Şiirlerle Hatıralar

Yayınlanmış eser. Bakınız: İletişim.

....

İçindekiler Tablosu

Åžiir ve ÅŸair. 6

1.  AĞITLAR ve HATIRALAR.. 11

ENDÃœLÃœS MERSÄ°YESÄ°. 11

ENDÜLÜS MERSİYESİ YAZARI VE ENDÜLÜS’ÜN HAZİN HİKAYESİ 19

Ä°SMÄ° : ENDÃœLÃœS (ANDALUCÄ°A, VANDALUCÄ°A). 20

ENDÜLÜS’ÜN ÖNEMİ 20

EMDÜLÜS’ÜN KISA TARİHİ. 22

HATIRASI: ENDÃœLÃœS SEVDASI ve GEZÄ° NOTLARIM.. 24

Endülüs’e hasret neden?. 32

ENDÜLÜS’E AĞIT. 34

Gırnata el-Hamra sarayı 38

ARTIK ÖLSEM DE GAM YEMEM... 39

Ayasofya’ya AĞIT.. 43

MUHTEŞEM AÇILIŞ. 46

AYASOFYA ERDOÄžAN.. 49

AYASOFYA AÇILDI 50

Ah  İstanbul, İstanbul 51

İstanbul-Süleymaniye. 53

(Müteveffa) BABAMA. 56

ANAMA. 56

Kız kardeşime (Fadime 1) 58

Canım kardeşim (Fadime 2) 59

Kıbrıs destanı 62

2.  DİNİ ŞİİRLER.. 65

Rahat Edersin. 65

Manevi bakım.. 66

Kin var. 68

Yarış. 69

Namaz-Oruç. 70

NAMAZ 1. 71

NAMAZ 2. 74

GEL. 76

MÜSLÜMAN OL MÜSLÜMAN (gençlere) 78

Hira Nurdağı 80

Aptal 81

Ayıldım.. 83

Bayram.. 84

Beste. 85

ALLAH BÄ°R. 86

KAZA KADER. 87

Tek-bir. 88

Kandiller. 89

Gaflet. 90

Sazlı imam.. 91

Sözlü Zikir. 92

Ey Muhammed (s.a.v.) I 93

Öldükten sonra. 94

Åžehitler. 95

Kandil 96

Mekkeye. 97

Ey MUHAMMED ( s.a.v.) II 98

HabeÅŸli Bilal 99

3.  GENÇLİK ŞİİRLERİ 102

Åžiir ve AÅŸk. 102

Arabacı 103

Yollar 103

Annem.. 105

Gözlerim.. 106

Su gibi 106

Elveda. 107

Nigar’sız. 108

Dayan dizlerim.. 109

Nişanlım.. 109

4.  İLAHİLER. 111

Çocuklar. 111

Müslümanım (çocuklara) 112

Elhamdülillah (çocuklara) 113

BİRDİR ALLAH (çocuklara) 114

Cennet  İlahisi (çocuklara) 115

Peygamberim Muhammed (çocuklara) 116

Tevekkül ( yetişkinlere) 118

Semaver (derviÅŸlere) 119

Sende bir Âdem’sin (Evlenenlere). 120

ALLAH’A YALVAR ( dertlilere) 122

Derdim olmaz. 124

5.  GURBET ŞİİRLERİ 125

Dilek. 125

Gurbet. 126

Hasret 1. 127

Hasret 2. 128

Köyüm.. 129

Bitti gitti 130

Yalan dünya. 131

Ä°lk gurbet Ä°stanbul 132

Bayram.. 133

Yaz kâtip. 134

Taşınma vakti 135

Niye geldim.. 135

Gurbet’e Elveda. 137

Evim.. 137

Sılada Hasret. 138

6.  ÖZEL KONULAR.. 139

Du’a 1. 139

DUA 2. 139

Emeklilik. 140

Sıla Raporu. 141

Ayrılık. 146

Son arzu. 147

7.  BİRKAÇ BEYİT.. 148

Kur’an. 148

Kurban. 148

Olmaz. 148

Yalnızlık. 148

Mezar Taşıma. 149

Kimlik. 150

 

ÖN SÖZ

Damla Damla Şiirlerle Hatıralar isminden de anlaşılacağı gibi sadece bir şiir kitabı olmayıp, gençlik çağından itibaren uzun bir hayat hikayesinden kalan kısa ve önemli anılarla süslenmiştir. Bu benim için adeta kendime verdiğim bir ders ve arkada bırakacağım küçük bir tarih kitabıdır.

