Mülakat I
Mülakat I
MANEVi BAKIM BİR VAAZ VE NASiHAT MESELESi DEĞiLDİR
Manevi Bakım kişiyle birebir konuşup kişilerin iç dünyalarıyla diyalog kurmalarını sağlamaktır. Bunu yapacak profesyonel manevi bakɪm görevlilerine her toplumda bȕyȕk ihtiyaç var.Ben gençlerin sunduğumuz imkanlardan yararlanmasını isterim. Çünkü bu ülkede müslümanların burayı bilen, buranın kültürünü anlayan ve böylelikle kendi toplumuna yön verebilecek mȕslȕmanlara ihtiyaҫlarɪ var”, diyen doҫent dr. Arslan Karagül 2005’den itibaren Amsterdam (VU) Ȕniversitesinde İslam İlahiyat ve Manevi Bakɪm (Geestelijke Verzorging) Görevliliği Master Eğitimi veriyor.”
Kayıt: 03.08.2012 13:39:00 Güncelleme: 03.08.2012 13:43:00
MANEVi BAKIM BİR VAAZ VE NASiHAT MESELESi DEĞiLDİR
Banu Çelik
Manevi Bakım kişiyle birebir konuşup kişilerin iç dünyalarıyla diyalog kurmalarını sağlamaktır. Bunu yapacak profesyonel manevi bakɪm görevlilerine her toplumda bȕyȕk ihtiyaç var.Ben gençlerin sunduğumuz imkanlardan yararlanmasını isterim. Çünkü bu ülkede müslümanların burayı bilen, buranın kültürünü anlayan ve böylelikle kendi toplumuna yön verebilecek mȕslȕmanlara ihtiyaҫlarɪ var”, diyen doҫent dr. Arslan Karagül 2005’den itibaren Amsterdam (VU) Ȕniversitesinde İslam İlahiyat ve Manevi Bakɪm (Geestelijke Verzorging) Görevliliği Master Eğitimi veriyor.”
Mesleğinizi seçmeye nasıl karar verdiniz?
“İlkokulu 13 yaşında bitirdim. İmam Hatip Okulu´na başlamadan önce Kur’an ve Arapça eğitimi aldım.
Kȕҫȕklȕğȕmde köyȕmȕzde namaz kıldıracak kişi çok az bulunurdu. Bundan dolayı ilkokuldan sonra babam beni Kur’an Kursu’na gönderdi. 15 yaşımdayken Teravih namazı kıldırmaya başladım. Daha o zamanlarda namaz kıldırmayı, Kur’an okumayı çok seviyordum. O yaşlarda ya siyasete girip milletvekili olmak, ya da müftü olmak istiyordum, yani daha yetkili biri olmak idealimdi. ilki olmadı fakat müftü oldum. Temel amacım milletin önüne geçip onlara hizmet vermekti. Bunu İmamlık olarak düşünürsek müftü onların başıydı, kaymakam ondan daha yetkili, milletvekili daha da çok yetkili. Ben mȕftȕlȕğe kadar uzanabildim.”
Hollanda’da hastane, hapishane ve askeriyede her din mensubunun kendi dini danɪșman ve moral desteği verenleri mevcut.
Hastanede tam olarak ne yapıyordunuz?
