı’yı balı
Ellerim duada gözlerim dolu
Sesim uzaklardan duyulsa köyūm
Amsterdam, 13 Nisan 2020
Korona 2: Karantina
Yıl 2020'de çıktı geldi korona,
Bizi Allah kurtarsın kurtarmaz karantina !
Odam onbeş adım seccadem yerde,
Her gūn beşbin adım gözūm göklerde.
Suyumuz kaynadı çayımız hazır,
Bu sabah ilk defa kalbimde huzur.
Bir günlūk yolculuk dün Hollanda'dan,
Bir uçağa bindik tâ Amsterdam’dan.
343 kişiyle hınca hınç dolu uçak,
Korktuk aha şimdi korona bulaşacak.
Ūç-dõrt saat havada asılı kaldık,
Yemeden içmeden, Muğlaya daldık.
Yerde uçakta da uzun bir kontrol,
İnsanlar daraldı oturmak da zor.
15 otobüs var bizi bekleyen,
Hoş geldiniz anavatana diyen
Hepsi de peş peşe yarış ediyor,
Polis, AFAD dahil önden gidiyor
Ūç saatlik güzergah çok uzun sūrdü,
Dışarı çıkmak yok beller būkūldū.
İhtiyaç molası vermedi AFAD,
Sıkıştık içerde bu da bir âfâd !
Yapmayın etmeyin çoluk çocuk var,
Bir on dakka verin hepsi bu kadar.
Bir yolcu son anda artık patladı,
Biz de bir insanız deyip zıpladı.
Ūç saat dõrt saat biz de patladık,
Otobūs durunca yola atladık.
Durdukları yerde iki wc.var,
300 yolcu burda nasıl, ne yapar !
Erkekler dağaldı yol kenarına,
Kadınlar kuyrukta, korku korona.
Neticede geldik yurda yerleştik,
Gece 12'de bir çorba içtik.
Her şey ayarlanmış odalar temiz,
Avrupa’dan güzel bizim ülkemiz.
Sıcak bir ilgi var yoğun bir çaba,
Hangi ūlkede var bunlar acaba !
Ah ne kadar gūzel bedava hayat,
Bazen çok tatlıdır bazen çok bayat.
İnsanımız gūzel sıcaktır ancak,
Bekle ki sesleri bir kısılacak.
Yan oda da sesler sanki içerde,
Duvar duvar değil izole nerde !
Bunu dūşūnen yok sosyallik sıfır,
Ellerde telefon işleri gırgır !
Nasıl geçer burda bilmem 14 gün,
Bugün birinci gün, daha geldik dūn.
Aşağıdan bir ses yukarıdan ses,
Sizi dinlemeye mecbur mu herkes !
Yorgunuz, argınız dinlenmek lazım,
Şimdilik bu kadar bitti bu yazım.
23 Nisan 2020
Denizli Akşit Öğrenci Yurdu
Korona 3: Ders
Kendisinde deniz yok, isminde bir sır gizli,
Şimdi sana misafir ha bu Karadenizli.
Denizli’nin dağları dağ değil taş duvarlar,
Duvarların ardında saf tutmuş koronalar.
Bak içerde sıkıştık dışarı çıkmak yasak,
Ah bir hasta olmadan buradan bir kurtulsak.
Bir daha görsek seni Karadeniz çırpınsan,
Senin şarkını burda dinlerken ağlar insan.
Dün akşam saat dokuz, ona biz selam durduk,
Bayrağımız altında marşımızı okuduk.
Gözlerimiz yaşardı, coştu içimde bir his,
Ne zaman kalkar yurdun üstünden şu kirli sis.
Bundan iki ay önce uçak kalkmadı pistten,
Ordu hava alanı görünmüyordu sisten.
Bu bir işaret idi biz onu anlamadık,
Bir sonraki uçaktan yine bir bilet aldık.
Görmek istedik sanki Hollanda’nın yüzünü,
Tekrar çektik gurbette unutulmaz hüznünü.
İlk uçağı kaçırdık 17 Nisan idi
Bir ay sonraki uçak dopdolu insan idi.
345 kişiyle hınca hınç doldu uçak,
Korana yer aradı bizden öte kaçacak.
Üç-dört saat sonrası indik mi Dalaman'a,
Altı saat sonra da girdik devlet yurduna.
Odam tam onbeş adım bu sabah adımladım,
Günlük talim ederiz en az üç-beş bin adım.
Önümüzde bir bahçe fıskiyesi bile var,
Dışarı çıkmak yasak karantina diyorlar.
Günde üç öğün yemek, ye yat dolaş içerde,
Burda her şey güzel de evdeki rahat nerde.
Bir çay içmek bile zor, bardak tabak plastik,
Korkumuz hep korona, yerleri tekrar sildik.
Bugün 23 Nisan çocuklar evde kaldı,
Nerde eski bayramlar o şenlik nerde kaldı !
Dünya kasıp kavruldu bir virüsün yüzünden,
Doğrudur bu cezayı dünya hakketti dünden.
Her yerde bir kan, zulüm, insanlar azgınlaştı,
Sade insanlar değil, devletler sınır aştı.
Amerika Irakta on binleri öldürdü,
Çin devleti uzakta nice ocak söndürdü.
Doğu Türkistan başta kan ağladı Myammar,
Kim duydu kim işitti bu kadar katliam var.
Allah gönderdi şimdi gökten başka bir ordu,
Suçlu suçsuz demedi virüs her yeri vurdu.
Bela bir kez gelince sade bir yere gelmez,
Her yere bir gelir ki kimse nedendir bilmez.
Asya’sı, Amerika’sı işte karıştı birden,
Bilemediler virüs gökten mi geldi nerden.
Virüs öyle geldi ki sığmadı Çin seddine,
Bütün dünyayı sardı görünmeyen cin mi ne?
Öyle bir çarpıyor ki tam da cin çarpar gibi,
İnsan öyle korkar ki cinlerden korkar gibi.
Ne cindir ne şeytandır her şey bir korkudandır,
Çin'den çıktı ya virüs o da bir vurgundadır.
Hey korona korona bir ders verdin ki bana,
Sen de bir imtihansın senden bir ders alana.
Allah bir daha böyle korona göstermesin,
Verecekse devlete asla zeval vermesin.
24 Nisan 2020 Denizli Akşit Öğrenci Yurdu
Korona 4 : Bu korona nerden çıktı?