Zaman zaman sevinip eğlenilen veya kızıp söylenilen, zaman zaman da üzülüp ağlanılan bir takım anı ve hatıraları kaleme almak hemen her yazarın idealidir. Bu benim için de böyle idi. Bu yüzden de kırık dökük hatıraları bir kitap haline getirmek uzun zaman aldı. Çünkü yazmak kadar seçmek de bir zaman işidir. Belki de en zor olanı da budur. Ne yaşıyor, neyi yazıyor ve arkamızda ne bırakmak istiyoruz.

İki değerlendirme ve teşekkür

İşte son yıllarda bunu yapmaya çalışırken öncelikle beni sık sık dinlemek zorunda kalan, sevgili eşim, çocuklarım ve yakınlarıma, verdikleri tavsiye ve teşvikten dolayı burada teşekkür etmeyi bir borç biliririm.

Bunun yanında ilk müsveddelerimi kendisine sunduğum değerli meslektaşım ilahiyatçı-şair dr. Fatih Okumuş hocaya da şiir ve hatıraların seçiminde yaptığı yardım, tavsiye ve şu değerli değerlendirmesi için de teşekkürlerimi arzetmek isterim:

Okumuş’un değerlendirmesi:

‘Kanaatim şudur ki: Bu eser çok kıymetli.

Basılmalı.

Şahitlik ve tecrübe değeri edebi değerini aşıyor. Bu eserde şiir önde değil, şiir, duygu ve düşünceleri, bazen hatıraları, atlanmayacak tanıklıkları ifade için seçilmiş bir form. Eserde uzun nesir parçaları da yer alıyor’ (F.Okumuş, İstanbul).

Ayrıca bu kitabın basımından önceki son şeklinin ilk okuyucusu olan değerli yeğenim Adil Karagül’e de aşağıdaki benim için çok değerli değerlendirmesinden dolayı teşekkür ederim.

DeÄŸerlendirmesi:

‘Bu kitapta ilmek ilmek işlenmiş bir ömür var, tarih var, ders var. Okurken oldukça duygulandım, bazen de güldüm. Şair olmak kolay olmasa gerek. Hasreti, gurbeti, özlemi, sevgiyi, vatan sevgisini dile getirerek bir tarih yazar gibi yazmak. Bu kitapta bunu gördüm. Beni mestetti. Baştan sona okunmasını tavsiye eder, sizi de mest edeceğine mührümü basarım’ (Eski muhtar Adil Karagül, Ünye).

Son olarak özel bir teşekkürü de bu kitabın dış kapağının dizaynını yapan, Hollanda’lı Türklerden, oğlum, animator Ferhat Karagül’ün de hakettiğini belirtmek isterim. Umarım bu şiir ve hatıralar Türkçe’yi yeni yeni öğrenen hanımı için de bir öğrenme aracı olur.

Damla Damla Şiir ve Hatıralar içinde ismi geçen herkese ithaf ve siz değerli okuyucularıma arz olunur.  Hatalar bizim, şiir ve hatıralar sizin olsun.

A.Karagül, ünye, 2020

Åžiir ve ÅŸair

Şiir bir tutku, şiir bir sanattır. Şair ise bir sanatkâr. Ressam’ın elindeki fırça ile, nakış yapanın (nakkaş) elindeki mil neyse şairin elindeki kalem de odur. İyi bir şair iyi bir nakkaştır. Düşünce ve duygularının renkli iplikleriyle nakış yapar.