“Hastalara dini danışmanlık yapıyordum. Hasta ve yakɪnlarɪyle birebir konușup, dertlerini dikkatli bir șekilde dinleyerek hayatlarına anlam katmalarında, kendileriyle iҫ diyaloğa girmelerine yardımcı oluyordum. Bir de tabii vefaat etme durumunda aileye veya çocuğu olan anne babaya dini görevlerini yerine getirmede destek oluyordum. Hastalarla kontak kurmak iҫin onlarɪn durumlarɪnɪn kritik bir hal almasɪnɪ beklemek doğru değil. Zaten Manevi Bakɪm’da gaye de bu değil. Hastaneye ayak atan her hasta ister ayağı kırılsın, ister çok kötü bir hastalığı olsun, hastadır ve esasen bir kriz içerisindedir. Çünkü o hastanın dünyası değişir. Sadece onun değil ҫevresindekilerin de. Mesela bir evde biri hasta olduğunda ailenin diğer bireyleri de bunu içten hisseder. Hastanın hayatteyken hayata nasıl daha iyi tutunması gerekir, bundan sonraki hayatınɪ nasıl kurar, ailesine ve ҫevresine bu nasɪl bir etki eder. Kendi hayat tecrȕbesi (hikayesiyle) dini dȕșȕnce ve geleneği arasɪnda nasɪl bir bağ kurabilir, kimlik ve kișilik kazanɪr. Bunun da ötesinde özellikle hastanelerde ‘tɪp ahlakɪ’ denilen konularda hastaya ve hastane personeline, idaresine nasɪl ‘dini-manevi danɪșmanlɪk’ yapɪlmasɪ gerekirse onu yapɪyorduk. Buna kɪsaca ‘Manevi Bakɪm’ diyoruz. Hollanda’da hastane, hapishane ve askeriyede her din mensubunun kendi dini danɪșman ve moral desteği verenleri mevcut. Hatta bu gibi yerlerde dinli, dinsiz ‘humanist’lerin bile manevi danɪșmanlarɪ var. Bu sebeble manevi bakɪm hastalara vaaz ve nasihat etme, telkinde bulunma, namaz kɪldɪrma meselesi değil. Onlarɪn dini manevi konulardaki her tȕrlȕ ihtiyacɪnɪ giderebilme meselesi. Tabiki gerektiği yerde, isteklere bağlɪ olarak, Kur’an okumak veya beraber dua etmek de buna dahil. Ancak bu gibi istekler hastalarɪn kendinden gelmelidir. Her durumda insanlarla onlarɪn sɪkɪntɪlɪ anlarɪnda onlarɪn yanɪnda olmak, onlara ilgi gösterip değer vermenin, dertlerini paylașarak, samimi bir șekilde konușmanɪn sağlɪklarɪna kavușmalarɪnda özel bir değer ve yeri bulunmaktadɪr.”
Bu hastalarla ilgilenirken unutamadığınız olaylar oluyor mu?
“Mutlaka unutamadığım çok olaylar oluyor. Tabi hastanelerde yaşanan olayların gizlilik derecesi olduğu için herşeyi anlatamam. Meslek sɪrrɪ diye bir șey var. Genel olarak mesela kocasɪ iki evli olduğu iҫin, uzun zaman memleketinde yanlɪz kalarak hasta olanlarɪn dertleri, ҫocuğu olmadɪğɪ iҫin arayɪș iҫinde olanlarɪn sɪkɪntɪlarɪ, kȕrtaj yapma zorunda olanlarɪn sorularɪ, hastalarɪn bağlɪ olduğu makinalarɪn fișinin ҫekilip ҫekilmeme durumundaki sɪkɪntɪlar veya ҫocuklarɪ olmasɪna rağmen ziyaretcisi olmayanlar gibi bir ҫok konular var. Bu gibi sorunlarɪn gerek tɪp ahlakɪ (etiği) gerek, hastanɪn (manevi) sağlɪğɪ ve sosyal ilișkileri aҫɪsɪndan ȕzerinde konușulmasɪ gereken hususlar. Ben șahsen, yașɪ benden bȕyȕk hastalarɪn bile kendileriyle oturup uzun uzun konuștuktan sonra. ayrɪlɪrken elimi öpmek istekleriyle ҫok karșɪlaștɪm. Hele psikiyatri merkezlerine dȕșmȕș genҫ veya orta yașlɪ kadɪn ve erkeklerin durumlarɪ daha da zor, konușma ihtiyaҫlarɪ daha da ҫok (psikiyatri bölȕmleri genelde dɪșta olmasɪna rağmen Utrecht’te benim ҫalɪștɪğɪm hastanenin psikiyatri bölȕmȕ de vardɪ).