Abdest alın almadınız
Namaz kılın kılmadınız
Temiz olun olmadınız
Bu korona nerden çıktı !
Melek dedik yok dediniz
Şeytan dedik çok dediniz
Allah dedik ıh dediniz
Bu korona nerden çıktı !
Bu korana Çin'den çıktı
Çin çoktandır dinden çıktı
Tūrkistanlı neler çekti
Bu korona ondan çıktı
İnsanlar çok azgınlaştı
Mülteciler yola düştü
Güçlüler haddini aştı
Bu korona ordan çıktı
Bakın Allah ne büyükmüş
Korona tozdan küçükmüş
Hepimizi eve tıktı
Bu korana neden çıktı !
Ne gökten ne yerden çıktı
Bu korana birden çıktı
Çerden çöpten kirden çıktı
Bu korona nerden çıktı
Ne cami kaldı ne cuma
Hayat felç insanlar koma
Nerden gittim Amsterdam'a
Bu korona birden çıktı
Amsterdam, 23.03.2020
Korona 5 : Kıyamet
Açtım Kur'anı baktım
Var mı yok mu korona
19 rakamı var
Mucize arayana
Kur'ana bak şeyh Recep
Dâbbetül arz mı acep
Yoksa bir 'sayha' mıdır
Kıyameti sorana
Yaklaştıysa kıyamet
Belki bu da alamet
Getirmezsek nedamet
Çıkar gelir korona
Koronadan çok korkmam
Ölsem kafaya takmam
Hastalıktan korkarım
Dışarıya pek çıkmam
14 gūn karantina
Burda çok geldi bana
Köyüme gidiyorum
Kõyler hep karantina
Denizli, 5 mayıs 2020
Korona 6 : Destan
Bir korona çıktı uzak doğudan
Kıtadan kıtaya akın eyledi
Onbinler yūzbinler öldū korkudan
Uzakları bize yakın eyledi
Camiler boşaldı cumalar bitti
Cenazeler ūç-beş kişiyle gitti
Bu kadar korku da herkese yetti
Hiç kimse böyle bir olay gõrmedi
Sokaklar sepsessiz şehirler ıssız
İnsanlar bunaldı çoğu da işsiz
Kurbette olanlar kaldılar õksūz
İnsanlar köylere akın eyledi
Öyle bir ibret ki büyük mü büyük
Herkesin belini kıracak bir yük
Korona yollayan Allah çok büyük
Bize kõtülükten sakının dedi.
Denizli, 4 Nisan 2020
Korona 7 : Kalın Sağlıkla
Buradan bir şair geçti
Pirsu'lardan bir su içti
Hollanda'dan uçak uçtu
Koronadan kaçıp geldik sağlıkla
Denizliye gelip girdik bir yurda
14 gūn bizimle kaldınız burda
Oruç bile tuttuk kalktık sahurda
Õzel müezzinler kalın sağlıkla
Biz misafir geldik sizler gittiniz
Odanızı bize teslim ettiniz
Sizlere de çok teşekkür ederiz
Burda õğrenciler kalın sağlıkla
Sağlık kıymetini sağlamlar bilmez
Hastalık gelince acılar dinmez
Bunca çalışanın hakkı ödenmez
Burada kalanlar kalın sağlıkla
Çalışmak kuldandır, mükâfât Hakk'tan
Yoruldunuz gece gündüz koşmaktan
Akşam sabah bizden ateş almaktan
Bıkmayan doktorlar kalın sağlıkla
Aşcısı işcisi bizimle hapis
Biz yattık her şeyi getirdiniz siz
Varolsun sağ olsun şu devletimiz
Amiri, memuru kalın sağlıkla
Ne istedik ise hep gönderdiniz
Bize õzel bir de demlik verdiniz
345 kişiyle ilgilendiniz
Var olun müdürüm kalın sağlıkla
Her şey mükemmeldi her şey tas tamam
O kadar memnunuz ki anlatamam
Anlamadık nasıl geçti bu zaman
Karantina bitti kalın sağlıkla
Denizli, 1 Mayıs 2020, Akşit öģrenci yurdu.
Korona 8 : Yolculuk
Karadeniz masmavi
Görünmez diğer ucu
İçsen içilmez suyu
Hem tuzludur hem acı
Ne acılar gördük biz
Ne denizlerden geçtik
Deniz gibi acıyı
Bir kaç solukta içtik
Denizli’den yol aldık
İşte burası Gerze
Amasyadan Samsundan
Geliriz geze geze
Dolaştık geldik yine
Avrupayı Asyayı
Görmek gerekmez artık
Terkettik Avrasyayı
Bir korona yūzūnden
Çektik nice ızdırap
Gõzler melil ve mahzun
Gõnüller oldu harap
İki aydır yollarda
Evlerde kaldık hapis
Bütūn dünya hapiste
Değiliz sadece biz
Bize bu kadar yetti
Artık yurtdışı yasak
Şu korona geçse de
Biz de bir akıllansak
Varsak bir kõyümüze
Bizim orası tepe
Tepede yatacağım
Toprağı öpe öpe
6 mayıs 2020
Samsun-Sinop yolu. Bizi Denizli’den bizi getiren otobüsümüz
Sinop Gerzeye bir yolcu bıraktı. Ünye’ye gidiyoruz.