Şiir, nesir (düz yazı) değildir. Şiirde kafiye (ses uyumu) ve vezin (ölçüler) gibi özelliklerin ve güzelliklerin yanında, mecaz, iltifat, mübalağa, tariz, tekrir, teşbih, istiare, telmih, teşhis, iktibas, tenasüp, tezat, cinas, kinaye, tevriye, müşakele, akis, terdid, iştikak, müteradif, muamma, seci gibi fikir ve heyecana yön veren birçok edebi sanatlar vardır. Şiiri şiir yapan da bu sanatlardır. Şiir bu sanatları yaşattığı için sevilir. Şair de.

Şiirde hangi edebi sanat, şekil ve tarz kullanılırsa kullanılsın her şiir bir heyecan, duygu ve düşüncenin yazılı ve sesli ifadesidir. Şiir yazmak ipliğe inci dizer gibi söz ipliğine inci dizmektir. Şair düşünce ve duygularını söz ipliğine inci gibi dizerek anlamlı ve zevkli cümleler (satırlar) oluşturur. Neticede sadırlarda (kalplerde, duygu ve düşüncelerde, hatıralarda) olan şeyler satırlarda kalır. Bizden satırlarda kalacak olanlar da bu ‘şiirlerle hatıralar’dır.

Nesir uzayıp giden saç telleri gibi sayfalara yayılırken şiir, örgü örgü, gerdana dökülen saç kümeleri gibi, sayfalara dökülür. Şair her zaman gerçeği olduğu gibi yansıtmayı amaçlamaz. Görünen gerçeğin arkasında başka bir gerçeği arar. Bu yüzden şiirde ne söylendiğinden çok ne kastedildiğine, neyin söylenmek istendiğine bakılır. Bu söyleyişlerde çoğu zaman abartma da yapılır, kabartma da (mübalağa). Bu yüzen şiirle yapılan övgü ve yergilerde (taşlamalar) abartılar çok olur. Bunlar şiire kan verir, can verir, heyecan verir. Ayrıca her şairin bir hikayesi olduğu gibi, her şiirin de bir hikayesi vardır. Bu yüzden eskiler şiirin manası şairin karnındadır demişlerdir (mağnaş-şiir fi batnışşair). Yani şiirde ne denmek istendiğini, niçin yazıldığını en iyi ancak şair (şiiri söyleyen) bilir demektir.

Ancak, şiirin manası (anlamı) neden hep şairin karnında (zihninde) kalsın ki. Bunu okuyucuya açıklamak daha doğru değil midir? Bu yüzden biz birçok şiire yazılış hikâyelerini de eklemeyi tercih ettik.

Kitaplar vardır, şiirlerle doludur. Kitaplar vardır nesirlerle. Hem şiir hem de nesir ile yazılankitaplar çok azdır. Biz burada böyle bir karma metot kullandık. Umarız bu tarz okuyucuya daha çok zevk verecektir.

Bize göre şiiri sadece şiir yazmış olmak için değil bir hikayesi olduğu için, verilmesi gereken bir mesaj olduğu için yazmak gerekir. Biz şiir yazmaktan bunu anlıyoruz. Bize göre bir hikayesi, bir aşkı, bir ideali, bir mesajı, bir umudu ve de bir gayesi olmayan şiirler şuurdan yoksun şiirlerdir. Nitekim şiir şuurdan gelir. Şuur, duygu ve düşünceye bağlı bir bilinçlenme demektir. Yani her şiir bir bilinçlenme aracıdır. Zevkli, heyecanlı bir bilinçlenmeye hizmet eden şiirler su gibi içilir. Bizim yazdıklarımızdan su gibi içilebilecek olanlar çıkar mı bilmem ama hemen hepsi bir şuur, duygu ve heyecanla yazılmıştır.