Bir de şöyle birşey var. Yurtdışında yaşayan mȕslȕman hastalar konuşmaya daha çok ihtiyac duyuyorlar. Çünkü onlar sadece hasta değil, aynɪ zamanda, ҫoğu zaman bir yabancɪ veya dil bilse de kendini böyle hissediyor. Dil bilmeyenlerin veya az bilenlerin sɪkɪntɪlarɪ daha ҫok oluyor. Maddi manevi acɪlar da buna eklenince dertler ikiye katlanıyor. Bir de buradaki aile bağlarının Türkiye’deki gibi sıkı olmamasından dolayı yanlızlık çekenler var veya hastanelerde karşılaştıkları bazɪ tatsɪz durumlardan dolayı muzdalip olanlar. Bunu ancak bu olayları yaşayanlar anlayabilir, dışarıdan anlaşılmaz. Biz özellikle dini manevi konularda yardɪmda ve destekte bulunuyoruz, telkin demiyorum, ҫȕnkȕ telkin ayrɪ bir konu. Manevi destek ayrɪ. Yoksa sadece ölüm anında kişinin yanına gidip telkinde bulunmak fazla birşey ifade etmiyor bunu da isteyenler var ama artɪk o istasyonun son durağı. Bir ara mahkumlarlada meșgul oldum ve orada ҫalɪșan mȕslȕman Manevi Bakɪm Görevlilerine de, bir Hristiyan meslektașla kurslar verdik. Diğer din ve inanҫ sahibi meslektașlardan da öğrendiğimiz ҫok șeyler oldu. İnsanlar birbirilerini mesleki sahalarda daha iyi tanɪyorlar. Kɪsaca hastaneler benim de hayata bakɪșɪmɪ epey değiștirdi. Belki (ruhen) daha ҫok olgunlaștɪm. Ben bu konuyla ilgili bu sahada 10 sene meşgul olduktan sonra şimdi Ȕniversite’de bunun eğitimini veriyor, araștɪrmasɪnɪ yapɪyorum. Yani asıl burdaki öğrencilerimizi hastahane ve hapishanedeki insanlarımıza yardımcı olabilmeleri için eğitiyoruz.
Peki bu yardımı hastalar mı yoksa hastahanemi talep ediyor?
“Hollanda’da manevi bakım hastanelerde ‘Geestelijke Verzorging’ denilen Sağlık Bakanlığı’nın sağlık kalite kanunu içerisinde yerleşmiş olan bir durum ve genel temel sağlɪk sigortasɪ kapsamɪnda yer alɪyor. Sağlık Kalite Kanunu 1996’daki son şekliyle hastanede veya hapishanede yatanların, yani 24 saatten fazla buralarda kalacak olanlarɪn istediği takdirde dini manevi yardɪm ve destekten yararlanma hakkɪ var. Hastanenin veya hapishanenin ki orduda böyle, o insanların manevi ihtiyaçlarɪnɪ giderecek şekilde onlara kanunen manevi hizmet sunumu mecburiyetini getiriyor. Hatta böyle bir dini, manevi hizmete imkan verilmediği takdirde kurumlara cezada uygulanabiliyor. Kanunda bunun özel maddesi var. Ama maalesef Hollanda’da yaşayan insanların yüzde 90’nının bu durumdan haberi olmamasından dolayı bu yardımdan yararlanamıyorlar. Yani istemesini bilmeyene bir șey verilmiyor. Bu bakɪmdan manevi bakɪmɪn bir sunmamɪ yoksa istememi meselesi olduğu tartɪșma konusudur genelde.”
Hollanda’da mevcut 100’ün ȕstȕnde hastane 800’ün üzerinde dini danışman var. Bunlarɪn sadece 8’i mȕslȕman danɪșman/imam
Peki hastane veya hapishanedeki kişi bu yardıma nasıl ulaşabilir?