Saat 15.00
Korona 9 : Karantina2
Ayak bastık ya yurda
Ramazanda sahurda
14 gün karantina
Bitti 14'de burda
Bu akşam eve geldik
Bu anı çok özledik
Yine burda bu sabah
Tekrar ezan dinledik
Hamdettik Rabbimize
Bunu gösterdi bize
Sağlık sıhhatlar versin
Dileriz cümlemize
Domatesli, soğanlı
Peynirli, yumurtalı
Bir menemen yapmışım
Menemenin kralı
Oruç tutmakta ne var
Bu sahur yemeğiyle
İnsanın her yaptığı
Güzel, kendi eliyle
Ünye, 7 Mayıs 2020
Korona 10: Karadeniz
Burası Karadeniz
Kenarında bendeniz
Deniz sakin su temiz
İşte gūzel Ūnyemiz
Bugün gūnlerden pazar
Bir on mayıs günündeyiz
üç-beş saat vaktimiz var
Bugün serbest gezmemiz
Bu ikinci karantina
Tam bir aydır içerdeyiz
Gittik geldik yurtdışına
Şimdi artık ünye’deyiz
Karagünler geldi geçti
Bizde artık bir dedeyiz
Karagūller yeşilleşti
Çok yakında köylerdeyiz
Ünye-sahil, 10 Mayıs 2020
Korona11 : Hasret
Hasret gittim denizine
Gidip geldim bir izine
İki aydır nemlekette
Yeni çıktık gün yüzūne
Menekşeler çiçek açmış
Elvan elvan koku saçmış
Kuşlar yuvasından uçmuş
Dağılmışlar gök yüzüne
Leylekler uçar havada
Yumurtaları yuvada
Her yer yeşile bürünmüş
Bir canlılık var doğada
ünye-sahil 10 Mayıs 2020
Korona 12: Yorgunluk
Evime kavuşturdu beni nevigasyonum
İnternete gerek yok, olmaz başka bir konum
Şöyle bir uzanacak, yorgunluğum çıkacak
Dışarda oturacak var güzel bir balkonum
Arılarım dışarda, bal yapıyor kovanda
Bir elim ekmeğimde diğeri de soğanda
Süt gelecek inekten komşum onu sağanda
Allah hayır eylesin nasıl olacak sonum
Dünyayı bir korona nasıl kastı-kavurdu
Bilinmiyor dünyaya bu tuzağı kim kurdu
Çin'i Amerikası dünyayı sallıyordu
Şimdi sallanıyorlar zorlaştıkça solunum
Bugün bir hafta sonu kapat nevigasyonu
Dışarı çıkış yasak kimse kullanmaz onu
Ne tatil var, ne piknik bu ne sondur ne de ilk
Vucudum yol yorgunu ben de artık yorgunum
ünye, 9 Mayıs 2020
Korona 13: Köyüm
Çıktı bir ek sefer dūştūk yollara
Allah yardım etsin hasta kullara
Yine nasip oldu geldik burlara
Dūnyadan gūzeldir gūzeldir köyūm
Burası Tūrkiye burası vatan
Her taşın altında bir şehit yatan
Burada bir yerde yatıyor atan
Avrupadan gūzel gūzeldir köyūm
Bizi çok özlemiş köyūn kedisi
Horozların yine çıkıyor sesi
Tavuklar nasıl ki özler kūmesi
Biz de seni öyle özledik köyüm
Bir kadir gecesi kavuştuk köye
İnişten çıkıştan çıktık tepe’ye
Karantina bitti, korona geçti
Artık ne ünye’ye ne başka yere
Ünye/Çınarcık köyü, 13 Mayıs 2020
(Bu da bir dosttan gelen)
Korona 14 : Aziz dosta
Aziz dosttan geldi haber
Köyümden artık çıkmam der
Gönül dostla birlik ister
Araya girme korona
Ben olamam aziz dostsuz
Biz ezelden beri dostuz
Melhem bulamam ki onsuz
Araya girme korana
Ebubekir, Osman, Ali
Onlar da idi bir Veli
Dostu dostluk eder deli
Araya girme korona
Dostu gören göz açılır
Etrafa ışık saçılır
Dost bin değil bir seçilir
Araya girme korona
Dostsuz dünyayı neyleyim
İçimden geldi söyleyim
Dost ölmesin ben öleyim
Dostlara gitme korona
Veli Yücesan, 24 Mayıs 2020, Arnhem
Zarar etmezsin
Ne emredilmişse dini açıdan
Onu yap hiç korkma zarar etmezsin
Kurtulmak istersen elem acıdan
Yasaklanandan kaç zarar etmezsin
Namaz kıl denmişse namazını kıl
Onun faydasına eremez akıl
Şeytana takılma Allah'a takıl
Ne derse onu yap zarar etmezsin
.
Oruç tut diyorsa orucunu tut
Durmadan yiyorsan sağlığı unut
Yaşamaya dair varsa bir umut
Ölmeyi deneme zarar etmezsin
Hayatı yaratan daima Hay'dır
Hayat her canlıya verilmiş paydır
Bir şeyi yapmak zor yıkmak kolaydır
Yapmayı denersen zarar etmezsin
Ünye, 24 Mayıs 2020
DÖRTLÜKLER
Hayat
Hayat yürüyen bir merdiven gibi
Kah çıkışlı, kah düz, kah da inişli
Hep ileri vites gidiş yok geri
Seni de beni de çeker bir dişli
Amsterdam, 8 Aralık 2016
Gitme zamanı
Gelir bir gün ölümü tatma zamanı
Gideceğiz tam da ötme zamanı
Bu kadar günahı yaptıktan sonra
Son kez tövbe edip gitme zamanı
Amsterdam, 24 Nisan 2014
Kadir gecesi
Kadir’ler gelir geçer kadrini bilemeyiz
Hızır’lar gelir geçer kabrini bulamayız
Kim bilir kimdir Hızır, hangi gece kadirdir
‘Sen herkesi bir Hızır, her geceyi kadir bil’
Amsterdam, 4 Agust.2013
Sanat
Haşa, ben Allah’ı gördüm
Bir tavusun kanadında
Desem inanılmaz amma
O da vardır sanatında
Amsterdam 13 Mart 2016
Şeytan ve Melek
İçinde hem şeytan hem de melek var
Sen şeytanı bırak meleği dinle
Yaptığın her şeyi gözetliyorlar
Gel şimdiden dost ol sen meleğinle
Amsterdam, 3 Şubat 2017
Eloğlu
Oğulların bel oğludur
Damatların el oğlu
Oğlun gelinle gidince
O da olur eloğlu
Kader
Kızın gider oğlun gider