Şiir yazan herkesin mutlaka bir şiir yazmaya başlama, alışma hikayesi vardır. Bu sebeple bizde burada önce kendi, şairlik (denebilirse) hikayemizi anlatmakla başladık. Bunu özellikle genç yeteneklere belki bir nebze yardımcı olur diye yaptık. Çünkü şiir yazma yeteneği bizce daha çok küçükten şiir okumak, destan okumak ve ezberlemekle başlar. En azından bizde bu böyle başladı.

Bizim çocukluk yıllarımızda köyde ne radyo vardı ne gazete. Televizyon zaten henüz ortaya çıkmamıştı. Ama ben daha ilkokul öğrencisi iken, babam her hafta Perşembe günü gittiği, bizim nahiyemiz olan, Tekkiraz pazarιndan alιp getirdiği destanlarι bana okuturdu. Her hafta mutlaka bir köy veya kasabada acιklι bir olay olurdu. Bu olaylar hemen destanlaştιrιlιp pazaryerlerinde destan yazanlar tarafιndan sesli sesli okunur, satιlιrdι. Fiyatιnι da hatırlıyorum, 25 kuruştu. Yani o günkü fiyatla çeyrek ekmek parasι. O destanlar bana çok sevdiğim ‘Pazar ekmeği’nden (şehirde satılan fırın ekmeğinden) daha tatlι gelirdi. Sadece bana mι, mahallenin bütün kadιnlarιna.

Her Perşembe babam pazardan gelir gelmez başιma toplanιrlardι komşu kadınları. Ne olmuş ne olmuş diye sorarlardı. Hadi Arslan, şu destanι bir oku da dinleyelim derlerdi. Ben de şarkι söyler gibi bir edayla destanlarι okurdum. Hem ağlarlar hem dinlerlerdi. Olay mι yoktu? Bazen bir gelin arabasι devrilir, bazen bir sel olur veya bir yangιn olurdu. Bazen biri birini öldürürdü vs. vs.

Hâlâ hatιrlarιm. Samsun’un Çarşamba kazasιnda bir gelin otobüsü köprüden ιrmağa yuvarlanmιştι. 41 kişi ölmüştü. O hafta babamın eve getirdiği destan (hatırlaya bildiğim kadarıyla) olayι şöyle anlatιyordu:

 

Köprüden geçerken köprü yιkιldι

41 yolcu birden suya döküldü

Nice yiğitlerin beli büküldü

Yardιm et Allahιm böyle kullara

 

Otobüs bozuldu tutmadι fren

Kanlι yaş akιttι bu hali gören

Yokmudur etrafta bir can kurtaran

Yardιm et Allahιm böyle kullara

……

Ah o destanlar ah o destanlar.. ne destanlardı ne destanlar ! Şimdi artık ne Pazar yerlerinde destan satanlar ne de beni yaşlı gözlerle dinleyen bizin köyün kadınları kaldı. Allah hepsine rahmet eylesin. Bana onlardan tek kalan işte bu destan ve şiir sevgisi oldu. O destetanları okuya okuya yazmaya da alışmıştım. Nerde bir olay görsem bir destan veya şiir de ben yazmaya çalışıyordum. Bunların bazılarını ileride kitaplaştırıp kitaplaştırmamayı hiç düşünmeden.

İmam Hatip orta okulunun daha birinci sιnιfιnda idik. Edebiyat hocamιz şiirden bahsetmeye başlayınca arkadaşlar beni göstererek, hocam Arslan da şiir yazιyor, o da bir şair dediler.

Hoca biraz da alaycι bir tavιrla hadi canιm, şiir yazmak öyle kolay mı, hadi bir şiir yazsın da görelim dedi. Ben de ‘yazarιm hocam. Bir konu söyleyin’ dedim.