“Hollanda’da bu tȕr dini-manevi hizmetler kurumlarda entegre olmuş bir vaziyettedir. Yani aslɪnda resmi Manevi Bakɪm görevlileri 14 saat hizmete hazɪr tutulabilir ve bu ҫoğu yerde böyle dȕzenlenmistir. Yani hasta veya mahkumlar istediği an idare bunu sağlamak zorundadɪr. Bȕnyelerinde henȕz bir mȕslȕman din görevlisi (Manevi Bakɪm Görevlisi) bulundurmayan hastaneler, ihtiyaҫ durumlarɪnda dɪșarɪdan, ȕcretli, imam ҫağɪrma gibi ҫözȕmlere bașvuruyorlar. Ancak dil ve kȕltȕr (hastane, hapishane iҫi dȕzen ve kurallarɪ da bilme aҫɪsɪndan bu ҫoğu zaman problem olușturuyor.). Bȕnyesinde mȕslȕman görevli ҫalɪștɪran hastanelerde ise böyle bir sɪkɪntɪ yok. Dolayısıyla hastanede veya hapishanede çalışan herhangi bir görevliden onlara ulașabilirler. Bir ҫok hastanede ve hapishanede konuyla ilgili borșürlerde, panolarda veya internet sitelerinde genel bu konuda kime nasɪl ulașɪlacağɪna dair bilgiler var. Mesela şu an Hollanda’da mevcut 100’ün ȕstȕnde hastane 800’ün üzerinde dini danışman var. Bunlarɪn sadece 8’i mȕslȕman danɪșman/imam. Hapishanelerde bu sayɪ daha fazla. Bunların çoğunluğu Katolik ve Protestan yani hristiyan, 3te biri de humanistir (humanistlerin de dinli, dinsiz, ateist gruplarɪ var). Yahudi ve Hindu’larɪn da kendi görevlileri var. Yani bir dini inancɪ olmayan insanlara bile Manevi yardım hizmeti sunuluyor zira bir dine mensup olamayanlarɪn da ‘manevi’ bir desteğe ihtiyaclarɪ oluyor. Ben 1995’te Amsterdam’da, hastanede bu ișe ilk başlayan mȕslȕman Manevi Bakɪm Görevlisi’ydim hem de Protestan bir dini temel ȕzerine kurulu bir hastanede. Șimdi ise aynɪ hastanenin Ȕniversitesindeki İslam İlahiyat Bölȕmȕ’nde görevliyim.”
Manevi Bakım kişiyle birebir konuşup kişilerin iç dünyalarıyla diyalog kurmalarını sağlamaktır. Bunu yapacak profesyonel manevi bakɪm gorevlilerine her toplumda bȕyȕk ihtyaç var.
Üniversitedeki göreviniz tam olarak nedir?
“Dediğim gibi, 1880’lerde Protestan bir dini esas ȕzerine kurulmuș ama bu gȕn artɪk din ve mezhepler arasɪ bir Ȕniversite haline gelmis Amsterdam Vrij (bağɪmsɪz) Ȕniversitesi’nde 4 mȕslȕman eğitim öğretim ȕyesinden biriyim. Hemen șuna da değineyim. Buradaki ‘bağɪmsɪz ȕniversite tabiri Tȕrkҫe’de bazen (özgȕr ȕniversite olarak da tercȕme edilerek) yanlɪș anlașɪlɪyor özel veya resmi olmayan bir ȕniversite gibi algɪlanɪyor. Bu tamamen resmi bir Ȕniversite ancak, kilise ve devlet gȕdȕmȕnden bağɪmsɪz kurulduğu iҫin vaktiyle bu ismi vermișler. Bu yanlɪș anlașɪlmasɪn . Burada șu anda bȕtȕn fakȕltelerde olduğu gibi Baҫɪlɪr denen (BA) 3 yɪllɪk akademik islam ilahiyat bölȕmȕ ile, bir ve iki yɪllɪk da, Manevi Bakɪm (Geestelijke Verzorging), Din dersi ögretmenliği (Islamitische Educatie) ve İlahiyat Araștɪrmalarɪ gibi Mastɪr Bölȕmlerimiz var ( ki buna Hollandaca olarak genelde: Religie en Levensbeschouwing, project islam deniliyor, daha fazla bilgi icin: www.vu.nl).