Olursun valide, peder
Hayatta yalınız kalınca
Bilemezsin bu mu kader
Kuş
Oğlun gider kızın kaçar
Anne baba kalır naçar
Kader işte buna derler
Günü gelen her kuş uçar
Amsterdam, Ekim 2015
Düğün
Alırsın bir aile edersin ona meyil
İyi düşün öyle al evlenmek şaka değil
Şıp sevdim şıp bayıldım deme de kendine gel
Neslin nesline çeker, hep terbiyeyle değil
Amsterdam, 9 Ekim 2015
İş
İş bitti stres bitti
Kafaya mı takalım
Artık ecel gelmeden
Yaşamaya bakalım
Son istek
Bir gün selâm verilir,
Dostlar gelsin beklerim
Haklar helal edilir
Sızlamaz kemiklerim
Amsterdam, 13 Şubat 2011
Haram
Olmasın dünyada hiç malım param
Girmesin kursağımdan bir lokma haram
Sağlığım huzurum yerinde olsun
Gerisini sormam hiç de aramam
Bekçi
Bir şeye benim deme
Ne senindir ne benim
Biz sadece bekçiyiz
Bekçiyiz, canım benim
Ölüm
Çeker alır üstünden her yükünü derdini
Beklenmedik bir anda dostum ölüm geldi mi
Veda bile etmeden çekip gidersin bir gün
Mezarlıkta bulursun artık sen de kendini
Nafile
Bir kere picikip kaçınca uykun
Gözlerini sıkıp durma yatakta
Bir abdest al önce değişsin duygun
Ne feyizler var bak iki rekâtta
Amsterdam 12 Şubat.2015
Kaza-kader
Bitmez bu dünyanın derdi telaşı
Görünmez kazanın yoktur bir yaşı
Kazayla kaderi biz ayırsak da
Onu birleştirir bir mezar taşı
25.03.2017
Yazı-tura
Kiminin ömrü geçer boş dura boş dura
Kiminin ömrü biter koştura koştura
Ne çok koşmak gerekir bu hayatta ne durmak
Ne de oynamak lazım hayatla yazı-tura
Hollanda
Atlarıyla itleriyle kestiler yolumuzu
Durdurup Bakan’ları kırdılar kolumuzu
Hey Avrupa Avrupa sen bizi tuttun topa
Çok uzun çalım attın sana lazım bir sopa
12 Mart 2017
Ömür
Ömür geçer bu hayatta
Ha kayıkta, ha bir yatta
Kimi zevki sefadadır
Kimi de her gün feryatta
Ünye, 9 Mart 2018
Dūnya
Dünyayı seyrettim yüksek bir yerden
Bazen gök kubbeden bazen tepeden
İki gram gelmez dünyanın yükü
Dünyanın dışından bakılan yerden
Ünye, 22 Mayıs 2018
Müslüman Bir Kız
Başörtüsü başında daha 14 yaşında
Bir elinde sigara bir eli oynaşında!
Ne onun günahını örtebilir bir örtü
Ne örtüden vaz geçer, ne bırakır flörtü!
Ünye Sahili, 7 Nisan 2018
Şükür
Ne gelirse başa, gelir meraktan
Ayak değse taşa, o bile Hak’tan
Taşa vursa ayak sorma bu niçin
‘Şükret bir ayağın olduğu için’
Amsterdam, 29 Haziran 2016
Barış
Dünyada her savaş boğaz savaşı
Ya petrol, ya maden, ya gaz savaşı
Savaşlara bunca taraftar varken
Kim kaybetmiş ki biz bulak barışı
Ünye, 17 Nisan 2018
Teselli
Bizim tek tesellimiz, inanmaktır Allah’a
İnanmadık başka bir ne God’a ne ilah’a
Biz de ümitsizlik yok, ümidimiz cennettir
Ona hazırlanmamak bize göre cinnettir
23 Mayıs 2020
BAYILDIM
Başım yere vurdu benim
Kalbim sanki durdu benim
Dünyam bir an altüst oldu
Yere yığıldı bedenim
Bayılıp düşmüşüm yere
Girip çıktım bir kabir’e
N’oldu da birdenbire
Benzim nasıl soldu benim
Dönemedim ya sılaya
Ha bu aya ha bu yıla
Gittim oturdum helaya
Orda kafam döndü benim
Kalkıp oturdum bir yere
Elimi açtım göklere
Dua ettim Yücelere
Dost yanımda durdu benim
Geldim 65 yaşıma
Gurbetlik vurdu başıma
Yazsınlar mezar taşıma
Emeklilik doldu benim
Amsterdam, 9 Mart 2015
Yayılırız
Önce bayılır ayılır
Sonra yola koyuluruz
Mesafeler çoğaldıkça
Ne görür ne duyuluruz
Bir mal biriktirir gibi
Toplarız ilmi bilgiyi
Göremiyorsak ilgiyi
Sanki boşa yoruluruz
Varlığımız yokluğumuz
Açlığımız tokluğumuz
Karanlıklar aklığımız
Renk renk olur yayılırız
Amsterdam, 10 Mart 2015
Balkanlar
Bin acı, ıstırap şu Balkanlarda
Savaş, entrikayla giden canlarda
Geri kalanlara şimdi oralarda
Yok olan tarihin taşları kaldı
Nerde Osmanlı’nın Akif’in yurdu
Bunca kargaşayı kimler doğurdu
Hadi karşıdaki dinsiz, gavurdu
Müslüman onlara nasıl inandı
Dağıldık bir tespih tanesi gibi
Kovulduk hepimiz bir asi gibi
Savrulduk dünyanın dört bucağına
Canımız can değil, bir patlıcandı
Balkanlar Balkanlar kanlı Balkanlar
Bankanlar ölü ve canlı Balkanlar
Kime yaramış şu dökülen kanlar
Yandı Balkanlara kalbimiz yandı
Amsterdam 27 Mayıs 2016
Bir asır önce kaybettiğimiz Balkanların hatırasına.
Safranbolu
Eski konaklar, evler
Eski hamamlar orda
Yeniden donatmışlar
Eski çarşıyı burda
Eski cami önünde
Güneş saatleri var
Kahvesi dövme kahve
Külde kaynatıyorlar
Havası iklimi hoş
Eski çarşı epey boş
Bu sene turist çok az
Darbe, turizmi vurmuş
Konakta konakladık
Çarşıyı bir yokladık
Bütün gece tur atıp
Dinlendik, yorulmadık
Safranbolu safrandan
Adını almış ondan
Her yanı safran dolu
Bir yer Anadolu’dan
Safranbolu, 29 Temmuz 2016 Gezimizden.