Yaz, konu çalιşmak dedi. Tamam dedim ve 5 dakika içinde 4 kıt’a yazιp okudum. Hoca şaşιrdι. Gerçekten de şairmiş dedi. Arkadaşlar alkιşladι. Kendime ben de hayret ettim ama ondan sonra hep yazdιm. Bu ilk şiirimi şimdi nerede bulabilirim bilemem. Tamamιnι hatιrlamιyorum ama ilk iki kıtası hâlâ hatırιmdadır. Şöyleydi:

 

Al kalemi Eline

Çalιş kardeşim çalιş

Vur kazmayι beline

Çalιş kardeşim çalιş

 

Umitli ol yarιndan

Kurtul şu efkarιndan

Zengin misin Karun’dan

Çalιş kardeşim çalιş

1968 Samsun İmam Hatip Okulu 1. Sınıf.

 

İmam Hatip’in 4. Sιnιfιna, yani o günkü şekliyle orta kιsmιnιn son sιnιfιna gelmiştik. Son sιnιf öğrencileri olarak artιk bir duvar gazetesi çιkarιyorduk. Sιnιfta birkaç arkadaş bu gazeteye şiir yazmak için yarιşιyorduk. İngilizce hocamιz Ali Kurdoğlu bizden bu gazeteye şiir yazmamιzι istemişti. O akşam ‘Yalan mι’ başlιklι bir şiir yazιp sabah götürüp verdim kendisine. Aldι, ayaküstü okudu, bana şöyle bir baktı baktι ve: Doğru söyle bu şiiri sen mi yazdιn, diye sordu. Ben de: Ben yazdιm hocam, başka bir yerde var mı, diye sordum. Sen yazdιnsa bravo, çok güzel dedi ve biraz sert bulduğu bir iki kelimeyi düzeltmemi istedi. Düzelttim. Şiirdeki ‘kahpe’ kelimesi yerine ‘çocuk’; ‘piç’ kelimesi yerine ‘hiç’ kelimesini koydum. Bu şiir hâlâ arşivimdedir.

 

 

 

YALAN MI

Dinlisi inanmιş dinsiz hor görür

Dinsizi kιpkιzιl dinli mor görür

Kimi âmâ olmuş kimi zor görür

Hak’tan yana olmak artιk suç oldu

 

Sürüye karιştι zamane kurdu

Kimi müslümandι kimi gavurdu

Nikahsιz evliler ‘çocuk’ doğurdu

Soyunu sopunu bulmak suç oldu

 

Süte su katιldι tutmuyor maya

Ar iffet satanlar geçti sιraya

Namusunu tutup veren kiraya

Şöhrete ulaştι nesli ‘hiç’ oldu

 

Dιştaki düşmana kaleler kurduk

İçteki haini besledik durduk

Dünya nizamιna boş kafa yorduk

İlahi nizama uymak suç oldu

 

Elimizle yιktιk koca devleti

Tarihe terkettik bir medeniyyeti

Müslümanlιk bu mu ey Türk milleti

Uyan artιk uyan vakit geç oldu

 

Türbelerde kaldι yeşil sarιklar

Uyanιn hey gidi bağrιyanιklar

Çiğnenen kitapsa nerde sanιklar?

‘Suçlu ayağa kalk’ demek suç oldu !

 

Samsun, Ä°.H.O. 1971

 

İşte benim şiir yazma hikayem böyle başladı. Devamının bir kısmı bu kitapçıkta. Diğerleri hatıra defterlerimde duruyor. Şimdilik yayınlamak istediğim bunlar. Umarım beğenirsiniz. Beğeni sizden, hatalar bizden, tevfik (başarıya ulaştırmak) Allah’tandır. (AK. 2018).

 

SELAM Ä°LE

Dağ gibi ümitler nasıl yıkılır

Sanmayın dualar yerlerde kalır

Bir kapı kapansa bini açılır

Yeter ki gönülden inanan olsun

 

Üzülme yetimsen öldüyse baban

Ardından hayırlı bir anan olsun

Cehennem gülistan olmaz mı ona

Yanacak Ä°brahim bir canan olsun

 

Sesine kulak ver, ettiÄŸin kelam

Sükûttan hayırlı bir kelâm olsun

Önünde duruyor en kâmil insan

Allah Resulü’ne bin selam olsun

 

19.12.1981 Ä°stanbul/Haseki