Manevi Bakɪm ve Ögretmenli bölȕmȕnde öğrencilerimizi gerek komünükasyon teknikleri, gerekse mesleki uygulama aҫɪsɪndan iki-ȕҫ aylɪk stajlarla da takviye ederek eğitiyoruz. Tabiki burada sadece islami dersler değil, tarih, felsefe, psikoloji gibi genel dersler de veriliyor ve öğrencilerimiz modern toplumun beklentilerine uygun bir donanɪmla yetiștiriliyor. Academik bölȕmde ise Arapҫa ve Kur’an öğretimi tabiki temel islami dersler arasɪnda. Hollanda’da da Manevi Bakɪm Görevliliği öyle amatörce yapɪlabilecek bir iş değil. Dışardan gelen bir imamın hastaneye, hapishaneye ziyarete gidip, az ҫok dil bilse bile bu ișin metod ve komünükasyon tekniklerini bilmeden ve de stajɪnɪ yapmadan buralarda istenilen șekilde faydalɪ olabilmesi mȕmkȕn değil. Bu bakɪmdan biz Hollanda’da ilk olarak 2005’ten beri resmen tanɪnmɪș bir kurum olarak, buralarda profesyonel olarak ҫalɪșabilecek elemanlar yetiștiriyoruz.
Profesyonellik sadece ilahiyat konularɪnda ehil olmakla değil, bu gibi kurumlarda mevcut timlerle uyum iҫinde, mesleki kurallara uygun bir biҫimde hizmet yȕrȕtebilmek ve oralardaki personelide eğitebilmekle ilgili bir mesele. Bu sebeble ben hastane, hapishane, ordu gibi yerlerde bugȕne kadar ҫok az mȕslȕman görevlinin ișe alɪnɪp alɪnmama konusunu bu konuda istek ve ihtiyaҫ olmayɪșɪna değil, bu iși gereği gibi yapabilecek elemanlarɪn az olușuna bağlɪyorum. Șimdi bunlar artɪk ҫoğalɪyor ve sahadaki etkinlikleri de artɪyor. Cami dɪșɪndaki bu boșluğu iyi görȕp buna profesyonel mȕslȕman görevliler yetiștirmek de dini bir görevdir diye dȕșȕnȕyorum. Anlașɪlɪyoruz veya anlașɪlamɪyoruz o bașka mesele.
Geçen sene olduğu gibi bu sene de 2011 yɪlɪ Nisan sonu yine Türkiye’deydim. Orada Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakȕltesiyle bağlantımız var.1 hafta boyunca bu konuyla ilgili ders ve konferanslar verdim. Türkiye’de bu hizmet şu sıralar aile danșmanlɪğɪ veya hastane imamlɪğɪ, hapishane vaizliği adɪ altɪnda gȕndeme gelmekte. Avrupadaki gibi bir manevi bakɪm kanun ve organizesi henȕz tam değil. Daha da önemlisi bu konu İlahiyat Fakȕltelerinde mȕstakil bir ders olarak verilmiyor. Diğer bazɪ dersler iҫinde ișlenmeye ҫalɪșɪlɪyor. Bu konuda staj uygulamasɪ da yok. Biz öncelikle bu konunun İlahiyat Fakȕltelerine mȕstakil bir ders olarak konulmasɪnɪ ve staj imkanlarɪnɪn hazɪrlanmasɪnɪ tavsiye ettik. Bu oluștuktan sonra gerek siyasilere, kanuni altyapɪ hazɪrlama ve gerekse Diyanet’e Profesyonel Manevi Bakɪm Görevlileri atama konusunda önemli görevler dȕșȕyor. Onlarda bu konunun bir takɪm hazɪrlɪklarɪ iҫindeler. Mevcut uygulamada imamlar hastanelere arasɪra (fahri) hasta ziyaretine gitmekte veya hapishanelerde vaaz verip geri gelmekte. Avrupada’ki hasta veya mahkumlarla birebir veya grup halinde konușma seanslarɪ yok. Yani genel imaj imamlar hasta veya mahkumlara nasihat verir gider șeklinde ama manevi bakɪm vaaz ve nasihat verme meselesi değil. Manevi Bakım kişiyle birebir konuşup kişilerin iç dünyalarıyla diyalog kurmalarını sağlamaktır. Bunu yapacak profesyonel manevi bakɪm gorevlilerine her toplumda bȕyȕk ihtyaç var. Zira bu iҫ diyolog onlarɪn kendi hayat tecrȕbeleri (hayat hikayeleriyle) inanҫlarɪ arasɪnda bir bağ kurarak hayatlarɪna yeni bir yön ve anlam vermelerinde önemli bir rol oynayacaktɪr. İște onlarɪn hayat hikayelerini iyi dinleyebilecek bir kulağa ve gȕnlȕk tecrȕbe ve dini inanҫlarɪ arasɪnda bağ kurarak hayatlarɪna yeni bir anlam verebilecek bir konușmaya her zaman ihtiyaҫ vardɪr. Profesyonellik işin burasındadɪr. Birde bunun metodu var. Konuşup dertleşiyorum derken devamlɪ nasihat veya emir verirsiniz ama dinlemesini, yorumlamasɪnɪ, kișilerin size iҫini dökmesini bilmez, ȕstelik buna engel olursunuz. Kendi ihtiyaҫlarɪnɪzɪ öne alɪr muhatabɪnɪzɪn ihtiyacɪnɪ hesaba katmazsɪnɪz. Bȕtȕn bunlar amaҫ ve araҫla yani metodla ilgili hususlar.
Netice itibariyle maddi sağlɪkla manevi sağlɪk arasɪnda birbirinden ayrɪlamayacak șekilde önemli bir ilișki vardɪr. Bu itibarla manevi bakɪm maddi sağlɪğɪn hɪzlɪ ve kalɪcɪ dȕzelmesine önemli bir katkɪda bulunacaktɪr. İnsana bȕtȕncȕl bir yaklașɪmla ilgili bakɪșɪn uygulandɪğɪ her yerde bu ihtiyaҫ anlașɪlmɪș ve Manevi Bakɪm belli kanuni yapɪya kavușturulmuștur. Din ve maneviyata daha ҫok önem verilen islam ȕlkelerinde böyle bir dȕzenlenmenin olmamasɪ bȕyȕk eksikliktir.”
Sizce bu tȕr bir yardımdan neden fazla kişinin haberi yok?
“Birincisi bu hizmeti verecek kişilerin az olmasından kaynaklanıyor. İkincisi de müslüman kuruluşlarının ve hastaların bu konularda bilgisiz olmasından, kendi hakkını bilmemesinden kaynaklanıyor. Ama esas mesele bu konuda hizmet verecek profesyonel elemanlarɪn yetişmemiş olmasından kaynaklanıyor diyebiliriz. Ama artɪk bu konularda profesyonel eleman yetiștirecek kurulușlar Avrupa’da ҫoğalɪyor. Umarɪz bu eksiklikler islam ȕlkelerinde de yakɪn zamanda giderilir.”
Camii dışındaki dini hizmetlerin de en gȕzel bir șekilde yürütülmesi lazım. Bunun için de bu tür İlahiyat Fakülteleri büyük bir imkan. Ben müslüman gençlere bu imkanlardan yararlanmalarını tavsiye ederim.
Bu eğitimi almak isteyen gençlere tavsiyeleriniz neler?