Endülüs’te bir heykel
Altta secdede bir baş
Üstünde iki ayyaş
Biri oturmuş, haçlı
Öbürü uzun saçlı
Hotelli bir yahudi
İspanya’da müzede
Facebooka koymuşlar
Bir mesaj var bize de
Müslüman bir doğrulsa
Kalksa başı secdeden
Savuracak onları
Atacak seccadeden
Gidecekler sırtüstü
Haçlı ile hotelli
Secde çok uzun sürmez
Kalkacaktır besbelli
Kaybettik Endülüs’ü
Kapandık seccadeye
Çıktılar sırtımıza
Bizim, müslüman diye
Haydi kaldır müslüman
Kaldır ki şu başını
Başına yık onların
Şu dikili taşını
Yık ki görsünler artık
Çok uyumaz müslüman
Dağları yarar geçer
Onda varken bu iman
Dünya biliyor elbet
Gücünü bu imanın
Yeter artık sırtında
Tepinmek Müslümanın
Bir haçlı, bir yahudi
Bunlar hep böyle idi
Müslümanın sırtına
İkisi birden bindi
Şimdi devir değişti
Uyanıyor müslüman
İşte Arap dünyası
Türk’ü arıyor her an
Yemen’de, Suriye’de
Irak’ta, Kahire’de
Duracaklar yanyana
Vuracaklar düşmana
Dağılacak hainler
Gelecek eski günler
Koca dev uyanacak
Büyük birlik kuracak
Doğacak bu güneşin
Adı İslam olacak
İnsanlık uyanacak
İnsanlık kurtulacak
Amsterdam 15 Şubat 2106
ŞAHISLAR
Babacığım
Çürüdü toprak oldu
Yakındı ırak oldu
Görmeyeli çok oldu
Babacığım babacığım
Kan oldu aktı yaşım
Gözlerim çanak oldu
Daha çok gençken yaşım
Saçım haçan ak oldu
Bitmez bu yürek acım
Ağlar kardeşim bacım
Canım benim baş tacım
Babacığım babacığım
Amsterdam/Hollanda, 1983 (vefatından bir yıl sonra).
Eşime
Ayrılık yaktı içimi
Unuttum derdi geçimi
Biraz daha sabret aşkım
Kavuşmak bir su içimi
Biliyorum gözlüyorsun
Dört göz ile gelişimi
Hangisi zor yolculuğun
Gidişi mi gelişi mi
Dün rüyamda gördüm seni
Bebeğin kırdı dişimi
Çok merakta koyma beni
Söyle erkek mi dişi mi
İstanbul (Haseki) 1982
Ben İstanbul’da öğrenci iken, eşimin Almanya’da kaldığı yıllarda yazıldı.
Müteveffa kız kardeşime (Fadime 1)
Seni bu gece de gördüm rüyamda
Almıştın bir bakraç yoğurt eline
Küçük bir resmini öpüp çantamda
Sana dua edip ağladım yine
Bu bir rüya idi hemen uyandım
Ellerim sıcaktı içimden yandım
Sesin çok yakından geliyor sandım
Ne olursun yine gel be Fadime
Rüya bu tez bitti konuşamadım
Uzaklardan geldim kavuşamadım
Yokluğuna hala alışamadım
Bir daha yanımda ol be Fadime
Ayranın yoğurdun tükenmezdi hiç
Öyle tutardı ki sanırdık kerpiç
Bir bardak süt verip derdin bunu iç
Ben sütsüz yoğurtsuz kaldım Fadime
Artık ne inek var ne de öküzler
Ne kedin köpeğin yolunu gözler
Geride bir mahzun dururuz bizler
Sen de ordan bizi gör be Fadime
Aktı gözyaşlarım yanaklarımdan
Çok severdim seni hem de canımdan
Şimdi uzaklaşıp gittin yanımdan
Bari rüyama sık gir be Fadime
Amsterdam 2016
Anam’ın Son Beşiğine (Fadime 2)
Bugün vefat günün bir 8 Temmuz
Daha çok genç iken öldün Fadime
Kalmadı yemeğe tadı veren tuz
Gonca bir gül gibi soldun Fadime
Babam öldü annem ağıtlar yaktı
Her sabah her akşam yollara baktı
Gidip gelemedik yollar uzaktı
Sen ona teselli oldun Fadime
Hepimizden küçük bir son beşiktin
Haneyi ayakta tutan eşiktin
Neden bizi böyle bırakıp gittin
Yüreklere ateş kodun Fadime
Çocukların bir bir geldi yanına
Zeynep’ten, Ümmü’den, Nagehanı’na
Emine Hatun’un doymadı sana
Cihan’ı, Cihad’ı yordun Fadime
Küçük bir ur çıktı adı kanserdi
Kim derdi ölürsün ama kaderdi
Rabbim seni bizden daha çok sevdi
Anne ve babanı buldun Fadime
Gözyaşımız yine sel oldu aktı
Seni sevenlerin yollara baktı
Bu ayrılık nice yürekler yaktı
Tam beş yıllık mevta oldun Fadime
Amsterdam, 8 Temmuz 2015
Yeğenim Zeyneb’e
Annen kardeşimdi sen bir yeğenim
Şimdi kalmadı hiç dön gel diyenim
Virandır bağ bahçem virandır evim
Üstünde baykuşlar öttükten sonra
Beş parmak bir değil hepsi bir değer
Hiçbiri kırmaya gelmezmiş meğer
Gam yemem ecelim gelirse eğer
Annen bir acıyla öldükten sonra
Onun ölüşüne yandı ciğerim
Onun gülüşünü hep yâd ederim
Bir gülen olur mu yüzüme benim
Annensiz bir eve döndükten sonra
Bir dayın var burda ağlar ve yazar
Ömür biter eller bir mezar kazar
Belki annen gelir yine karşılar
Ben de bir kabire girdikten sonra
Ağlayıp üzülme yanma Zeynebim,
Beni unutuyor sanma Zeynebim,
Adımı istersen anma Zeynebim,
Bu kadar uzakta kaldıktan sonra!
Dayın,
Amsterdam, 21 Nisan 2014
Not: Zeynep, genç yaşta vefat eden kız kardeşim Fadime’nin büyük kızıdır. Fadime için yazdığım bu ağıtlar beni hem yazarken hem de okurken ağlatan ağıtlardır. Bilmem başka kimleri ağlatır.
Nagiş yeğenime
Sen bir kūçük kızdın güler oynardın
Ne zamanki kızdın ağlar oynardın
Davul zurna yoksa çalar oynardın
Şimdi çok ciddidir diyorlar Nagiş
Evde iki çocuk dışarıda iş
Annelik kolay mı annelik zor iş
Hayata hiç küsme işine giriş
Tuttuğunu koparır diyorlar Nagiş
Bir annen vardı ki derdi hep işti
Genç yaşta dünyadan ahrete geçti
Yaktı içimizi ölümū seçti
Sende yakma bizi yakma be Nagiş
Korona morona vızgelir sana
Yazık etme onca kolanyağına
Ellerini normal su ile yıka
Sen gençsin kafana takma be Nagiş
Bak bu dayın şimdi kurbet ellerde
Tam kırk yıl çalıştı gecmiş yıllarda
Şimdi karantina bizi yollarda
Yakaladı yola bakma be Nagiş
Denizli, 24 Nisan 2020
Alev Alatlι'ya
Alev alev yanıyorsun
Sür atιnι Alatlι
Hasret kalmış meydan sana
Dizginleri sal-atlι
Sür atιnι meydan senin
Avrupa'ya dal atlι
Alamamış dedelerin
Gel, sen bari al atlι
Hangi rüzgâr attı seni
Eğer eski atın yeni
Ver bana da ver elini
Beni de al al-atlι
Amsterdam 2004
Bir hatıra iki şiir:
Roman dünyasının sevilen yazarι, benim gözümde Osmanlι hanımefendisi tipli Alev Alatlι’nιn elindeki sigaraya, önündeki şişeye bakιp aldanmayın, o bir derya. Kendi başına bir dünya. Keskin analizlere sahip bir Doğu-Batι uzmanι.
2004 yιlιnda ‘Kuzey Hollanda Onarιmcιlarι’ isimli bir gençlik grubunun daveti üzerine Hollanda’nın kuzey bölgesinde ormanlık bir yerdeki konakta 30-40 kişilik bir gruba konferans vermeye geldi. Ufku geniş, sakin, güler yüzlü tatlι dilli, derin ve çekici konusmasıyla hepimizi etkiledi. Sert sorulara bile tatlιlιkla, bilinçli cevaplar verdi. Doğu ve Batιyι öyle bir analiz etti ki hayretle dinlemek bir yana, duygulandım da. Serde güya biraz şairlik var ya, o şiir gibi konuşurken ben de duygularımı bir kaç kιt’aya yaydιm. Konuşmasι bitince kendimi (bir ilahiyatçι olarak) takdim edip kendisinden oracıkta kaleme aldιğιm (yukarιdaki) şu üç dörtlüğü okumam için müsaade istedim. Buyurun dedi. Ayağa kalkιp heyacanla okudum. İlgiyle dinledi ve okumamı bitirince yerinden kalkιp koşar adιmlarla yanıma geldi. ‘Ben böyle bir ilahiyatçının elini öperim’ diyerek elime sarıldı, öpmek istedi. Oldukça alçak gönüllü idi. Bir anne oğul gibi kucaklaştık.
Beş yıl sonra, bugün bu şiir tekrar gözüme takıldı. Aynı heyecanla tekrar okudum. O günkü gibi duygulandım ve hemen uzaklarι yakιn eden internete dalιp Alatlι’yι aradιm. Internet sayfasιndaki yazιlarιnι tekrar zevkle gözden geçirdim. Ne derler: dört dörtlük!
Hatıra ve övgüler genelde ölenlerin arkasından yazılır, ne yazık ki övülenin bundan hiç haberi olmaz. En iyisi ölünce arkasından söyleyip yazacağιmιzι yaşarken de gösterebilmek. İşte bu duygularla Alatlı’ya bir dört dörtlük daha yazıldı. Hakkıdır. Sayygı ve sevgilerle:
ALATLI
Ömrün uzun olsun senin
Bir daha gel Al-atlı
Hiç dert görmesin ellerin
Çal kalemi çal-atlı
Çal kalemi uzansın
Doğu-Batι uyansın
Allah için yamansın
Kalbimi çal çal-atlı
Kan tipi bir, kanιmsιn
Bir can gibi canιmsιn
Osmanlι bir kadιnsιn
Yine öyle kal-atlı
Hasret kaldık vatana
Sen gözümde bir Ana
Ya sen gel yine bana
Ya beni de al-atlı
Amsterdam, Haziran 2009
İstanbul-Haseki’den sınıf arkadaşım İ.Tüfekçi’ye
Uzaktan gelmiyor tüfek sesleri
Bayramlar seyranlar unutuldu mu?
Eski dostlar unutuyor bizleri
Rüyalarım kaçırıyor uykumu
Kaç yıl bir arada bir karedeydik
Kaç defa sınıfta öne baş eğdik
Şimdi gönüllerde bir sızı kaldı
Hatıralar kabartıyor duygumu
Nerde Savaş hocam, şak şak öterdi
Halil Gönenç sık sık 'gardaşım' derdi
Haseki günleri güzel günlerdi
İstanbul artırdı sevgi saygımı
Rüyamda görürüm özlerim seni
Yumukken görüyor gözlerim seni
Etin helal olsa közlerim seni
Sessizliğin artırıyor kaygımı
Feysbuk'lar da çıktı görüşemedik
Birkaç resim olsun bölüşemedik
Bir fıkra anlatıp gülüşemedik
Özledik Albayrak adlı Osman´ı
Gönder bir selamcık olsun Tüfekci
Vardır sende de bir dijital celpci
Yemen illerini gezip dolaştın
Kahveden vazgeçtik, yok mu salepçi
Amsterdam, 14 Şubat 2015
Mirzabeyoğlu’na
İdamlıktan müebbede
Oldun içeride dede
Kavuştun ya hürriyet'e
Gülsen de bir gülmesen de
Zehri çevirmişsin bala
Kul olmadın ki sen kula
Çıkmışsın bir uzun yola
Dönsen de bir dönmesen de
Çilelerden, tecritlerden
Kurtulup geldin iplerden
Geçenler geçmiştir serden
Versen de bir vermesen de
Bir davaya er olmuşsun
Sabreylemiş pir olmuşsun
Sen zaten hep hür olmuşsun
Ölsen de bir ölmesen de
Amsterdam 2014
İBDA-C lideri olmak suçundan, önce idama, sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Salih Mirzabeyoğlu, 22 Temmuz 2014’de tahliye edilince ilk sözü : ‘Bize zehir içirdiler, bal’a çevirdik’ oldu.
Bu şiir 22 Temmuz 2014’de onun için yazılmıştı ama artık vefat etti. Ruhu şad olsun. Ünye, 2018.