“Bizim Hollanda’ya geldiğimiz yɪllarda yani1983 yılında müslüman gençler için burada eğitim imkanları hangi sahada olursa olsun çok kısıtlıydı. Ama bugün için şu kendi bulunduğum saha itibariyle konuşmak istiyorum, ilahiyat sahasında bu memlekette eğitim imkanı artɪk çoğaldɪ. Benim bulunduğum bu üniversitede 20.000 cɪvarɪnda öğrenci var ve bunun yüzde 20 kadarɪ müslüman öğrencilerden oluşuyor. Bunlar başka fakültelerde de okuyor ama hangi fakültede okurlarsa okusunlar ilahiyat fakültesinde ders almaları mümkün. Bir de ilahiyat sahasına ilgisi olan öğrencilere şunu söylemek istiyorum. Bu memlekette din adamı, ilahiyatçı, imam yetişir mi sorusu artık geride kaldı. Ben gençlerin bu imkanlardan yararlanmasını isterim. Çünkü bu ülkede müslümanların burayı bilen, buranın kültürünü anlayan ve böylelikle kendi topulumuna yön verebilecek mȕslȕmanlara ihtiyaҫlarɪ var. Islam artık camii içerisinde kalmamalı, camii içerisinden kendinizi dıș dȕnyadaki insanlara tanıtamıyorsunuz. Camii dışındaki dini hizmetlerin de en gȕzel bir șekilde yürütülmesi lazım. Bunun için de bu tür İlahiyat Fakülteleri büyük bir imkan. Ben müslüman gençlere bu imkanlardan yararlanmalarını tavsiye ederim.
Bir de hastahane ve hapishane gibi yerlerde veya orduda olan müslümanların artık kendi haklarının da farkında olmaları gerekir. Bu haklarını nasıl elde edebilirler, bu sahalarda yardımcı olacak insanları nasıl bulabilirler bunları sormaları gerekir.
Burada birinci derece denen ve lise son sɪnɪflara ders verebilecek olan, ki yȕksek okul mezunlarɪ ikinci derece öğretmen oluyor), islam din dersi öğretmeni de yetiștiriyoruz. Ama orta ve liselerde bu konuda ayrɪ bir ders (kanunen bir hak olmasɪna rağmen) pratikte yok. Ortaokul, lisede okuyan gençlerimiz neden islam dersi yok diye okul görevililerine sorabilirler. Artık Türkçe dersinden vazgeçtik, onu kaldɪrdɪlar, ama neden bir islam dersi bari yok ve neden müslüman bir hoca tarafından bu ders verilmiyor diye soruabilirler. İstek olması, soru sorulmasɪ lazım ki cevap veren olsun. Bu memlekette ‘mondig’ olmak yani ‘konușmak’ hakkını savunabilmek gerekiyor. Hakkını istemediğin takdirde hiçbirşey elde edemezsiniz. İhtiyacınızı en azından belli edeceksiniz, çünkü herşey ihtiyaca göre tayin edilir.”
Şimdi üniversitede görevlisiniz bundan 5 sene sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
“ 5 veya 6 sene sonra Türkiye’de, memleketim Ȕnye’deyim inșallah. Șaka yapalɪm mɪ: Bașlangɪҫtaki idealim (milletvekili olmak) söz konusu olursa bu belki daha da erken olabilir. Șaka bir yana, yaklaşık 30 senedir Hollanda’dayım, ömrümüzün bȕyȕk kɪsmɪ burada geçti, akademik hayatɪn son bir iki senesini Türkiye’de, çalıştığım kendi sahamda, fakültelerde ders vermekle geҫirmek isterim belki, tabi imkan olursa. Yoksa mesleğimle alakalı kitaplar yazmak istiyorum. Çocuklarım herhalde burada kalɪcɪ, onlarɪn doğum yeri burasɪ. Ben ve eşim Türkiye’ye doğduğumuz yere gider geliriz. Şunu hep söylerim: benim için Hollanda yaşama yeri ama ölme yeri değil.”