Leyla Kızım’a
Düğün Şiir’i
Leyla ile mecnunu saldık çöllere
Düşürdüler bizi dilden dillere
Biz bakar dururuz artık yollara
Seni rüyamızda görürüz Leylam
Sen artık gidersin gelmez olursun
Bizi görmeyince gülmez olursun
Ara sıra uğrar durmaz olursun
Seni biz hep arar dururuz Leylam
Sakın bakma artık dönüp geriye
Hayal kur atını sür ileriye
Artık kim kalmışsa senden geriye
Biz de onlar ile yürürüz Leylam
Leylam kanatlandı artık uçuyor
Sabrı hiç kalmadı vallah kaçıyor
Mutlu bir hayata kanat açıyor
Seni özleyerek ölürüz Leylam
Düğünün var bugün sen çok mutlusun
Dileriz her günün hep böyle olsun
Yuvasını kuran iki kuş gibi
Damat ile gelin hep mutlu osun
BABAN, 10 Ekim 2015
M.Kervancı’ya
Güle güle
Üç gündür dertleri getirdik dile
Şereftir din için çekilen çile
Biz bu yolda artık ölüme bile
Gülerek gideriz Kervancı ile
Nerden başlamışsa Hz.Adem
Vekâlet almışız bu yolda madem
Vakit az, yol uzun, dem ise bu dem
Ver elini hocam, ver güle güle
Uzakta mı kaldı yavrun, hanımın
Kim yanmaz aşkına kim vatanımın
Elini öperim hocalarımın
Haydi git Kervancım, git güle güle
Kervancı gidiyor kervana katıl
Şimşeklerden at bul, sel gibi atıl
Karşında dağ gibi duruyor batıl
Koş er meydanına, gir güle güle
Bu dava hak dava, koyulduk yola
Suçumuz, hatamız varsa affola
Burası Hollanda, binmeden sal’a
Kalkınız gidelim hep güle güle
Hollanda Din İşleri Müşaviri Mehmet Kervancı’nın Türkiye’ye dönüşü münasebetiyle son din görevlileri toplantısında yazılmıştır, Hollanda/Bergen, 1983.
ŞAZİYE
Her kandil sesini duyardım senin
Kandilimi kutlar elim öperdin
Bana en yakını idin yeğenin
Yurt dışında iken gelip-giderdin
Şimdi çok uzağa gittin gelmezsin
Ne bir ses ne de bir selam vermezsin
Her zaman gülerdin artık gülmezsin
Şimdi sıra bizde bekle Şaziye
Hanifeyle baban önden yol açtı
Annenle Emine peşinden uçtu
Dört ayda üç bacı gitti kavuştu
Bize de beklemek düştü Şaziye
Sesin kayıttadır ismin kayıtlı
Silemem listeden gülüşün tatlı
Sevgin içimdedir sanki bin katlı
Bir anda toprağa göçtü Şaziye
Senden önce gitti Arslan yeğenim
Ben de bir Arslan’ım ismimdir benim
Yerin başka idi yanımda senin
Şimdi artık neşem kaçtı Şaziye
Amcan, AK
Ünye 11 Nisan 2021
SİYASİ KONULAR
Küstah
Bu şiir o kadına
Yazık Fatma adına
Tükürsem suratına
Yeter de artar bana
Vah vah vah
Küstah mı küstah
‘İçine etti TR’nin’
Denir mi Allah
Bekle gör ne’der Allah
Gözün kör eder vallah
Dünya-âlem görmedi
Senin gibi bir küstah
Allah etmez içine
Ettirirse kıçına
Öyle bir ettirir ki
Koklataraktan sana
Adi desem hayvandan
Hakarettir hayvana
Müslüman mıdır sanmam
Benzemiyor insana
Ya sarhoştur ya deli
Sövüyor ilahına
Vardır elbet bedeli
Ağlasın günahına
Müşrik putunu yapar
Tapar kendi putuna
Mü’min döner Kâbe’ye
Şükreder Allah’ına
31.12.2021
Not: Eski bir CHP kadın kolları başkanı (F.B.) : ‘ "Bu Allah nasıl Allah ki Türkiye'nin içine etmeyi and etmiş, elçi olarak da AKP görevlendirilmiş" demiş (Takvim, 31.12.2021)
ÖZEL KONULAR
50. Yaş Şiiri
Kâh ağladın kâh güldün
Sen de bir gonca güldün
Nasıl da gelmiş geçmiş
50 yıl sanki bir gün
Taş dikilir adına
Dostlar gelir yâdına
Bakarsın etrafına
Güller dökülmüş bir gün
Bütün yarınlar bugün
Bütün günler hep bir gün
Zamanı boşa saydık
Geçmiş gelecek BİRGÜN
Yaş 60´a yaklaşırken
Zaman gelip geçer ömür eksilir
Gençliği geriye getiremezsin
Dizlerin dermanı bir gün kesilir
Dinçliği geriye getiremezsin
Yel olur başında dolanır hayal
Gerçeği geriye götüremezsin
Kalbine saplanır kalır bir olay
Ölçeği yerine getiremezsin
Kuş olup uçarken bir bir yakınlar
Göçeni geriye getiremezsin
Kapanır üstüne bütün kapılar
Geçeni geriye getiremezsin
Sιr gibi saklarsın acι anιnι
Ağιr gelir bazen götüremezsin
Boş yere sιkarken tatlι canιnι
Ömür biter nefes yetiremezsin!
Amsterdam, 20 Haziran 2009
HATIRASI:
Bugün güzel bir yaz günü. Dışarıda hava açık, biraz güneşli. Kahvaltımı yapıp koltuğa oturdum. Biraz acıyan sol başparmağıma bakarken hayalimden bütün hayatımın hikâyesi geçti. Orada bulduğum bir kâğıda hemen ilk dörtlüğü yazdım. Bir iki kelimeyi düzeltip, ikinci kιta’ya başladım ama bizim hanιm mutfaktaki tabaklarι yerine yerleştirmeye başlayınca sessizlik bozuldu, ilham kesildi. Yukarı çalışma odama çıkıp devam ettim. Beş on dakikalık bir çalışma ve birkaç kelime ve satır değişimiyle yukarιdaki dörtlükleri tamamladım. Bu notu bir şiir ne zaman ve niçin yazılır diye merak edenler için düştüm. ‘30 yaşındakiler ileri bakar, yaşι elliyi geçenler ise geriye’ demişler.
60 yaş
Yaşım oldu tam 60, vücudum hala zinde*
Kim demiş işim bitmiş, ilim ararım Çin‘de
Bir beklentim yok artık benim fani dünyadan
İsterim kalan ömrüm geçsin huzur içinde
Bir hanımla dört çocuk oldu, iyi de oldu
Dört hanımla on çocuk yapsaydık ne olurdu
Ömür dediğin ne ki, 70, 80, 90 yıl
Bize bitmeyen lazım hurilerin içinde
Kiminin ömrü geçer çadır, hasır içinde
Kiminin ömrü biter saray, kusur* içinde
Geçen bir asra* yemin niçin etmiştir Allah
Yoksa amel-i Salih*, kaldık husr* içinde
Dünya bir cennet gibi, cehennemi de vardır
Zannetme ki bu hayat burada, bu kadardır
İkinci bir hayat var, orada bizi bekler
Ebedi olan odur, ya Nâr ya nûr içinde
Amsterdam 11 Temmuz 2015
Kelimeler:
Nur: ışık
Nar: ateş, cehennem
Zinde: dinç
Asr: yüzyıl (asır suresi)
Kusur: kaleler
Ameli Salih: iyi işler
Husr: zarar, kayıp, pişmanlık
66 yaş : Dua 1
Elimde şu kitabım
İçersinde şiirler
Yürüyorum meçhûle
Gece gündüz gibiler
Sanmayın ki bunları
Yazdım bir gün gecede
50 yılda her gece
Bir ilhamla geldiler
Yaş oldu 66
Yeter artık dediler
Emekli oldun artık
Kitaplaşsın şiirler
Umarım yazılanlar
Bir şey anlatır size
Okuyup anlayanlar
Dua ederler bize
Bizden geriye kalan
Birkaç küçük eserse
Biz de dua ederiz
Okuyacak herkese
Bu ölümlü dünyadan
Biz de göçüp gideriz
Buluşuruz cennette
Tekrar selam ederiz
Not: Yaş şiirlerime konulan tarihler nüfus cüzdanımda olan resmi yaşım değil, doğal ana yaşımdır. Bu ayrı bir hikâye.
Yaş Hikayem:
Köyümüzde (Ünye/Uğurlu) 5 yıllık ilkokulu altı yılda bitirdim. Yedi yaşımızda okula gönderildik, 13 yaşında ilkokul bitti. 3-4 Sene Kur’an kursunda geçince yaş geldi 18’e. İmam Hatip Okuluna gitmeyi kafaya koydum. Ama 16 yaşından büyükleri almıyorlar. Haydi mahkemeye. Merhum Babam (Allah ondan razı olsun) ambardaki 300 kilo yıllık yiyecek mısırından sattı, mahkeme ve yol masrafı için. Ama kendi kazamız ünye’deki hakim yaşımı küçültmedi. Sen 18’de varsın dedi. Ünye’deki insaflı bir nüfüs memuru bizi başka bir kazaya yönlendirdi, çevremizdeki Kumru kazasına. Orada babamın bir akrabası hâkimi tanıyormuş. Okumak istediğimi söyleyince gelin ben hallederim demiş. Gittik. Arabayla 3-4 saatlik yol o zamanlar. Bu sefer yanımız da bir de şahit götürdük, akrabamız Mehmet Ali amcayı. Allah rahmet eylesin, yarı Gürcü, hoş sohbet bir insandı. Hâkim ona nereli olduğunu sorunca köyünün ismini yanlış söyledi. Hep bir den şaşırdık. Hâkim bey şaşırdım, yanlış söyledim diyecekti. Yalan söyledim hâkim bey dedi. Hoppala. Biz adamı şahit diye götürdük. Bu yalancı şahit olduğunu söylüyor sanki. Hâkim güldü. Sonra da sordu: Nereden biliyorsun bu çocuğun 16 yaşında olduğunu diye sorunca: ‘Bu çocuk benim oğlumla aynı yılda doğdu, oradan biliyorum hâkim bey dedi. Bu sefer galiba doğru söyledi. Hâkim de tamam dedi ve yaşımı 16 ya indirdi. Doğum 1952 olarak düzeltildi. Ben de hemen gidip o yıl yeni açılmış bulunan Samsun İmam Hatip Okuluna yazılabildim. Samsun’da 5 yıl okuduk. Çünkü beşinci sınıfında iken, Amasyada not ortalaması yüksek olanlara son sınıfı okumadan imtihan hakkı verildiğini duyduk ve sınıf arkadaşım Hasan Sencarla Amasya’ya gidip altıncı sınıfı Amasya’da okuduk. O yıl not ortalamalarımızı sekiz tutturarak aynı yıl yedinci sınıfın da imtihanlarına girmeye hak kazandık. O zamanlar İmam-Hatip Okulları 7 yıllıktı (üç yıl orta, dört yıl lise).
Ancak imtihanlar sadece Çorum’da yapılıyordu. Bu yüzden Haziran ayında Çorum’a geçtik. Orada (bir camide) sabahtan akşama bir ay daha sıkı ders çalışarak Haziran sonu yedinci sınıfın tüm derslerinden imtihanları başarıyla verdik. Netice Çorum İmam Hatip’ten mezun olduk. Böylece yaş geldi resmen 24’e. Hangisi doğal yaş ben bilemiyorum. Annem de doğduğum yılı hatırlamıyor babamda ama annem Mart dokuzunda doğduğumu biliyor. Babam askere çağrılmada kolaylık oldun diye galiba 1 Haziran yazdırmış. Bunun doğal olmadığını biliyorum. Gerisi uzun bir hayat hikayesi (bkz.Kimlik).
70 yaş şiiri : VEDA
Yaşlılık geldi kapıya
Kovdum kovdum gitmedi
Belime dizime vurdu
Bu kadarla bitmedi
Belim büküldü ikiye
Kamburlaştım yetmedi
Sargı sardım merhem sürdüm
Yine fayda etmedi
Gel mi diyor artık kabir
İşaretler geldi bir bir,
Bu kadarsa eğer takdir
Artık veda et dedi
Köy, 1 Haziran 2020
Bitmedi
Dediler ki yaşın 70
İşin bitmiş, bitmedi
Bakın 72 iki oldu
Arslan hâlâ gitmedi :)
09.09.2022 Ünye.